Acelesi olan bir kuşak / Halim Bahadır

Acelesi olan bir kuşak / Halim Bahadır

Günlük siyasetin vıdı vıdılarını sevmem, bulaşmam, uğraşmam. Ama bu siyasi işleri zinhar konuşmayız demek de değil elbette. Siyasetin sosyolojisi, üzerinde yükseldiği zemin, toplumdaki dip dalgaları hakkında düşünürüz tabii ki...

Geçenlerde 68 kuşağına mensup bir ağabeyle söyleşiyorduk. Bir süre boyunca nutuk attı siyaset üzerine. Ve beklenildiği üzere hiçbir şeyi beğenmedi. Muhalifliğin dibine vurdu beylik ve hiç değişmeyen laflar eşliğinde. Saygıda kusur edemezdik, dinledik sonuna kadar. Bitirdiğinde soluklanırken, birkaç laf edebilme şansını yakalamış olmama sevindim! Çok geçmeden araya destursuz daldı ağabey ve "Siyaset nedir sence, bir siyasi partinin işi nedir, söyle bakalım" dedi gür bir ses tonuyla.

Sen zaten bu alanlarda yetkin birisin, ne yapacaksın benim fikrimi der gibilerden baktım yüzüne.

"Söyle" diye ısrar etti.

"Valla ustası pek değilim bu işlerin, ama" dedim, "şöyle düşünülebilir: Toplumu analiz edersin. Dip dalgalarını okumaya çalışırsın. İnsanların beklentilerini, nasıl bir ülkede yaşamak istediklerini araştırırsın ve bir fikrin olur sonuçta. Amacın iktidar olacağı için, fikrini hayata geçirecek kadrolara ihtiyacın var. Bulursun onları. Halkın önüne yapacaklarına dair bir vaatler listesiyle çıkar ve iktidar talep edersin. Halk burada birkaç şeye dikkat kesilir. Vaatlerin gerçekçi, zamanın ruhuna uygun ve beklentilerini karşılıyor mu? Kadroların ehliyetli mi? Bu vaatleri yerine getirebilmek için mali kaynağı nereden bulacaksın? Samimi misin? Cevaplar evetse, seni iktidara taşır halk. Değilse nal toplarsın."

Yüzü biraz ekşir gibi olurken, "Çok uzun bir iş, değil mi" diye mırıldandı.

"Evet hocam" dedim tebessümle, "sizin gibi acelesi olan kuşağa pek uymaz bu işler sanırım."

Bir şey demedi...

***

BEYEFENDİ

Değişmeyen tek şey değişim de...

O salaş kafede biraz zor yoldan edinebildiği kitabın kapağını şefkatle açıp içine gömülmeye hazırlanırken, birkaç masa ilerideki genç kadının itirazı çalındı kulağına. Bir kaç saniye baktı bu yüzünden mutsuzluk akan kadına. Otuzlu yaşların ortalarında diye düşündü. İyi giyimliydi. Kendini anlatmaya çalışıyor karşısındaki adama. Parmaklarında yüzükler vardı ve Beyefendi evli olmaları gerektiğine hükmetti vaziyete bakarak.

"O tam 10 sene önceydi hayatım" diyordu kadın öfkesini zor kontrol ederken, "köprünün altından çok sular aktı. 25 yaşındaydım. Ve bazı hatalarım oldu elbette. Ama bunlar geri döndürülemez şeyler değil ki! Gençtim. Toydum. Yeni evlenmiştik. Hata yapmam normal. Ama artık olgunlaşıyoruz ikimiz de. Beni o zaman yaptığımla suçlayıp duramazsın."

Belli ki bu işi yüzlerce kez konuşmuşlar diye geçirirken içinden Beyefendi, öfkeyle bakınıyor sağa sola adam. Sonra karşısındaki kadının yüzüne bakıyor. Kadın çayından bir yudum alıyor. Sesini olabildiğince yumuşatarak kendini anlatmaya devam ediyor, adamın gözlerinin içine bakmaya çalışırken. Kurduğu cümleler mantıklı diye geçiriyor içinden Beyefendi. Kadın, belli ki erkek tarafından üretilmiş bu içi boş sorunu artık çözüp bitirmek istiyor. Ancak kocası hiç de o havada değil.

"Senin hiç düşüncen değişmedi mi yani" diye soruyor kadın bir ara adama, "her şeyi on sene önceki gibi mi görüyorsun?"

"İnsan değişmez" diyor adam öfkeli bir ses tonuyla.

"Temel şeyler, ne bileyim karakter değişmez elbette. Ama olgunlaşırız. Hatalarımızı anlarız. Hayata bakışımız değişebilir. Kendimize katkı yaparız. Bunlar olmaz mı yani" diyor kadın.

"İnsan değişmez" diyor adam mermerden heykel gibi bir duruşla, "ben bunu bilir, bunu söylerim."

Kadın, çantasını alıyor ve çekip gidiyor hışımla. Şaşkın bakışlarla izliyor adam karısının gidişini...

"Hay Allah" diye söylendi Beyefendi ve devam etti:

"Değişmeyen tek şey değişimdir deyip durup da hiç değişmeyen solcu esnafına ne kadar da çok benziyor bu herif..."

***

OKUYUNUZ

Oscar Wilde'ın 1888'de yayımlanan "Mutlu Prens"teki masalları oğulları için yazdığı düşünülse de, yazar hedef kitlesini "Yediden yetmişe çocuk ruhlu insanlar, şaşırma ve sevinme gibi çocuksu yetilerini koruyanlar" olarak açıklamıştır. Wilde bu masallarda bencilliği ve duyarsızlığı gözler önüne serer ve eleştirir. Mutlu Prens Wilde'ın masal ve alegori alanındaki ustalığını da ortaya koyar...

***

İŞTE O KADAR

Kalpte açtığın yarayı, bir başka kadın iyileştiremez, racona ters!

Delikanlı aşık