2013 değişimler yılı olacak

Dünya siyasetindeki değişmelerin bölgemizdeki yansımaları ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi olarak etkilerini yakın zamanda göstermeye başlayacak. Emperyalist ve kapitalist batının  “enerji kaynaklarını ve stratejik bölgeleri sömürme ve kontrol etme”  ilkesine bağlı hareket etmesinin doğal sonucu olarak bölgemiz bu düşüncenin yüz yıldır tehdidi altında bulunmakta.
Komşularımızla  “sıfır sorun”  noktasından hemen hepsi ile düşman olma noktasına bu kadar kısa sürede gelebilecek bir yeteneği nasıl gösterdiğimizin ciddi şekilde ele alınması gerekiyor. Başka ülke halklarının  “insan hakkı ve demokrasi dertlerini”  kendi derdimiz yapar ve ona göre bir dış siyaset yürütürken, aslında kendi evimizdeki sorunlarımızın kronikleştiğini ve artık bünyeye zarar verme eşiğinin ötesine geçtiğini de sıradan bir vatandaş olarak günlük yaşamda kolayca görebiliyoruz.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra  “dünya ticaretinde geçerli para kabul edilen Amerikan Doları” , 1970’lerde Fransa’da başlayan ve daha sonra diğer dünya ülkelerinde de dillendirilen, “elimizdeki dolarları ABD’ye verelim ve karşılığında taahhüt edilen altınları alalım düşüncesi”  sonrasında bir değişiklikle  “her bir dolar için dünya savaşı sonrası verilen altın karşılığı” taahhüdü ortadan kaldırıldı. Bunun anlamı, hazinesindeki altın kadar tedavüle para çıkarması gereken hakim gücün, hazinesindeki atının karşılığından çok daha fazla para bastığının bir kanıtı idi.
Avrupa bunu daha önce keşfetmişti ve savaş anlaşmasının hemen ardından toparlanma sürecini müteakip Avrupa Birliği fikrini hayata geçirerek, dünya ticaretindeki  “tek para hakimiyetine”  son verme faaliyetlerine başladı. Bugün Avro’nun tedavüle çıkış sebebi budur. Avrupa ile ticari ilişkiler içerisinde olan ve ABD’nin kara listesinde olan ülkelerin yaptıkları ikili ticari anlaşmalarda Amerikan Doları yerine anlaşmaları Avro ile yapmaya başlamaları ABD’nin saldırgan politikaları otuz yıldır sürdürmesinin asıl nedenidir. 2002 yılında ortak para birimi Avro kullanımına geçilmesi ile birlikte on yıl gibi bir sürede ABD ekonomisi ciddi şekilde zarar gördü.
ABD’nin önümüzdeki on yıl için askeri harcamaları ciddi oranda azaltarak üretime dönük politikalara hız vereceği anlaşılıyor. Otuz yıldan bu yana bir sürü ülke de savaş yapan ve imajı ciddi anlamda zarar gören ABD hem iç hem de dış siyasete dönük çalışmalara dönemine girmiş görünüyor.
İngiltere’nin 2015 yılına kadar Avrupa Birliği’ne süre vermesi de aslında dünyada  “yeni bir sömürgelerin paylaşımı döneminin” başlangıcı olarak görülmelidir. Arap Baharı denen ve Kuzey Afrika ülkelerine yapılan saldırıların hangi ülkelerce yapıldığına bakmamız bu paylaşımın kimler tarafından ortaklaşa yapıldığını göstermekte. Son olarak Mali’ye yapılan Fransız ve İngiliz askeri müdahalesi  “sömürgeleştirme döneminin fiilen başladığını”  gösteriyor. Türkiye Cumhuriyeti olarak, hiçbir ülkeyi sömürmediğimize veya hiçbir kolonimiz olmadığına göre, batının bölgemizi kaosa sürükleyen politikalarında yerimizin neresi olması gerektiği konusunu ciddi anlamda yeniden düşünmemiz gerekiyor. Bugüne kadar izlenen dış politika coğrafi stratejik alan olarak “dünyanın kilit noktası olan ülkemizi, basit bir sürgüye” dönüştürmektedir.
Bu kadar ısınan bir bölgede insanların gezmek, eğlenmek ve dinlenmek için tatil yapacaklarını düşünmek ve turizm gelirlerinin artacağını beklemek sanıyorum nafile bir bekleyiştir.

Yazarın Diğer Yazıları