2004 yılında kurulduğu bilinen Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü, 11 Hazirandan bu tarafa dünyanın gündeminden düşmemektedir. Özellikle ülkemizde, Musul Başkonsolosluk personelini 11 Haziran 2014’de rehin alması ve insanlık dışı yöntemlerle işlediği cinayetlerle her gün konuşulur hale gelmiştir. 
IŞİD Haziran ayında Musul’a girdiğinde çeşitli basın yayın kuruluşlarında yaptığımız değerlendirmede şunun altını çizdik. Orta Doğu’da İsrail, İngiltere ve ABD’nin bilgisi ve kontrolü dışında bir örgüt kurulamaz ve yaşayamaz. Bu sistem nasıl çalışır? Sözü geçen ülkelerin istihbarat örgütleri için bölgede çalışan Arap ajanlar, portföylerindeki İslamcı militanlar arasından bir grup seçerek, ABD ve İsrail’e karşı savaşmak için bir örgüt kurar. Bolca dolar ve silah verir ve daha fazlasını da vaat eder.
Bu parayı ve silahı verenin bir şartı vardır. ABD ve İsrail’e karşı savaşmadan önce İslam ülkelerindeki kafirleri temizlemek. Eğer bunu yapmazlarsa İsrail’e karşı başarmak mümkün değildir. 
Kendilerince imanlı militanlar faaliyete geçer ve İsrail’i yok etmek için önce Müslümanları öldürmeye başlar. İşin özü budur. 
Türkiye’deki siyasi İslamcılar çağdaş Atatürk Cumhuriyeti okullarında ve çağdaş öğretmenler tarafından yetiştirildikleri için bu tür tuzaklara daha az düşerler. Cemaat ve tarikatların yetiştirdiği fanatik Türk gençleri İslam adına öldürme ihtiyaçlarını Arap ülkelerinde kurulan bu örgütlerde giderirler. Türkiye’deki daha az fanatik İslamcılar da dış güçlerin yardımıyla çeşitli cemaat, tarikat, dernek, vakıf ve kişilerle Türk devletine, rejimine, Türklüğe saldırırlar. 
Dünya’yı en iyi okuyan İslam ülkesi Türkiye’dir. İslam’ı en iyi yaşayan ve tek demokratik İslam ülkesidir. AKP’nin bunca hatasına rağmen 12 yıldır en başarılı parti olması ve başbakanın tabiriyle Türkiye üzerinde bir ameliyat yapmak istemeleri tesadüf değildir. Ama Erdoğan’ın ikide bir Türkiye üzerinde bir ameliyata izin vermeyeceğini belirtmesi şüphesiz bir ihtiyaçtan ve bilgiden kaynaklanmaktadır. IŞİD militanlarının önemli bir kısmı çeşitli ülkelerin istihbarat örgütü elemanlarından oluşmaktadır.  Dolaysıyla IŞİD’in ne yaptığı ve ne yapacağı bu ülkeler tarafından çok iyi bilinmektedir.
Gelelim ABD’nin Kürt sevgisine, IŞİD militanları Erbil’e 50 km mesafeye gelince Amerikan uçakları havalandı ve IŞİD’i vurdu. IŞİD militanları kelle kesip insanları diri diri gömerken ses çıkarmayan, Musul’u ve diğer kentleri feth ettiğinde ses çıkarmayan ABD birden harekete geçti. ABD, İran ve onun güdümünde olan Bağdat hükümetini, IŞİD ile terbiye etmek istiyor ama IŞİD çizmeyi aştı. Orta Doğu ülkelerini terbiye etmek için Kürtlerin ayakta kalması gerekir. Ayrıca Kürtleri halleden IŞİD geri dönüp El Maliki ve Bağdat’ı da halleder, bu kez İran askeri müdahale de bulunur ve işler çok karışır. Sözde büyük Orta Doğu uzmanları yıllardır ABD ve İsrail’in bir Kürt devleti istediğini yazar çizer, biz de  “hayır istemiyor, en azından şimdilik istemiyor” diye yıllardır yazarız. Zira her tarafı düşmanlarla çevrili, denize açılımı olmayan, sanayisi, turizmi ve tarımı olmayan bir Kürt devleti ABD ve İsrail’e rağmen de zor yaşar. 
İsrail bunca destek ve gücüne rağmen 1948’den beri huzur bulamamış ve güvenliğini sağlayamamıştır. Kürtler nasıl yapacak. Üstelik devleti olan Kürtler kendi devletini korumak için uğraşır, sağa sola saldırmaz. Oysa ki İsrail ve ABD için güvende olmayan kendine muhtaç olan ve istediği zaman Türkiye’ye, istediği zaman İran veya diğer komşu ülkelere saldıracak Kürtlere ihtiyacı var, devleti olan ve sakince oturan Kürtlere değil. 
ABD, IŞİD’İ havadan bombalıyor ve karadan bir harekat yok. Oysa ki Kürtler veya Bağdat hükümeti hava bombardımanı ile birlikte kara harekatı yaparak IŞİD’i bitirebilirlerdi. Anlaşılan IŞİD’i en azından şimdilik bitirmek istemiyorlar. Ama misyonları tamamlanınca mutlaka bitecektir. Gerçi bütün niyetlerini okumak mümkün değil ama gözümüzle gördüğümüz şunu söyleyebiliriz; IŞİD ortadan hemen kalkarsa yaramazlık yapmaya başlayan Kürtleri, İran’ı, Şii El Maliki’yi ve Türkiye’yi kim tehdit edecek?..