Afganistan meselesinde gerçekler ve konuşulmayanlar...

Günlerdir kamuoyunda  “Türkiye Afganistan’a asker göndersin mi göndermesin mi ?”  tartışmalarına şahit oluyoruz. Oysa ki meselenin sadece bu konuyla sınırlı biçimde irdelenmesi genel tabloyu görmemize izin vermiyor. O halde devletin en üst makamı tarafından asker gönderilmesinin söz konusu olmadığının belirtilmesine karşın konuşmadığımız konular mı var ? Aslında var. Şimdi şu ana başlıklarla konunun detaylarına inelim.
Afganistan Türkiye Cumhuriyeti’ne ilk resmi ziyareti yapan liderin başkanı olduğu ülkedir. (1928) 1 Mart 1921’de Afganistan’la imzalanan anlaşma Ankara Hükümeti’nin ilk uluslararası belgesi olmuş ve yine ilk kez dolaylı olarak tanınmıştır.
Afganistan Atatürk’ün kurduğu Saadabad Paktı’nın en önemli üyesidir. Ve II. Dünya Savaşı sırasında meydana gelebilecek kaoslar iki ülkenin meselelere kardeşçe ve ortak yaklaşımı sebebiyle büyümeden önlenmiştir.
Yaklaşık 28 milyon nüfuslu Afganistan’da Türkiye’ye sempati duyan insanların sayısı oldukça fazladır. Bunların başında özellikle kuzey bölgesinde konuşlanmış Türkmen, Özbek ve diğer Türk temelli halklar bulunmaktadır. Bir anlamda Türk lehçeleri konuşulmaktadır. Bugün söz konusu bölgede petrol olduğu düşünülmektedir. Öte yandan stratejik açıdan da ülkenin en önemli kesimidir. Rusların işgalleri sırasında yalnızca bu bölgede tam hakimiyet kuramadığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu insan dokusunu karanlığa terk etmek orta vadede Özbekistan ve Türkmenistan’a yeni sorunların hediyesi demek olacaktır.
Afganistan, çok önemli ükelerle kara sınırına sahiptir. İran, Çin, Tacikistan,Türkmenistan, Özbekistan, Pakistan.... Bu jeopolitik konumu gereği son dönemde önemi anlaşılan Atlantik ötesi  “üs”  kurma faaliyetlerinin değişmez bir parçası olmuştur. ABD’nin işgalinin sebeplerinden birisi de budur.
Afganistan’ın barış ve huzuru Türkiye’nin bölgedeki geleceği için son derece önemlidir. Örneğin Pakistan ve İran’da yaşananlar ile Afganistan süreci arasında endirekt bir ilişki olduğunu kimse söyleyemez.

* * *

İşte bu ve benzer sebeplerle Türkiye’nin Afganistan ölçeğinde yeniden imar; sağlık, eğitim, su ve sanitasyon projelerine devam etmesi gerekmektedir. Asker göndermek ile bu konu ayrı değerlendirilmelidir. Kaldı ki geçen sürede Türk askerine karşı doğrudan bir saldırı olmamıştır. ABD’nin Türkiye’den ısrarla asker talebinin en önemli dayanağı da budur. Güney bölgesinin bir kısmı dışında halk gözünde  “Türk”  kavramı ülkeye gelmiş diğer ülkelerden farklıdır. Diğer ülkelerin yardım kuruluşlarının çivi bile çakamadığı yerlere Türkiye binalar dikmektedir. Bugün itibariyle Türkiye’nin güney Afganistan’ı saymazsak proje ve yardım götürmediği tek bir yer yoktur. Bunu söylerken Afganistan’ın 34 vilayetinin 24’ünde bulunmuş birisi olarak sağlam bilgi ve gözlemlerden hareket ettiğimi bilmenizi isterim. Türkiye bu güne kadar 700 bin Afganlıya sağlık hizmeti vermiş, 50 bine yakın öğrencinin okuyabileceği okullar inşa etmiştir. Bunun yanı sıra yaptığı 100’e yakın su kuyusu ile pek çok hastalık ve salgının önüne geçmiştir. Türkiye’nin Afganistan’ın Vardak vilayetinde kurduğu PRT (İl İmar Takımı) belki de en itibarlı yerleşke konumundadır.
Türkiye bu yardımlara en azından bir süre daha devam etmelidir. Temiz içme suyunun, elektriğin ne olduğunu bilmeyen insanların; gelecekten umutlarını kesmiş nesillerin dost eline karşılık verilmesi iki ülkenin köklü ilişkilerinin yanı sıra, ülkemizi uluslar arası arenada kuvvetlendirecek en önemli kalkınma ölçeği olduğu unutulmamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları