3 Mayıs Türkçüler Günü

Sayın okurlarım, 3 Mayıs Pazartesi, Türk Milliyetçilerinin mutlu günü olarak kabul ettikleri TÜRKÇÜLER GÜNÜ’müzdür. Hepimize kutlu ve mutlu olsun.
İstanbul’daki Türk Milliyetçileri uzun yıllardan beri, 3 Mayıs gününü bizlere armağan eden rahmetli Hüseyin Nihal Atsız hocamızın Üsküdar Karacaahmet’teki mezarında toplanarak kutluyor ve 1944 Türkçüler Davası’nın mahkeme salonlarında yan yana oturan ve şimdi de yan yana yatan Türkçü büyüklerimiz Necdet Sancar ve Muzaffer Eriş’i de ziyaret ediyoruz. 1950’li yıllarda Ankara’mızda 3 Mayıslarımızı, Söğütözü’ndeki ormanlık alanda kutluyorduk.
Bugün sizlere, 3 Mayıs gününü doğuran siyasi ve kültürel olayların özetini sunmak istiyorum; Genç Cumhuriyetimizin yeni nesillerinin eğitim ve kültürel yapısını yürüten milliyetçi kadrolarımız, Büyük Türkçü M. Kemal Atatürk’ümüzün uçmağa varmasından sonra etkinliğini kaybetmişlerdi. Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali Turan Bey gibi Türkçü eğitimcilerimiz de, daha önceki yıllarda uçmağa varmışlardı. Bundan sonra Milli Eğitimimiz, köksüz inkarcıların ve yabancı kültür temsilcilerinin uygulamalarının esiri olmuştur. Türk kültürü eserleri yerine bütün Greko-Latin Avrupa klasikleri Türkçemize çevrilerek kütüphanelerimizi doldurmuştur. Eğitimimiz, milliyetçi görüş karşıtlarına devredilmiştir. “Eskiyi unut, yeni yolu tut. Türklüğe umut sen ol çocuğum. Geçtiği yerde kalsın geçmişler, bize bundan inkılapçı demişler” diyen inkarcı zihniyet  Milli Eğitim’e hakim olmuştu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültemizin rektörlüğüne yanlış görüşlü Şevket Aziz Kansu getirilmiş, felsefe şubesi komünist görüşlü Behice Boran, Niyazi Berkes gibi öğretim üyelerine teslim edilmiştir. Her yıl 30-40 komünist felsefe öğretmeni yurdumuza dağıtılmıştır. Devletimizin her konuda sanatkar yetiştiren tek meslek okulu Devlet Konservatuvarı’mızın müdürlüğü komünist Sabahattin Ali’ye verilmiştir. Özetlersek, Cumhuriyetimizin tekamülü ve inkılapçı uygulamaları, komünist görüşlülere bırakılmıştır.
Cumhuriyetimizin eğitimindeki gayri milli bu uygulamaları önlemekle görevli Başbakanımız Şükrü Saraçoğlu, TBMM’deki bir konuşmasında, “Ben Türküm ve Türkçüyüm, hayatım boyunca da Türkçü kalacağım” diyerek, Türk Milliyetçileri ile beraberliğini ortaya koymuştu.
Bunun üzerine, İstanbul’da çıkan Orkun Dergisi’nin başyazarı H. Nihal Atsız Hocamız “Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na Açık Mektup” başlıklı ve cesur ifadeli iki mektubu ile Türkiye’mizi ayağa kaldırdı. Hoca’nın açık mektuplarının birinde suçladığı ve yirmi beş yıl sonra, yurtdışına kaçarken sınırda öldürülen Sabahattin Ali’nin açtığı hakaret davası oturumu için Ankara’ya geldiğinde, bizlerin de içinde bulunduğumuz milliyetçi gençlik tarafından karşılandı. Adliye sarayında ve şehir içinde kendisine gösterilen sevgi gösterileri, mevcut yönetimi endişelendirdi. Verilen altı aylık mahkumiyet cezası ertelendi fakat Orkun Dergisi kapatılarak Atsız Hoca’nın edebiyat öğretmenliğine son verildi. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, aynı günlerdeki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramının açılışında, Türk Milliyetçilerinin aleyhine ağır ifadeler yüklü nutkunu söyledi ve Türk Kültürüne hizmet eden, seçkin milliyetçi grupları suçladı. Üsteğmen Alparslan Türkeş’in de içinde bulunduğu Türkçü eğitimciler tutuklanarak, bir buçuk yıl süreli muhakeme edilmiş ve sonunda beraat etmişlerdir.
1992 yılında İstanbul Dedeman Oteli’nde, “Türkçüler Günü” etkinliği olarak düzenlenen toplantıdaki konuşmasında rahmetli Alparslan Türkeş, o günlerin tanıklığını yaparak, “3 Mayıs hadiselerinde en gencimiz Sami Yavrucuk’tu” diyerek, hafızasının kuvvetini göstermiş ve beni de mükafatlandırmıştır.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları