Adios Amigos...

Siyaset biliminde iki çeşit diktatörlük vardır, birincisi Totaliter Diktatörlük: Ülkede siyaseti, ekonomiyi, sanatı ve hayatın her türlü alanını kontrol eder ve yönetime kendi adamlarını yani diktatörlüğe bağlı yandaşlarını getirir. Bu rejimler genelde bir ideolojiye sahiptir ve kolektif iş birliği vardır, örneğin komünizm, Nazizm ve faşizm gibi, bu dikta rejimler halkın inançlarına, gelirlerine, günlük hayatlarına, eğitim, sanat ve diğer bilumum yaşantılarına karışır ve onları ideolojilerine uygun bir şekle sokmak için merkezi planlama yapar. İkincisi, Otoriter Diktatörlük: Diktatörler ve adamları rejimlerine dokunulmadığı, kritik edilmediği takdirde halkın yaşam tarzına, dinine ve ticaretine dokunmazlar. Diktatörlüklerinin ve rejimlerinin genelde bir ideolojisi yoktur tek kişi iktidarıdır. Saddam Hüseyin, Kaddafi ve Esad rejimi gibi. Bu bağlamda Orta Doğu diktatörleriyle, Latin Amerika diktatörleri arasında bir benzerlik gözlemlemek olasıdır.
Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez 5 Mart 2013 tarihinde hayata gözlerini yummuştur. Siyaset bilimciler ve meraklılar ikiye bölünmüştür, kimisi Chavez’i bir diktatör olarak görürken, kimisi de meşru olarak seçilmiş bir devlet başkanı olarak görmektedirler. Bu bölünmüşlük sadece ülkesi Venezuela’da değil bütün dünyada var. Chavez kişiliği ve davranışlarıyla bütün dünyada tanınmıştır, bu nedenle, dünya basını Chavez’in ölümünden sonra çok sayıda haber ve analiz yayınlamışlardır. Biz Chavez diktatördür veya değildir gibi bir yargıya varmak istemiyoruz ama, sizde bir fikir oluşması için yerimiz nispetinde kısa bilgiler vereceğiz. Chavez askeri öğrenciyken bir darbeye katılarak iki yıl hapiste yatıyor ve hapisten çıktıktan sonra bir kamyondan bozulmuş karavan ile ülkeyi dolaşıyor. İki yıl süren bu macera Chavez’in ülkesini ve sorunlarını öğrenmesini sağlıyor. Chavez, gençlik yıllarında Troçkist- komünist bir düşünceye sahip, Sovyetlerin yıkılmasına en çok üzülenlerden. Gençlik yıllarından beri hep ülkeyi yönetme azmini taşımıştır. Bu düşüncesini de bütün arkadaşlarıyla paylaşmıştır. Herkes Chavez’in bu uğurda darbe dahil her şeyi göze alacağını düşünmektedir. 1998’de, bir yıl sonra gerçekleşecek başkanlık seçiminde en favori adayın, eski bir güzellik kraliçesi olduğunu gören Chavez, durumdan vazife çıkararak adaylığını ilan etmiş ve ülkedeki bütün ihtiyaç sahiplerine, ne ihtiyaçları varsa onun sözünü vermiştir. Ezilenler ve yoksullar için inanılmaz vaatlerde bulunmuştur. Venezuela halkı, özellikle kırsal ve yoksul kesim çok dindar olduğu için Chavez, daha çok dindarmış gibi davranmıştır. Bahsi kazanmış ve %50’nin üzerinde oy alarak 1999’da başkan olmuştur. 14 yıl aralıksız başkan seçilmiştir. Ülke ikiye bölünmüş, yarısı hileli seçimden eminken diğerleri de tam tersini düşünmektedir. Ülkede yoksulluğu azaltmıştır zira ülkenin zengin petrol ve gaz gelirlerini dağıtmıştır. Yatırım ve istihdamda başarısız olmuştur. Muhalefete göre ülke zenginliğini har vurup harman savurmuştur. Bir taraftan kapitalizme karşı nutuk çekerken, bir taraftan kendi ailesi ve yakın çevresi büyük zengin olmuşlar, bir taraftan Fidel Castro ile nostalji yapıp Amerika’ya küfür ederken, bir taraftan da ABD’nin üçüncü petrol ve gaz tedarikçisi olmakta bir beis görmemiştir. Basının yasal olarak başkanı kritik etme hakkı var ama ikinci kritiği yapma fırsatını bulamamaktadırlar zira devlet eliyle gazete para cezaları veya hapisle batırılmaktadır. Ülkede bulunan 22 bölge yöneticisinin 11’ine asker atamıştır. Ülke, tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk batağındadır. Ülkenin yarısı seviyor yarısı da nefret ediyor, ortası yok. Halkın yarısı ölümüne ağlarken yarısı da kurtulduk diye sevinmektedir. Her şeye rağmen sempatik bir adamdı, Adios Amigos (Elveda Dostum).

Yazarın Diğer Yazıları