15 Temmuz gecesi ayılanlar

15 Temmuz gecesi ayılanlar
... Mesela Cemaat ile içli dışlı iki arada bir derede yaşayan Bülent Arınç gibi, 15 Temmuz gecesi, iş olup bittikten sonra hay Allah diyenler için düşünüyorum:Askeri darbe başarılı olsaydı, bugün onlar nerede olurlardı

Şu sıralarda durmadan komplo teorilerini "bunun altı boş, uydurma" diye reddettiğim, boşta gezer dostumla bu çehreleri paylaşıyorum. Birisini es geçme, biliyorum RTE'nin yarattığı mazlum olduğu için aklına gelmez, ama Gül'ü de düşün demez mi!?

(...)

Bak Dicle Üniversitesi'ne, üçüncü sıradan Bayan Saraç'ı oturttu, o da 4 yıl boyunca tüm üniversiteye cemaatçileri yığdı ve yolsuzluk iddiaları da ayyuka çıktı; 4 yıl sonra birinci sıradan yine atadı!.. Her yerden cemaatçi akademisyenler fışkırıyor...

(...)

Düne kadar darbelere karşı olmakla övünen liboş ekibin iktidar yanında saf tuttuğunu seyrederdik. Altan'lar maltanlar, Cemal'ler ve benzerleri... Ve bizden çoook tanıdık isimler.

"Başka çare yoktu, Türkiye faşizmden döndü, bir Ortadoğu ülkesi olmaktan kurtulduk, iç savaş çıkacaktı... Yolsuzlardan ve hırsızlardan kurtulduk..."

(...)

15 Temmuz gecesi ayılanlar arasında baktım Elif Şafak da var. Hiç böyle bir şey düşünmezmiş.. Bilseymiş, falan filan... Hayali ne kadar darmış, romanlarının çatısını başkaları kuruyor olsa gerek...

Orhan Bursalı Cumhuriyet

++++++

O gece hâlâ karanlık

-----

(...)

Binlerce insanın ifadesi alındı.. Yüzlerce itirafçı çıktı..

Herkes o geceyi anlattı..

Ama o gece...

Darbe gecesi hala aydınlanmadı.. Darbe gecesinin altı saati hala karanlık..

***

Sorular mızrak gibi..

- İhbar geldikten sonra neden harekete geçilmedi?

- MİT Müsteşarı'yla Genelkurmay Başkanı neyi bekledi?

- MİT Müsteşarı'yla Genelkurmay Başkanı neden Cumhurbaşkanı'na ve Başbakan'a haber vermedi?

- Genelkurmay Başkanı darbe girişimini akşam üstü dörtte öğrenmiş.. Derdest edilip götürülene kadar makamında ne yaptı?

- Darbe olacağını bilen MİT neden tankların sokağa çıkışını bekledi?

- MİT neden siyasileri alarma geçirmedi?

- Neden Meclis Başkanı'nı, muhalefet partilerini uyarmadı?

- Başbakan o gece MİT Müsteşarı'na neden ulaşamadı?

- Hava Kuvvetleri Komutanı darbe girişimini öğrendiği halde neden düğünde kaldı? Neden önlem almadı? Darbecilerin düğünü basıp kendisini almasına neden izin verdi?

- Darbe girişimini Cumhurbaşkanı'nın eniştesinden, Başbakan'ın bir yakınından öğrenmesi skandal değil mi?

- Darbeye katılmayan birlikler, komutanlar, askerler neden o gece darbecilerin karşısına dikilmedi?

- Neden dost kuvvetlerinin (darbe karşıtı) tankları çıkmadı?

(...)

Genelkurmay Başkanı'nın, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın, Hava Kuvvetleri Komutanı'nın, Jandarma Genel Komutanı'nın bu kadar kolay derdest edilip götürülmesi güvenlik zaafı mıdır, değil midir?

Ülkenin bekasıyla ilgili midir, değil midir?

Mehmet Tezkan Milliyet

++++++

Paralel ilahiyatlar

-----

... ilahiyatçı Prof. Yusuf Şevki Yavuz ne diyor: "Sosyal medyaya bakınca, ilk göze çarpan duyurular ilahiyat fakültelerinde üretilen bilgileri reddetmek ve topluma yayılmasını engellemek için kurulan ve ne yazık ki AKP tarafından desteklenen paralel ilahiyatlardır. Yani cemaatlerin düzenledikleri kurslardır; skolastik zihniyetli medreselerdir..."

İyi de kaç ilahiyatçı profesörümüz çıkıp bunu korkusuzca haykırabiliyor. Problem bu...

"İlahiyat fakültelerinin bilim üreten yer olması gerektiğine hocaların tamamı inanıyor mu acaba" dedi bir başka ilahiyatçı! Çok doğru, nakilcilikten öteye geçememiş, rüyalarla, gizemli hikâyelerle, mehdi-mesih inancıyla, batini ve hurûfî söylemlerle, bilime inat bir cehaletle televizyonlarda boy gösteren bazı din şovmenlerinin isimlerinin önünde de profesör yazıyor! 70'li yıllarda bilimsel zihniyet ve üretim, günümüzle karşılaştırıldığında çok daha ilerde...

Osmanlı'daki skolastik zihniyeti canlandırma adına "diriliş" toplantılarının profili ise hayli ilginç! Bazı cemaatlerin ve tarikatların ileri gelenleri tüm Türkiye'de dolaştırılırken, cemaatçi olmayan profesörlerin esamesi okunmuyor!

Buradan ilahiyatçılara bir çağrım var: Dini örgütlerin bu denli güçlenmesinde kendilerinin payı var mı? Bu cemaat yapılanmalarından ilahiyat fakülteleri ne kadar sorumlu? On beş-yirmi yıl öncesinde bu denli etkin değillerdi, ne oldu da bu noktaya gelindi; bu hususta çalışmalar yapılıyor mu? (Bugün konuşmayacaklar da ne zaman konuşacaklar...)

Ayşe Sucu Sözcü

++++

basliksiz-4-004.jpg

15 Temmuz darbe girişiminden sonra hakkında yeni bir uzun tutukluluk hazırlığı olduğunu iddia eden Can Dündar Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliğini bıraktı ve "en azından OHAL kalkana kadar" Türkiye'ye dönmeme kararı aldığını açıkladı

-----

"Giyotine kafa uzatmayacağım"

------

Bir buçuk yıl önce, geçen yılın şubat ayında Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendiğimden beri başıma gelenler, ömrümün tamamında yaşadıklarımdan fazla:

(...)

Temmuz başında, gazetemden kısa bir mola talep etmiştim. Bu yorucu serüvenin ardından biraz dinlenecek, kitabımla ilgilenecek, sonra işimin başına dönecektim.

O arada 15 Temmuz geldi.

(...)

16 Temmuz'da, yani darbe girişiminin hemen ertesi günü, bizim üç aylık tutukluluğumuza son veren iptal kararına imza atan yüksek yargıçlardan ikisi gözaltına alındı.

Aynı gün, 5 yıl 10 aylık mahkûmiyet kararımızı görüşecek olan Yargıtay'da operasyon başladı; 140 Yargıtay üyesi hakkında soruşturma açıldı; 11'i gözaltına alındı.

Bundan 10 gün sonra, hakkımızda (idam cezasına tekabül eden) iki kez müebbet hapis talebiyle tutuklanma isteyen savcı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na terfi ettirildi.

Savcının atanmasından iki gün sonra da, 14. Ağır Ceza Mahkemesi, MİT TIR'ları için açtıkları yeni "yardım- yataklık" davasını gerekçe göstererek, Erdem'le benim pasaportlarımıza el konması için Emniyet'e yazı yazdı.

(...)

Böyle bir yargıya güvenmek, giyotine kafa uzatmak anlamı taşıyacaktı. Bundan böyle karşımızda mahkeme değil, hükümet olacaktı. Yapılan hukuksuzluğa hiçbir üst mahkemenin itirazı olmayacaktı.

Bu nedenle, en azından Olağanüstü Hal kalkana kadar, bu yargıya teslim olmama kararı aldım...

Can Dündar Cumhuriyet