1919'u yaşıyoruz

Sayın okurlarım, İstanbul’umuzun şehir gürültüsünden kurtulmak ve eylül ayı güzelliklerinden yararlanmak amacı ile, son tatilimi yavrularımın Bozcaada’daki konaklarında geçirmek istemiştim.
Yol boyunca görüntülü medyanın haber kanallarında ve konağımızda iftar saatlerinden sonraki televizyon haberlerinde, dinlediğim ve izlediğim olaylar beni çok üzdü.
“Demokratik Açılım” - “Kürt Açılımı” - “Ermeni Açılımı” ve “Dünya Barış Günü” gibi konular bütün günümüzü aldı.
“Demokratik Açılım” dedikleri “Kürt Açılımı” konusunda, İçişleri Bakanımız, saatlerce süren basın toplantısında hiçbir somut öneride bulunmadı, muhalefeti eleştirerek saatlerimizi aldı. Kürt Projesi’nin bir kardeşlik ve huzur projesi olduğunu ifade ederek, sürecin sonunda terörün sona ereceği müjdesini verdi. Önerilerin de, yasama yılı başlayınca TBMM çatısında çözüleceğini bildirerek alınacak tedbirleri açıklamadı, ancak dilek ve temennilerde bulundu.
“Ermeni Açılımı” haklı olarak kardeş Azerbaycan’ımızın tepkisini ortaya çıkardı. Türkiye - Azerbaycan görüşmeleri yapılmadan çıkarılan, Ermenistan ile yapılan protokol iyi karşılanmamaktadır. Dağlık Karabağ sorununa açıklık getirilmemiştir. Ruhban okullarının açılmasına yardımcı olunacağı ve sınırların açılması düşünülüyor.
Yalnız Başbakan’ın bu konuların TBMM’den geçmeden uygulanmayacağını ifade etmesi, sürecin zor işleyeceğini göstermektedir. 14 Ekim’de yurdumuzda oynanacak Türkiye - Ermenistan milli futbol maçı da önem kazanmıştır.
“Dünya Barış Günü” uygulamaları, barış günü değil bölüş günü gibi idi. Diyarbakır’da ve İstanbul’da tertiplenen “Barış Günü” adlı toplantılar DTP’nin bölücü mitingi halini aldı. Çözüm için de, İmralı işaret edildi ve Kürtçe nutuklar çekildi. Özellikle İstanbul’daki toplantı PKK’nın gösterisine dönüştü. Acıbadem’den başlayıp Kadıköy rıhtımına kadar tertiplenen yürüyüş ve gösterilere solcu partiler de katıldı.
Sayın okurlarım, Büyük Türkçü Z. Gökalp’in Türk şehri Diyarbakırımız kan ağladı. Barış Mitingi’nde PKK tehdidi yaşandı. Bütün Türk halkına ve özellikle Türk Milliyetçilerine sabırlar diliyorum ve göreve çağırıyorum. Ben ise seksen iki yaşımda olduğumdan, ben ağlamayayım da kim ağlasın, diyerek gözyaşı döküyorum ve 1919 yılını adeta tekrar yaşadığımız için, yeni bir İstiklal Savaşına ve bir Mustafa Kemal’e ihtiyacımız var diyorum. Çünkü ben, bu milletin sıkıştığı zaman yine bir Mustafa Kemal çıkaracağını, yazılarımda sizlere çok söylemiştim.
Verirsen oyunu hak etmeyenlere, satar her şeyini Ermenilere, dönüp bakarsan tarihine rastlarsın böylelerine.
Türklüğü kaldırana, milleti kandırana, askere saldırana, vatanı çaldırana
yazıklar olsun.
Üstünden bayrağını, altından toprağını, yanından avradını peşkeş çekene yazıklar olsun.
Olsa da gözlerin kör, gör dostum bunları gör. Bunları kafanıza koyun, işte oyun içinde oyun.
Türk’ün cesareti, kabul etmez esareti, bak gör rezaleti.
Tanrı Türkü korusun.

Yazarın Diğer Yazıları