2016 haksızlıkların sona erdiği yıl olsun

2015 yılı, gerek ülkemiz gerekse dünyada siyasi çalkantıların yaşandığı, terör olayları, çatışma ve savaşlar nedeniyle can ve mal kaybının had safhaya ulaştığı, ekonomik kriz kaygılarının yeniden artmaya başladığı bir dönem olmuştur. Özellikle ülkemizde yaşanan eğitim kriziyle yüz bine yakın eğitimcinin haklarının gasp edilerek yandaşlara armağan edildiği, liyakat sahibi olmayanların, hırsızların ve ahlaksızların okul idarecisi, dekan, fakülte sekreteri yapıldığı ya da yapılmaya çalışıldığı ve mahkeme kararlarının uygulanmadığı bir dönem olarak tarihteki yerini alacaktır. Yine bütün uyarılarımıza rağmen ısrarla devam ettirilen "açılım sürecinin" bir ihanet süreci olduğu nihayet bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmış bulunmaktadır. 

 

Geçen yıl yaşanan ve halen devam eden bölücü kalkışma, terör, kamu çalışanlarına yönelik hak gaspları başta memurlar ve öğretmenler olmak üzere çalışanlarımızın hak ve menfaatlerinin geriletilmesi noktasında atılan olumsuz adımlar da eşlik etmiştir. Kamu çalışanlarının, öğretmenlerin yüzlerce sorununun çözümsüz bırakılması, 4/C'li personel, yardımcı hizmetliler ve milyonlarca memurun görmezden gelinmesi, kamu görevlileri açısından kazanılmış haklardan olan enflasyon farkı uygulamasının, bir sendika eliyle iç edilmesi, Bağ-Kur ve İşçi Emeklilerinin emekli aylıklarına her ay 100 TL zam yapılıp, memur emeklilerinin göz artı edilmesi 2016 yılının iyi geçmeyeceği endişesini oluşturmaktadır.

 

Başbakan'ın memurların iş güvencelerinin siyasi iktidarın keyfi uygulamalarının önündeki en büyük engel olduğunu, bu nedenle memurların idarenin keyfine bağlı olarak çalıştırıldığı bir sistem oluşturulması için 657 sayılı Kanun'da değişiklik yapılacağını açıklaması ve konunun Hükümetin 2016 yılı eylem planı içerisine alınması tehlikenin yakın olduğunu göstermektedir.

 

Kamu çalışanlarının birçok çözülmesi gereken sorunu bulunurken Hükümetin memurların iş güvencesini kaldırmak için hedefe odaklanması abesle iştigalden başka bir şey değildir. 3 milyona yakın kamu çalışanı ile 1 milyon 900 bin dolayındaki memur emeklisinin kronikleşmiş birçok sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların başında ek gösterge uygulamasındaki adaletsizlikler gelmektedir. Önümüzdeki yıl içinde emniyet görevlilerinin ek gösterge rakamlarının 2200'den 3000'e çıkarılacak olması son derece sevindirici olmakla beraber, bu uygulamadan hiç faydalanamayan yardımcı hizmetler sınıfında çalışan personelin, şube müdürlerinin, müdür yardımcılarının, öğretmenlerin, teknik eğitim fakültesi ve 4 yıllık teknik okul mezunlarının, şeflerin, genel sekreter yardımcılarının, yüksek okul ve enstitü sekreterlerinin, araştırma görevlilerinin, öğretim görevlilerinin ve yardımcı doçentlerin ve ek göstergelerinde artış bekleyen tüm kamu görevlilerinin unutulması doğru bir yaklaşım değildir.

 

Yine 14 Mart 2002 tarih ve 24695 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere makam tazminatı alan Profesörler ile birinci derecedeki Doçentlerin görev tazminatları artırılarak bunlara 400-600 TL arasında zam yapılmış ve bu zam emekli maaşlarına da yansıtılmıştı. Bu zammın 2. ve 3.  derecelerdeki kadrolarda bulunan doçentlere, yardımcı doçentlere, öğretim görevlilerine, okutmanlara ve araştırma görevlilerine yapılacağı sözü verilmesine rağmen on dört yıldan beri söz konusu haksızlık giderilmemiştir. Bu haksızlıktan dolayı söz konusu öğretim elemanları çalışırken ve emekli olduğunda en az 400-600 TL daha az maaş almaktadır. Bu çarpıklığın ortadan kaldırılmasına yönelik bir düzenlemenin eylem planında yer almaması esef vericidir.

 

2013 yılı toplu sözleşmesinde, 2015 ikinci yarıyıl enflasyon farkına ilişkin hükmün 2015 yılında yapılan toplu sözleşmede değiştirilmesinden kaynaklı olarak memur ve emeklilerin 1,8 puanlık bir hak kaybı söz konusudur. Tüm memur ve emekliler, bu yanlışın düzeltilmesini beklemekteyken, enflasyon farkına dair olumlu bir gelişmenin şu ana kadar yaşanmamış olması memurları hayal kırıklığına uğratmıştır.

 

Bütün bunların yanında memurların sorunlarını ve beklentilerini görmezlikten gelip memurların iş güvencesini ortadan kaldırmaya yönelik olduğu defalarca Hükümet yetkililer tarafından ifade edilen Kamu personel rejiminde köklü değişikliklerin yapılacağının bir yıllık eylem planına alınması doğru ve hakkaniyete uygun bir yaklaşım değildir.

 

Dileğimiz, 2016 yılının eğitimde ve bütün devlet kurumlarında haksızlıkların ve ayırımcılıkların sona erdiği, hak edenlerin yükseldiği, mahkeme kararlarının uygulandığı, yargıya müdahale edilmediği, ülkemizde ve dünyada gözyaşının dindiği bir yıl olmasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları