Talana çevre freni

Talana çevre freni
Talana çevre freni

Danıştay, Çevre Mühendisleri Odası’nın açtığı davada, maden aramalarına Çevresel Etki Değerlendirme Muafiyeti getiren yöne

Danıştay, Çevre Mühendisleri Odası’nın açtığı davada, maden aramalarına Çevresel Etki Değerlendirme Muafiyeti getiren yönetmeliğin yürütmesini durdurma kararı verdi. Bu karar Kaz Dağlarını da kurtaracak

 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bozoğlu, hükümetin ÇED muafiyetlerinden biran önce vazgeçmesi ve yüzünü Anayasa’nın 56. Maddesi’ne dönmesi gerektiğini belirtti

 

Danıştay 14. Dairesi, Çevre Mühendisleri Odası’nın açtığı davada “maden arama faaliyetlerine” sağlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci muafiyeti getiren yönetmeliğin yürütmesini durdurma kararı verdi. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baran Bozoğlu, bu karar gereğince Çanakkale’deki Kaz Dağları başta olmak üzere bütün ÇED’siz maden arama faaliyetlerinin durması gerektiğini söyledi. Bozoğlu, daha önce 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nda hükümet tarafından yapılan değişiklikle, “petrol, jeotermal ve maden arama faaliyetleri Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır” ibaresi getirildiğini hatırlatarak, “Söz konusu değişiklik Anayasa Mahkemesi’nin 15 Ocak.2009 tarihli kararı ile iptal edildi ve kararın gerekçesinde adeta çevre dersi verilmiştir. Ancak bu iptal kararı yok sayılmış ve  yönetmelikte değişiklik yapılarak ÇED muafiyeti tekrar sağlanmaya çalışılmıştır” dedi.

 

Kaz Dağları’nda arama yasa dışı

 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bozoğlu, hükümetin ÇED muafiyetlerinden biran önce vazgeçilmesi ve yüzünü Anayasa’nın 56. Maddesi’ne dönmesi gerektiğini kaydederek, “Kaz Dağları’nda uzun süredir “Çevresel Etkiler” irdelenmeden, arama ruhsatları verilmiş ve firmaların arama çalışmaları başlamıştır. Yaşanan çevresel tahribat herkesin malumudur. Bu iptal kararı ile birlikte, maden arama faaliyetlerinde ÇED muafiyeti artık yasa dışıdır! Kaz Dağları’ndaki maden arama faaliyetleri biran önce durdurulmalı ve halkın görüşlerini alan, çevresel etkileri değerlendiren ve önlemleri tartışan ÇED süreci yürütülmelidir. ÇED olmadan kimse maden araması yapamaz!” şeklinde konuştu.

 

Muafiyet ısrarına 2. zafer

 

Baran Bozoğlu: “30 Haziran 2011 tarihinde ÇED Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle yine muafiyetten vaz geçilmemiştir. Yapılan son değişikliğe dair açmış olduğumuz dava sonuçlanmış ve  tarafımıza ulaşan 2011/15130 esas numaralı karar ile Danıştay 14. Daire tarafından ‘maden arama faaliyetlerine’ sağlanan Çevresel Etki Değerlendirme süreci muafiyetinin yürütmesi durdurulmuştur” açıklamasını yaptı.

 

3. Köprü’ye özel muafiyet

 

Benzer bir süreç ne yazık ki ’1997 yılından önce yatırım programlarında yer alan projelere sağlanan muafiyette’de yaşanmış, diyen
Baran Bozoğlu “Odamızın açtığı davalara Danıştay tarafından verilen olumlu kararlar ile muafiyet iptal edilmiş ancak hükümet tarafından bu düzenleme Çevre Kanunu’na 29 Mayıs.2013 tarihinde ‘torba kanun’ ile konulmuştur.
3. Köprü, Ilısu Barajı gibi önemli projelere Çevresel Etki Değerlendirmesi muafiyeti ne yazık ki kanunda yer almıştır” açıklaması yaptı.

 

Çevre anayasal hak

 

Baran Bozoğlu ülkemizdeki en üst yargı organının ve üst mahkemelerin verdiği iptal kararlarına rağmen ısrarla bu muafiyetin yönetmeliğe konmuş olması, Bakanlığın ve hiç kuşkusuz hükümetin çevresel hassasiyetlerinin, doğaya bakışının, hukuka bakışının, halk sağlığına yaklaşımlarının ve çevre sorunlarını algılayış biçiminin bir yansımasıdır. Artık hiçbir hukuk metninde yer almayan ‘maden arama faaliyetlerine ÇED muafiyeti sağlayan’ bu yanlış, Bakanlık dur demelidir.

 

Ruhsatlar iptal edilmeli

 

ÇED sürecini yürütmeyen tüm ruhsatlar iptal edilmeli ve ÇED süreçlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi Bakanlık tarafından sağlanmalıdır şeklinde de bir açıklama yapan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bozoğlu “Çevresel Etki Değerlendirme süreci işlevsiz görülmemeli, aksine ülkemizin yararına olduğu gerçeği göz ardı edilmeden, bu süreç gerek denetimlerle gerekse akademik faaliyetlerle geliştirilmelidir. Bu hukuki kazanım doğa ve halk sağlığı için oldukça önemlidir” dedi.