1618 Sayılı yeni Türsab Kanunu Taslağı hakkında (3)

Dünya ekonomik krizi ile birlikte Avrupa’daki ülkelerin birer birer iflasın eşiğine gelmeleri ve hatta bazılarının iflas ettiklerini ilan etmeleri ile birlikte, ülke gelirlerinin büyük bir bölümü “turizm girdilerine” bağlı olan Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ülkeler turizm politikalarında köklü değişikliklere gidiyorlar.
Ekonomik krizle yazının başlığı arasında ne bağlantı var derseniz, ilk bakışta haklı olabilirsiniz. Ama son iki haftadır ele aldığım yeni TÜRSAB kanunu taslağının “tur operatörlüğü” ile ilgili “yeni taslakla birlikte getirilmesi düşünülen tur operatörlüğü maddesinin”ne kadarda tehlikeli olduğu, Avrupa’nın önde gelen tur operatörlerinin birkaç hafta önce aldıkları kararlarla uçuşlarının çoğunu İspanya ve Yunanistan’a yönlendirmeleri ile apaçık ortada.
Ellerinde bulundurdukları hava ulaşım araçları ve pazar gücünü kullanarak gelişmekte olan ülkelerin turizm sektörlerini istedikleri gibi yönlendiren bu “turizm kartelleri” artık normal operatörlük boyutundan çıkıp, diğer ülkelerin turizm sektörlerine yön verir hale geldiler. Bizim gibi ülkelerde öyle bir hava estiriyorlar ki, sanki onlar bu ülkeye turist getirmezlerse bu ülke batacak. Hayır Türkiye turist gelmezse batmaz, ama Türkiye kendisine turist gelen ülkelerin tur operatörlerine  “dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir tur operatörüne tanınmayan kolaylıklar yabancı tur operatörlerine tanındığı halde” bunu yetersiz gibi gösteren bazı yerli işbirlikçilerinin lafını dinlerse, işte o zaman kaybeder.
Öncelikle Türk turizmcilerin şunu çok iyi bilmeleri gerekiyor. Türkiye’de milyarlarca dolar harcanarak yapılan turizm yatırımlarında riski alan biziz, yatırımlarla ortaya çıkarılan bu ürünlerin sadece ve sadece pazarlanmasını yapıp bizim yaptığımız yatırımların üzerinden milyarlarca dolar kazanan yabancı tur operatörleri. Bu tur operatörlerinin bu kadar büyümesinde ve uluslar arası olmalarında en büyük destek yine Türkiye’deki konaklama tesislerinin yıllarca  “her şey dahil” hizmet anlayışı ile pazarlanmalarından kaynaklanmıştır.
Türkiye’ye bir dolar bile yatırım yapmadan, Türk müteşebbislerinin yaptıkları yatırımlar sayesinde ülkemizi turizm pazarında ürün olarak satmaya başlayan ve yıldan yıla büyüyen bu tur operatörleri artık kökünden turizm sektörümüzü ellerine geçirmeye çalışıyorlar. Yaptıkları faaliyetlerden ülkemize vergi vermedikleri gibi, en etkin girdi ve dolayısı ile vergi kaleminin destekçisi olan  “turları da” Türkiye’deki A Grubu seyahat acentelerini “satış acentesi statüsüne sokturarak” tekellerine almaya çalışıyorlar.
Ben şahsen yine tekrar ediyorum, TÜRSAB başkanı Sayın Başaran ULUSOY’un bu konuda yanlış karar almayacağı kanaatindeyim ve bu konuda kendisine yapılacak ısrarları çok iyi irdelemesi lazım geldiğine inanıyorum.
Uluslar arası turizm kartellerinin her dediğinin ve her isteğinin yapılması turizm sektörümüze kazanç değil kayıp getirir. Biz ülke olarak şunun bilincinde olmalıyız, Akdeniz kuşağına Allah’ın bahşettiği yakıcı güneş üzerimizde doğup battığı sürece, batılılar bu ülkeye gelmek zorundalar. Kafalarının deşarj olması ve çalışanlarının üretebilmesi için onların bu yakıcı güneş ışığına ihtiyaçları var.  Tek yapmamız gereken “neye sahip olduğumuzun idrakinde olmaktır”. Buna bir de sahip olunan ürünü pazarlama yeteneğini eklediğiniz zaman sizin hiçbir yabancı tur operatörüne bağlılığınız söz konusu olmayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları