ABD'nin kör taassubu

Batı'nın hakkımızdaki peşin hükmünü silmemiz mümkün değil. Biz güçlü olursak, mecburen bir sınırda duracaklar ve üzerimize gelemeyecekler.

"Onların doları varsa bizim Allah'ımız var!" diyerek kendimizi avutmayalım. Mugalatayı bırakalım ve gerçeklere bakalım.

Türkiye krizde... Bunu önce kabul edelim. "Algı", "üst akıl", "görünmez eller"... Bunlar hep söylenegelir. İktidarda olanlar ("olan" mı desem... Herkes bir kişinin gözüne, ağzına,  eline bakıyor da!...) muhayyel düşmanı da hesaba katmalıdır.   Zihin bulandırıcı argümanlar yanıltır ve kaybettirir.

 "Allah'ımız var! Kurtuluruz evvel Allah!" diyoruz ama açın Kur'an-ı Kerîm'i, Hak Teâlâ ne buyuruyor, bir okuyun. "Akıl" diyor, "çalış" diyor, "hak", diyor, "adalet" diyor. Hayat için her şeyi buyuruyor; ama bir şey buyurmuyor: Bana tevekkül ettikten sonra yan gelip yatın!

15 Temmuz'da bizi bölemeyenler yeni yollar deniyorlar. Ne yazık ki, kapıyı açan da biziz. Eğer "adalet"i işletebilseydik, hakkı teslim edebilseydik ve herkes "ceza" ve "mükâfat"ın yerini bulduğuna inansaydı, üzerimize böyle gelinemeyecekti. Yarım bıraktıkları işin tamamlamak istiyorlar. Ellerine çok koz veriyoruz maalesef.

Çıkış yolu arıyoruz. Rusya'ya, İran'a, Çin'e yöneliyoruz. Çaresizlik insanlara yeni kapılar aratıyor ama, ne Rusya'ya güvenebilirsiniz, ne İran'a, ne Çin'e... Ortadoğu'daki iç savaşlarda karşı karşıya olduğun iki ülke var: Rusya ve İran. (Eğer İran istese, PKK'nin Kandil'de tozu kalmaz! Bunu da bir yere kaydedelim!)

Ve İsrail'le ilişkileri hâle yola koymadan, hiçbir şey yapamayız. Ram olalım demiyorum, akıl yürütelim diyorum. Filistinliler için de, gerekli olan akıl yürütmek.

Ne olursa olsun, Batı'yla ilişkileri belli seviyede tutmak mecburiyetindeyiz.

R. T. Erdoğan'ın imzasını taşıyan bir makale ABD gazetesi New York Times'ta çıktı. İyi de oldu. Abdülhamit taktiği.

(Burada bir makaleden bahsedeceğim... Prof. Dr. Zekeriya Kurşun'un Yeni Şafak'ta 28 Mayıs'ta çıkan "Şantajcı Batı Basını ve II. Abdülhamid" başlıklı makalesi. Ayrıntıyı orada okursunuz. En son Abdühamit çareyi gazetecileri satın almada buluyor. Zekeriya Hoca o kadarına girmemiş ama işin sonu, içimizde sıkı bir sansüre ve daha ötesi sıkı bir jurnale gelip dayanıyor. Maalesef elbiseyi daralttıkça daraltırsan bir yerden patlıyor. Padişah hal' ediliyor. Abdülhamit ders olmalıdır. Hatalar mutlaka göz önünde tutulmalıdır.)

R. T. Erdoğan imzasıyla çıkan makale alttan almıyor. Karşılıklı çıkar hesabı üzerine oturtuluyor:

"Kötülüğün dünyanın her yerinde pusuya yattığı bir dönemde, uzun zamandır müttefikimiz olan ABD'nin Türkiye'ye karşı attığı tek taraflı adımlar sadece ABD'nin çıkarlarına ve güvenliğine zarar verir. Çok geç olmadan, Washington ilişkilerimizin asimetrik olabileceği yanlış düşüncesini bir kenara bırakmalı ve Türkiye'nin alternatiflere sahip olduğunu kabul etmelidir. Bu tek taraflılık ve saygısızlık trendini tersine çeviremezlerse yeni dost ve müttefikler aramaya başlayacağız."

ABD yönetim için ne söylesek boş. Bizi anlayacak kabiliyette değiller. Kör bir taassup içindeler.

Yine önce dönüp kendimize bakalım, derim. 

Yazarın Diğer Yazıları