2019'da sandıklar kurulmayacak mı!

YSK, 16 Nisan referandumuna ilişkin yapılan tüm itirazları reddettiğini açıkladı. Karar ise oy birliğiyle değil, oy çokluğuyla alındı.

İtirazların haklı olduğunu savunan YSK üyesi Cengiz Topaktaş "anayasa ihlal ediliyor" diyerek, "Oyların mühürsüz olması referandumu yargı denetiminden çıkarır. 98. ve 101. maddelerde seçmen pusulası ve zarfların mühürlü olması şartı vardır. Anayasanın 79. maddesi, seçimlerin yargı denetiminde yapılacağını hüküm altına almıştır. Burada Anayasa'nın ihlali söz konusudur" şeklinde muhalefet şerhi düştü.

Bu çok önemli ve bir o kadar tarihi bir şerhtir. Bir hukuk adamı, bir hakim, bir YSK "Bu iş anayasaya aykırıdır" diyebiliyor, hem de anayasaya dayandırarak!

Taraflı-tarafsız herkes tarafından anayasa hukuku alanında otorite gösterilen Prof. Dr. Kemal Gözler ise YSK'nın kararına ilişkin çarpıcı bir makale kaleme aldı.

Gözler şu tespitleri yapıyor:

"Normalde geçersiz sayılması gereken kaç adet oyun YSK'nın bu kararı sayesinde geçerli sayıldığını bugün bilmiyoruz. Muhtemelen tartışmasız bir şekilde bunu bilme imkânımız da hiç olmayacak... Kararın gerekçesi olarak kullanılan argümanlardaki bazı tutarsızlıkları da gözlemlemek isterim.

73 milyon adet oy pusulası bastırmıştır. Bunların hepsi de filigranlıdır. Bu fazla bastırılmış oy pusulaları, kötü niyetli insanların eline geçerse pekâlâ bunlar sahte oy verilmesinde kullanılabilir. Sahte oy kullanmak için dışarıda oy pusulası bastırmaya gerek yoktur. Fazla bastırılmış oy pusularıyla sahte oy kullanılıp kullanılmadığı, filigranın kontrolüyle değil, ancak sandık kurulunun mührüyle anlaşılır.

Kaldı ki, oy pusulasının filigranlı olmasının sahte oyu önleyeceği iddiası kendi içinde dahi tutarlı bir iddia değildir. Oy pusulasının filigranlı olması, sahte oyu engelleyebilecek bir şey ise, ne diye bir de gereksiz yere, pusulanın arkasına sandık kurulunun mührünün basılması şartı getirilmiştir? Bu bir abesle iştigal midir?"

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ise YSK'nın hukuksuzluk yaptığını, AİHM'in "referandumu tekrarlama" kararı verebileceğini söyledi:

"Bir ülkeyi demokrasi yapan şey, sandıkların güvenliğidir. Hiçbir şeyden şüphe duyulmamalı. Fakat sandıklarınızın güvenli olmaması, rejimin demokrasi olmadığı anlamına gelir. Bir oyun dışarıdan getirilmediğinin tek kanıtı, oy verme noktasında zamanında mühürlenmesidir. Bundan başka kanıt yoktur. Eğer hayal gücünüzü kullanırsanız, istediğiniz kadar usulsüzlük senaryosu yazabilirsiniz."

Alanlarında otorite olan 2 anayasa hukukçusunun yorumları seçimlerin meşruluğu konusunda önemli sorunlar olduğuna vurgu yapıyor.

2 yılda birçok yasa değişecek. HSYK'nın yapısı, Askeri yargının kaldırılması, Cumhurbaşkanı'nın AKP'ye üye olması gibi...

İşte böyle bir tabloda 2019 seçimlerine gidilecek!

Ve asıl soru... 16 Nisan'daki referandumla ilgili tartışmalar sürerken, 2019'daki oylamanın meşruluk garantisini kim verecek?

2019'da süper yetkili başkanın oylanacağı seçim günü YSK "mühürsüz sandıkların dışarıdan getirilmediği kanıtlanmadığı sürece kabulüne karar verilmiştir" derse ne olacak...

Hatta, tüm sistemi değiştirdik elektronik oylamaya geçtik denilirse, bunun denetimi, yazılımı, veri tabanını kim hazırlayacak, kontrol edecek!

Bu kadar çok soru işareti, güven ve şüphe varken, Türkiye'nin en az yarısı yaşananlara tepki gösterirken, halk oylamasına nasıl gidilecek?

Yazarın Diğer Yazıları