25 Aralık’ta akademisyenler için eylemdeyiz

On iki yıldan beri iş başına gelen hükümetler; akademisyenleri düşük maaşa mahkûm ederek ekonomik soykırıma tabi tuttu. Üniversite akademik ve idari personelin maaşından kısılarak GASP EDİLEN paraların siyasilerin çocuklarına ve yandaşlarına aktarıldığı son operasyonlardan anlaşılmaktadır.
Akademik ve idari personele âdeta kasıtlı olarak düşük ücret politikası uygulayan iktidar, kıdemli profesörler dışındaki bütün öğretim elemanlarını ve idari personelin tamamını yoksulluk sınırının altında, sefalet düzeyinde bir maaşa mahkûm etmiş bulunmaktadır.
Nitekim bugün dört kişilik bir ailenin asgari geçim endeksi (yoksulluk sınırı) 3700 liraya dayanırken; 1/4’deki en kıdemli profesör 4729 lira,1/4’deki en kıdemli doçent 3376 lira, 1/4’deki en kıdemli yardımcı doçent 2706 lira, 1/4’deki en kıdemli öğretim görevlisi ve okutman 2395 lira ve 4/9’daki en kıdemli araştırma görevlisi de 2331 lira maaş almaktadır. Üniversitelerdeki idari personelden 3/1’indeki şef 2111 lira, 8/1’indeki memur 1794 lira,  3/2’sindeki bilgisayar işletmeni 2063 lira, 5/4’deki şoför 1880 lira, 11/1’deki teknisyen 2269 lira, 10 yıllık uzman 2170 lira maaşla sürüm sürüm süründürülmektedir.
On iki yıllık sürede, profesörler dâhil akademisyenlerin tamamı milletvekili sekreteri ve danışmanlarından daha az ücret alır konuma getirildi. Yine üniversite hocaları mezun edip yeni göreve başlayan öğrencilerinden daha az maaş alma rezaletiyle karşı karşıya bırakıldı.  Yeni göreve başlayan bir doktorun 3373 lira, mühendisin 3530 lira, hâkim ve savcıların 3638 lira, kaymakamların 3775 lira, avukatların 4010 lira, uzman doktorların 4052 lira, Rekabet Kurulu Uzmanlarının 5013 lira, Bakanlık Daire Başkanlarının 5505 lira ve SPK Uzmanlarının 6767 lira maaş almaları durumun vahametini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
Başbakan ve Bakanlar eğitimcilerin maaşının kendi iktidarları döneminde % 303 arttığını söyleye dursun, 2002-2013 döneminde öğretim üyeleriyle devlet memurlarının, özellikle mühendis, fizikçi ve hukukçuların maaşları arasındaki fark hem göreceli hem de mutlak açıdan akademisyenler aleyhine daralmıştır. Bu dönemde diğer kamu çalışanlarının ortalama maaşı, reel olarak yüzde 61 artarken, öğretim üyelerinin maaşı ortalama yüzde 6’lık bir artış göstermiştir (Tekin Akgeyik, Ulusal ve Uluslararası Karşılaştırmalarla Öğretim Üyeliği Maaşı, İstanbul Ağustos 2013, s. 60).
YÖK’ün raporuna göre; 2001 yılında bir profesör maaşı ile 17 adet Cumhuriyet altını alabilirken bugün 6 adet alabilmektedir. Yine doçentler on iki yıl önce maaşları ile 14 adet Cumhuriyet altını alırken bugün 4 adet alabildikleri görülmektedir. 2001 yılı altın fiyatları baz alındığında, alım gücünün aynı düzeyde kalması için 2013 yılında doçent maaşının yaklaşık 9.000 TL, profesörlerin de 11.000 TL civarında maaş alması gerekmektedir
(Bk.http://www.yok.gov.tr/documents/10279/173480/rapor.pdf/3d4c9bed-c7bb-4c34-9875-c115bc043816).       
Üniversitelerimizdeki hocalar dünyadaki meslektaşlarıyla mukayese edilince; onlardan 3 kat-5 kat daha az maaş aldıkları ortaya çıkmaktadır. Nitekim Kanada’da bir öğretim elemanı aylık 5733 - 9485 dolar, Amerika Birleşik Devletlerinde 4950 - 9118 dolar, Güney Afrika Cumhuriyetinde 9330 dolar, Suudi Arabistan’da 8524 dolar, İngiltere’de 8369 dolar, Malezya’da 7864 dolar, Avustralya’da 7499 dolar, Hindistan’da 7433 dolar maaş almaktadır. Ülkemizde öğretim elemanları Brezilya ve Kolombiya’daki meslektaşlarından daha az maaş alır konuma getirilmiştir.      
Dün Kemal Gürüz’ün ve Erdoğan Teziç’in haksız ve zulme varan uygulamalarını haklı olarak eleştirenler, bugün atadıkları rektörler veya dekanlar vasıtasıyla aynı haksızlık ve zulümleri uygulamakta bir beis görmemektedirler. İstediklerine kadro vermekte, istemediklerini sürüm sürüm süründürmektedirler. Üniversitelerde mobing uygulamaları tavan yapmış bulunmaktadır. Demokrasi bir tarafa itilince haliyle bunun arkasından gelecek olan da “jakobenizm” den başkası olmayacaktır.
İdari personelin ağır aksak yürüyen, bazı üniversitelerde bilinçli olarak rektörler tarafından engellenen görevde yükselme hakları hükümet tarafından yapılan son düzenlemelerle tamamen ellerinden alındı. Daire başkanlarının ek gösterge mağduriyetleri giderilirken, aynı konumda bulunan şube müdürleri, fakülte, yüksek okul ve enstitü sekreterleri ile müdür ve üniversite hastaneleri başmüdürlerinin mağduriyeti devam etmektedir. Yine 666 sayılı KHK ile kamuda çalışanlarının ücretlerine yapılan iyileştirmelerde şeflerin unutulmuş olması, maiyetlerinde çalışan memurlarla aynı maaşı almalarına neden olmuştur. Şefler doktora yapsalar dahi kadro dereceleri 3. dereceden aşağıya inememektedir. Buda özel hizmet tazminatının düşüklüğü nedeniyle emsallerine göre daha az maaş almalarına neden olmaktadır.
Üniversite hocalarının maaş rezilliğinin düzeltilmesi başta olmak üzere, idari personelin maruz kaldığı haksızlıkların giderilmesi için 25 Aralık 2013 Çarşamba günü saat 12.30’da Türk Eğitim-Sen olarak bütün illerde Üniversite önlerinde kitlesel basın açıklamaları yapılacaktır. İstanbul’daki eylemimiz aynı gün ve aynı saatte Marmara Üniversitesi Göztepe Yerleşkesi girişi önünde gerçekleşecektir. Üniversitelerdeki akademisyen ve idari personele önemle duyurulur.

Yazarın Diğer Yazıları