ABD ve küresel liderlikte değişim

ABD ve küresel liderlikte değişim

ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başlamasının ardından 20 Mayıs tarihinden itibaren yaptığı dış geziler ABD Dışişleri politikasında bir dönüm noktasını oluşturmuştur.

Bilindiği gibi Trump'ın Başkanlık seçim kampanyası sırasında öne sürdüğü tezler arasında yer alan göçmenler, ABD ile Meksika arasında yapılmasını öngördüğü duvar ve ABD'nin Telaviv'deki büyükelçisinin Kudüs'e taşınması gibi konularla ilgili kısmen geri adım atsa da, yurtdışı gezilerinde; ittifaklar, NATO, iklim değişikliği, ekonomi ve savaş anlaşmaları gibi konulardaki tutum ve davranışlarının devam ettiği müşahede edilmektedir.

İki bölümden oluşan Trump'ın yurtdışı gezisinin Riyad - İsrail olan bölümünde umduğunu alabilmişse de Brüksel - Sicilya toplantılarında ABD'nin özellikle AB ile olan ciddi ihtilafların varlığı ortaya çıkmıştır. Riyad ziyaretinin yansımaları arasında Kral Selman Bin Abdülaziz ile ABD Başkanı Trump'ın beceremediği kılıç dansından aldığı keyif dünya gündemine oturdu.

Normaldir. 110 Milyar Dolarlık silah almak üzere 380 Milyar Dolarlık anlaşmayı imzalamasının yanı sıra Suudi Arabistan gelenek ve görenekleri de göz ardı edilmiştir. Bazılarına göre Suudi Arabistan tarafından alınan silahların kim tarafından kullanılacağı gibi yorumlar yapılırken Suudiler, Avrupa'nın en güçlü ordusuna sahip Türkiye ile görüşmeleri tamamlanan "Milgem" projesi kapsamında savaş gemilerinin inşa edilmesinden vazgeçtiler. Bu anlaşma gerçekleşmiş olsaydı Türkiye bu alanda dünyada en büyük ihracatçı ülkelerden biri olacaktı. Demek silah ve savunma sanayiindeki rekabet dostluk tanımıyor ve yerel danslar bile yaptırabiliyor.

Riyad ziyaretinde ayrıca yalnız Suudi Arabistan değil Körfez ülkeleri de, aynen 1916'da imzalanan Skyes Picot tekerrür ederek, bu defa İngilizler değil Amerikan vesayeti altına girmişlerdir. Trump'ın İsrail'i ziyaretinden önce Netanyahu'nun Kudüs'ü başkent olarak yapılacağına dair açıklaması ile Trump'ın iki devlet iddiasının önü kesilmiştir. Trump'ın Yahudi kippasını başına takarak ağlama duvarını ziyaret etmesi de düşündürücüdür.

Avrupa gezisine gelince Brüksel'de yapılan NATO liderler zirvesinde Trump'ın dünya meselelerine işadamı zihniyetiyle bakışı sonucu NATO'nun savunma harcamaları için ulusal gelirin %2'si olan aidatların gecikmesinden söz ederek ABD'nin NATO harcamalarının %70'ini karşılayan ülke olduğunu ve bunun kabul edilmeyeceğini ve yeni ittifaklardan söz etmiştir.

Dünya'da zengin 7 ülke İtalya'daki turizm şehri Taormina'da yapılan G7 zirvesindeki toplantının en önemli başlıklarından biri ABD'nin küresel ısınmaya karşı önlemleri düzenleyen Paris Anlaşması tartışma konusu olmuştur.

Trump, iklim değişikliğinin bir kandırmaca olduğunu ifade ederek anlaşmanın iklim değişikliğiyle mücadele değil diğer ülkelerle ABD'ye karşı ekonomik avantaj kazandırmayı amaçladığını ifade etti. Nitekim Trump ülkesine döndükten sonra bu anlaşmayı çöpe atmıştır.

Almanya Başbakanı Merkel, G7 zirvesinde yaşadığı hayal kırıklığını Münih Trudering'deki bir bira çadırında ülkesinin İngiltere ve ABD'ye güvenmeyeceklerini, kendi kaderlerini kendilerinin ele almasının gerekli olduğunu ve Rusya'yla dostane ilişkiler kurmak istediklerini söyledi. Merkel'in bu görüşüne Fransa ve İtalya Cumhurbaşkanları tarafından destek verildiği Batı medyasında yer almıştır. 

Ziyaretlerini tamamlayan ve ardından kendini çok iyi hisseden Trump''ın Washington'daki sorunlarla tekrar boğuşacağını tahmin etmek zor değil.

Diğer taraftan Rusya'da birbirleriyle kendisi arasında güvenlik iletişim hattı kurulmasını istemiş olması da ABD'de şaşkınlık yaratmıştır.

2 gün önce Trump, twitter hesabından yayınladığı "kapsamak" anlamındaki "coverage" kelimesi yerine "covfefe" kelimesinin yer alması tartışmalara yol açmıştır.

Ortadoğu'da istediğini elde eden ve Avrupalılara posta atan Trump'ın gerek Rakka konusunda gerekse PYD - YPG gibi terör örgütleri ile sıkı ilişkilerinin devam etmesi Türkiye açısından sıkıntılar yarattığı da ortadadır.