Aç kalmaya mahkûm mu oluyoruz?..

Zeytinlik alanların ve meraların peşkeş çekilmesine ilişkin düzenleme ile uğraşıyorduk. Bir de baktık ki; Katar krizi patlamış. Hem de ne kriz!. Milyar dolarlar içinde yüzen 2 milyon nüfuslu Katar abluka yüzünden ilk gün açlık tehlikesi ile karşı karşıya... Paranın hikaye olduğu ender durumlardan biriydi bu!..

Tarım ve hayvancılık ülkesi Türkiye ne hale geldi?.. Bir zamanlar kendi kendimize yeten ender ülkelerden biriydik. Genç gazetecilik yıllarımda, buğday üretimi fazlasından dolayı silo sıkıntısı haberleri yaptığımızı hatırladım. İthal ete direndiğimiz günler aklıma geldi. Hep siyasetin kaosunu yazıp duruyoruz... Bu bayram içinde ilgiyle okuyacağınızı düşündüğüm bir dizi söyleşi yapmaya karar verdim. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kürşat Özer'e tarım ve hayvancılıkta Türkiye tablosunu anlatmasını istedim. Ben Ankara'dan sordum, o İstanbul'dan yanıtları verdi. Kürşat Hoca, sorunları ortaya dökerken çözüm önerilerini de sıraladı.

Tarım ve hayvancılık, direkt midemizi ilgilendiriyor. Hayat memat meselesi bu!.. Kürşat Özer'e kulak verelim. Bakın neler diyor;

"En son Katar'da yaşanan kriz göstermiştir ki bir ülke kendi gereksinimi olan tarım ürünlerini üretemiyorsa böylesi bir ambargoyla karşılaştığında oldukça zor durumda kalabilir ve insanlarını beslemek için gıda bulamayabilir. Çok değil 20-30 yıl önce dünyada kendi kendine yetebilen 8 ülkeden biri olarak gösterilen ülkemiz şu anda tarım ürünlerinde ithalatçı ülke konumuna gerilemiştir. Üstelik ılıman iklim kuşağı içerisinde bulunan Türkiye, sahip olduğu bitki çeşitliliği açısından çevresinde yer alan birçok ülkeden farklı olan özellikleri ile dikkat çekmektedir.

Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl kadar gerilere giden yerleşim tarihi ve bitki örtüsü, insan arasındaki ilişkiler göz önüne alındığında Anadolu, doğal olarak yayılış gösteren birçok bitkinin ilk olarak ziraatının yapıldığı yer olarak belirginleşmektedir. Örneğin, tarla bitkilerinin yüzde 30'una yakınının kökeninin Anadolu olduğu bilinmektedir.

Konya kadar yüzölçümüne sahip olan Hollanda tarım ürünü ihracatında dünyanın ikinci ülkesi iken ülkemizin içinde bulunduğu durum üzücüdür. Ülkemizin ithalatı sadece et ve canlı hayvan ile sınırlı değil, buğday, meyve, sebze ve hatta saman bile ithal eder durumdayız. Özellikle hayvancılıkta ihracatımız sıfırlanmış, ithalatımız ise hız kazanmıştır."

--Ülkemiz açısından hayvancılık çok mu önemli?

" *Halkımızın sağlıklı ve dengeli beslenmesi için mutlaka hayvansal gıda tüketiminin artırılması gerekmektedir. Kişi başına düşen yıllık kırmızı et tüketim miktarı FAOSTAT verilerine göre AB'de 59.6, ABD'de 70.4 kg.,  gelişmiş ülkelerde 60-70 kg. iken ülkemizde ne yazık ki 20 kg.'dan 8.7 kg.'ye kadar düşmüştür. Hayvansal gıda tüketimi içerdiği esansiyel aminoasitler nedeniyle sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazlarındandır. Yetişkin bir insanda vücut ağırlığı kg. başına günlük 1 gr., büyüme çağındaki çocuklarda ise 2-3 gr. protein tüketilmelidir ve günlük protein ihtiyacının en az 1/3'ünün hayvansal kaynaklı olması gereklidir

*Ulusal gelirin artırılması için hayvancılık önemli katkılar sağlayabilmektedir. Örneğin, Türkiye'nin 1/9'u kadar toprağa sahip olan Yeni Zelanda her yıl 40 milyon çiftlik hayvanı ve 5 milyon geyik ihraç etmektedir. Yine Türkiye'nin 1/19'u kadar toprağa sahip olan Hollanda tarım ve hayvan ihracatından yılda 33 milyar dolar kazanmaktadır. Türkiye'de ise tarımsal ihracat ve ithalat eşit seviyelerdedir.

*Sanayiye hammadde temini için hayvancılık önemli bir sektördür. Bitkisel üretimin tersine hayvancılık tarımsal değil, hammaddeyi mamûl maddeye dönüştürmesi nedeniyle endüstriyel bir faaliyettir. Hayvanın eti, sütü, yumurtası, midesi, bağırsağı, karaciğeri, böbreği, beyni, kalbi, testisi, dili ve paçası gıda olarak tüketilmekle birlikte yünü, kılı, tüyü, derisi, halı ve giyim sanayinde, boynuzu, tırnağı tutkal sanayinde, kanı, kemiği yem sanayinde, gaitası gübre olarak bitkisel üretimde, soba yakıtı ve biyogaz olarak ısınmada, biyogazdan elde edilen elektrik enerjisi olarak aydınlanmada kullanılmaktadır. Hayvancılık tüm bu katma değerleri üretirken çevreyi kirletmemekte, atık ve artık maddesi bulunmamaktadır. Bu yönüyle bacasız bir fabrika olarak da değerlendirilebilir. Ayrıca hayvancılık en az yatırımla en fazla miktarda istihdam elde edilmesinin en kolay yoludur.

*Toprağa bağlılığın sağlanması açısından hayvancılık büyük öneme sahiptir. Ürünü para etmediği için ve yeterli kazanç temin edemediği için köyden kente göç eden insanların istihdam edilmesi zor olduğu gibi bunların tekrar geri döndürülmesi ve tekrar eski düzenleri kurmaları hem çok zor hem de çok maliyetlidir.

*Hayvancılık sayesinde başka sektörler için uygun olmayan ulaşımın zor olduğu tüketim merkezlerinin uzak mesafede olan bölgelerde yerel ve doğal olanakların azamî ölçüde kullanılması temin edilebilir. Yerleşim merkezlerinin uzak mesafedeki mera ve yaylaların insansızlaşmasının önlenmesi sağlanabilir.

*Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde hayvancılığın gelişmesi için bütün şartlar mevcuttur. Bu bölgelerde hayvancılığın geliştirilmesi işsizliği, yoksulluğu, terörü, göçü önleyerek hatta tersine göçü sağlayarak bölgenin kalkınmasına destek olacaktır. Böylelikle ulusal gelirin de artırılması mümkün olabilecektir.

*Tarımsal yatırımla 2 birimlik yatırım 1 birimlik üretime dönüşür. Dolayısıyla tarıma ve özellikle hayvancılığa yapılacak yatırım, sanayi yatırımına göre çok daha az finansman gerektirir.

*Bütün bu yararların yanı sıra tarım ve hayvancılık bir millet için stratejik öneme sahiptir ve başka sektörle ikâme edilmesi mümkün değildir. Gelişmiş ülkeler gereksinimlerinden çok daha fazla ürettikleri halde hâlâ tarımsal üretimi bu stratejik öneminden dolayı desteklemektedirler." (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları