6 yılda 2 bin 879 ihlal kararı

6 yılda 2 bin 879 ihlal kararı
Anayasa mahkemesi bireysel başvuru sistemine ilişkin istatistikleri açıkladı. 6 yılda 2 bin 879 ihlal kararı verildi.

Anayasa Mahkemesi’nin istatistiklerine göre, uygulamanın başladığı 2012’de bireysel başvurusayısı 1342 iken, yıllar içerisinde başvuru sayısı önemli ölçüde arttı. Bu sayı 2013’te 9 bin 897, 2014’te 20 bin 578, 2015’te 20 bin 376 oldu. 

Hürriyet'in haberi göre, AYM’ye en yüksek başvuru sayısı 80 bin 756 ile 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 2016’da yapıldı. Bu sayı 2017’de yarı yarıya azaldı ve 40 bin 530 olarak belirlendi. 

Bu yıl 1 Ocak-21 Eylül döneminde 27 bin 356 başvuru yapıldı. Toplamda vatandaşlar, uygulamanın başladığı 23 Eylül 2012’den bu yana 200 bin 835 başvuru yaptı. Başvurulardan 160 bin 456’sı karara bağlandı. AYM’nin önünde devam eden derdest başvuru sayısı ise 40 bin 379. Yüksek Mahkeme, önüne gelen başvuruların yüzde 80’inini sonuçlandırdı.

AYM’de verilen ihlal kararlarının sayısı son beş yılın gerisine düştü. AYM son 6 yılda 2 bin 879 hak ihlali kararı verdi. 2013’te 28 ihlal veren AYM, 2014’te 378, 2015’te 544, 2016’da 771, 2017’de 922 ihlal kararı verirken, bu yıl 236 hak ihlaline hükmetti. 

Toplam ihlal kararlarının yüzde 76’sı (2 bin 200’ü) adil yargılanma hakkının ihlaline dönük çıktı. Adil yargılanma hakkına dair ihlallerin de yüzde 80’i (1815’i) makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yönelik olarak verildi. Sırasıyla en fazla hak ihlali kararı verilen diğer başlıklar mülkiyet hakkı, özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü, yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı ihlali oldu. 

UZUN YARGILAMA EN BÜYÜK SORUN

AYM, sonuçlar üzerinden şu değerlendirmeleri yaptı: “Adaletin tesisinin önündeki engellerin başında artan iş yükü ve bununla bağlantılı olarak uzun yargılama sorunu gelmektedir. Artan dava yükü ve uzun yargılamalar, Türkiye’de yargı sisteminin belki de en önemli yapısal sorunu olmaya devam etmektedir. Davaların makul sürede sonuçlandırılamaması sadece adil yargılanma hakkı kapsamında sorunlar ortaya çıkarmamakta, davaların konusunu oluşturan uyuşmazlıklar dikkate alındığında yaşam hakkından mülkiyet hakkına kadar diğer tüm temel hakların etkili biçimde korunması amacına da zarar verebilmektedir. Bireysel başvuru bireylerden devlete giden yolda, güvenin tesisinde önemli bir adım oluşturmuştur.”