400 milletvekili olsaydı ne olacaktı?

PKK terörü ülkemizi kana buluyor. Her gün şehit haberleri geliyor. 7 Haziran-15 Eylül 2015 tarihleri arasında Türkiye 118 şehit verdi. Dağlıca'da daha şehitlerimizin kanı kurumadan Cumhurbaşkanı Erdoğan canlı yayında PKK terörünün neden tırmandığı sorusuna "Eğer 400 milletvekilini alabilecek veya bir Anayasa'yı inşa edecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok farklı olurdu. Her şeyden önce Yeni Türkiye adımını atmak için böyle bir şey çok çok iyi olurdu" cevabını verdi.

Erdoğan'ın bu cevabı ne anlama geliyor? 400 milletvekili anayasayı değiştirseydi neden PKK terör eylemi yapmazdı? Bugün sizinle bu sorunun cevabını ele almak istiyorum. Bu noktaya neden geldik. PKK,  11 Temmuz'da Güneydoğu  Anadolu'da yapılan baraj ve kalekol inşaatlarının durdurulmasını ve tutuklamaların sona erdirilmesini talep etti  aksi takdirde 2 seneden buyana devam eden ateşkesi sona erdireceğini ilan etti. Oysa PKK ateşkes olduğunu iddia ettiği bu 2 senede bir çok askerimizi ve polisimizi şehit etmişti. Gerçek bir ateşkes  olmadığı gibi,  terör örgütü AKP iktidarının suskun bakışları altında Güneydoğu Anadolu'ya 80 bin silah,  63 ton bomba sokmuştu. PKK'nın yerleştirdiği uyuyan bombaları AKP Hükümeti seyrediyordu.

3 Ağustos 2015'de Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, bir televizyon kanalında şunları söyledi: "Bizim prensibimiz zaten bugüne kadar onlar ateş etmedikçe, eylem yapmadıkça biz yapmayacağız idi. Bunu biz son güne kadar, 10-15 gün evveline kadar hep uyguladık. O yüzden bizi halk da eleştirmiş olabilir, 'Bunlar silahlarıyla her gün köylerde ama siz bunlara bir şey yapmıyorsunuz.' Halkın şöyle söylediğini biliyorum, 'Üzerinde silah olan PKK'lı teröristler karakolun önünden geçiyorlar, onlara el sallıyorlardı. Asker de onlara hiçbir şey yapmıyordu.' Durum biraz böyleydi. Ama bunun bir tek sebebi vardı, tekrar terörün hortlamaması, siyasi görüşmelerin, müzakerelerin sonuca ulaşması. Meğer onlar alay ediyorlarmış. Yani el sallarken, 'Biz buradayız bak, sen de bize karışamıyorsun."

AKP,  Arınç'ın söylediği gibi seyrederken, PKK bölgenin değişik  yerlerine uçaksavarlar yerleştirilmişti. İl ve ilçelerde bir ayaklanma ve iç savaşın alt yapısını oluşturmak üzere çalışmalar  yapmıştı.  PKK, bunları yaparken, AKP iktidarı Nisan 2015'de MGK  toplantısında PKK'nın adını Milli Güvenlik Siyaset belgesinde tehdit listesinden çıkarıyordu.  Buna inanmak çok zordur. Ancak PKK, AKP tarafından artık tehdit olmaktan çıkarılması gereken bir örgüt olarak görülmeye başlamıştır.

AKP Hükümeti uyurken ve Açılım diyerek kamuoyunu uyuturken,  14 Temmuz'da KCK Eş Başkanı Bese Hozad,  "Özgür Kürdistan'ı kurmanın koşullarının oluştuğunu vurgulamış ve halkı Türkiye Cumhuriyetine karşı topyekun savaş ve ayaklanmaya çağırmıştır. Bunu   20 Temmuz 2015'de Suruç'ta IŞİD'in yaptığı iddia edilen kitlesel katliama, PKK terör örgütünün Şanlıurfa/Akçakale'de 24 Temmuz'da evlerinde uyuyan iki genç polisi şehit ederek cevap vermiştir.

Daha önce ki aylarda bir çok polis ve asker terör örgütü tarafından Yüksekova'da telefon ederken, yolda yürürken, Diyarbakır'da eşi ile alışveriş yaparken öldürülmesine rağmen Açılım politikasına zarar gelmesin diyerek görmemezlikten gelen, sürekli  PKK karşısında geri adım atan hatta  tehdit listesinden adını çıkaran  Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu bu sefer sert bir tepki verdiler. Türk Hava Kuvvetleri, 24 Temmuz gecesi Kandil'i bombaladı. Peki bu noktaya nasıl ve neden geldik?   

AKP Hükümeti, 2006'da Oslo'da PKK temsilcileri ile MİT aracılığı ile görüşmelere başladı. 2009'da görüşmeler müzakere niteliği kazandı. Oslo'da başlayan müzakereler, İmralı'da Abdullah Öcalan yapılan müzakereler ile derinleşti. Öcalan ile Yeni Türkiye'nin anayasal yapısı şekillendirildi. Türkiye başkanlık sistemine geçecek, Güneydoğu Anadolu bölgesine özerklik verilecekti.

Nihayet, 28 Şubat-2 Mart 2015 tarihleri arasında yapılan görüşmelerden sonra Öcalan ile yapılan uzlaşma, Dolmabahçe Sarayı'nda AKP'li başbakan yardımcısı, İç İşleri Bakanı, AKP Grup Başkan vekili ve HDP'lilerin katılımı ile düzenlenen toplantıda Türkiye ve Dünyaya Dolmabahçe Mutabakatı olarak açıklandı. Erdoğan, 28 Şubat'ta Elazığ'da ilk kez, "400 milletvekili isterim" açıklamasını yaptı.

Ancak Öcalan, Erdoğan ile başkanlık ve özerklik konusunda anlaşırken, PKK Türkiye'nin çok zayıf düştüğünü ve etkili bir vuruşla "bağımsız Kürdistan'a razı olacağını düşünmeye başlamıştı." Bundan dolayı, PKK Öcalan'ın yapmış olduğu özerklik pazarlığını kabul etmedi. Öcalan aslında çevresine "önce özerklik sonra bağımsızlık" diyordu. PKK ise "hemen bağımsızlık" politikasını savunuyordu.

Öcalan ve PKK, seçimlerde izlenecek strateji konusunda da anlaşmadılar. Öcalan, HDP'nin 7 Haziran seçimlerine bağımsız adaylar ile girmesini talep etti. PKK ise HDP'nin parti olarak seçimlere gireceği kararını aldı.  HDP'nin barajı aşıp aşamayacağı tartışılırken, Öcalan'dan çok PKK'ya yakın olan Selahattin Demirtaş, HDP'nin seçim stratejisinin temeline Erdoğan karşıtlığını koydu. 17 Mart'ta Demirtaş bu stratejiyi TBMM'de şöyle açıkladı: "Seni başkan yaptırmayacağız." Erdoğan'ın bu açıklamaya tepkisi sert oldu. 21 Mart'ta Erdoğan, 2 Mart'ta yapılan Dolmabahçe Mutabakatını kendisinin onaylamadığını açıkladı. Bundan sonra ki günler önce Erdoğan ile AKP Hükümeti arasında "biliyordun-bilmiyordun" tartışmaları ile geçti.  Sonunda AKP, Erdoğan'ın Dolmabahçe Mutabakatından haberinin olmadığını kabul etti. Seçimlerde Erdoğan bütün gücü ile HDP'ye saldırdı. 7 Haziran seçimlerine böyle gidildi.

20 Temmuz'da Suruç saldırısı, 24 Temmuz'da PKK cinayetleri gerçekleşti. Ve Türk Hava Kuvvetleri 24 Temmuz'da Kandil'i bombaladı. Herkes PKK'nın 2 polisimizi şehit etmesinin PKK Açılımını bitirdiğini düşünüyordu. Oysa, PKK Açılımından sorumlu başbakan yardımcısı PKK Açılımının bitmesinin nedeninin 2 polisin şehit edilmesi olmadığını açıkladı. Yalçın Akdoğan gerçek nedeni 28 Temmuz'da şöyle açıkladı:

"Seni başkan yaptırmayacağız çözüm sürecini bitirdi."

Demek ki Kandil'in bombalanmasının asıl nedeni 2 polisin şehit edilmesi değil, Demirtaş'ın "Seni Başkan yatırmayacağız" açıklamasıydı. Yalçın Akdoğan, HDP'nin halka Öcalan'ın görüşleri ile ilgili yalan söylediğini ileri sürdü: "Öcalan başkanlık sistemine karşı. Öcalan AKP'ye karşı. Külliyen yalan bunlar. Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar: Sürekli Öcalan adına yalan söylüyorlar."  

Yalçın  Akdoğan, Öcalan ile başkanlık konusunda anlaştıklarını ve AKP tek başına 400 oy alamasa dahi, Öcalan'ın karşı olmadığı AKP+HDP'nin anayasayı değiştirmek için gereken 400 oya alma şansı olduğunu düşünüyordu. Ancak, işler İmralı'da Öcalan ile planlandığı gibi  gitmedi. AKP'nin Türkiye'yi PKK karşısında zayıf düşürmesinden cesaretlenen PKK ülkemize karşı bir ayaklanma başlattı. Şimdi AKP'nin yaptığı hataların bedelini asker ve polislerimiz Güneydoğu Anadolu'da  canları ve kanları ile ödüyorlar.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Ülkemiz PKK terörünü aşabilecek güçtedir. Türkiye'nin PKK terörünü aşmak ve IŞİD terörünü sınırları dışında tutmak için parti ve kişi değil, milletin menfaatlerini ön planda tutan sürdürülebilir barış ve güvenliği sağlayacak akıllı güce dayanan bir anti-terörizm stratejisine ihtiyacı vardır. MHP  Türkiye'ye teröre karşı tüm güvenlik güçlerinin koordinesinde, iyi planlanmış ve eşgüdümlü yürütülecek etkili, sonuç alıcı, entegre stratejik bir terörle mücadele stratejisi önermektedir.  MHP, Türk Milletine PKK'nın amacının demokrasi ve insan hakları değil, Türkiye'nin bölünmesi olduğunu anlatmaktadır. Bunun dışındaki bütün izah denemeleri büyük bir yalandır.

Türkiye'nin PKK'yı aşabilmesi için yetkin, güçlü, kararlı, milli güvenlik konusunda donanımlı Milliyetçi Hareket Partisi kadrolarına ihtiyacı vardır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin yönettiği bir Türkiye,  PKK'yı ve bölünme tehdidini aşarak ülkemiz için en büyük istikrarsızlık unsurunu ortadan kaldıracaktır. Böylece Türkiye'de sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın da  önü açılacaktır.

           Milliyetçi Hareket Partisi Türk Milletine sorunun ne olduğunu ve çözümün de ne olduğu dürüstçe söylemektedir. Türkiye MHP'nin önerdiği, sürdürülebilir, hukuku dışlamayan, devlete güveni tesis edecek güvenliği sağlayacak, zihinlerde güçlü ve adil devlet inancını güçlendirecek PKK terörünü aşacak anti-terörizm stratejisi ile Türk Milletinin önüne çıkmıştır.

 

Yazarın Diğer Yazıları