Ağam bilir

Sade bir vatandaş bile, karar vereceği zaman çevresine ve bilenlere sorarak yaptı araştırmalar sonucuna göre kararını açıklar. Aldığı bu kararın da getirisinin ve götürüsünün hesabını iyi yapar. Şayet bilmediği konularda danışmadan ve araştırmadan bilgiçlik tasarlayarak bir karar veriyorsa, doğacak zarardan dolayı gereken bedeli de öder. Sonuçta da “kendim ettim kendim buldum” türküsünü söyler.
Ancak karar verici bir yönetici, hele de Başbakan gibi ülke yöneticiyse, verdiği yanlış kararın doğuracağı zarardan dolayı sadece kendisi değil, temsil ettiği millet de zarar göreceği için vatandaş gibi söyleyeceği türküyle kendisini teselli edemez. Ancak o türküyü halk söylemeye başlar ki işte o zaman ne olur bunu tahayyül bile etmek istemem.
Ne acı ki son zamanlarda ülkemde demokratik hayatın askıya alınması, lider sultasının öne çıkarılması nedeniyle, ben her şeyi bilir ve uygularım, kimseye de hesap vermem anlayışı hâkim olmuştur. Bu mantalitenin sonucu ise bugün söylenen veya alınan kararlar bilahare değiştirilerek Türk milleti sadece zarara uğratılmayıp, halk arasında kamplaşmalara neden olunmuştur.
Bu yapılanların sonucu ise bölücülerin siyasallaştırılması, ülke yönetiminde söz sahibi yapılması ve bunların dışarıda meşruiyet kazanmasına neden olmuştur. Başbakan dün törenle karşılattığı teröristleri bugün törenle uğurlayarak ülkede bayram ilan ettirmiştir.
Söz konu olaylar uzmanları tarafından yeteri kadar irdelendiği için, ben ise uzmanlık alanım olan eğitim konusundaki yapılan yanlışları dile getirerek, doğruların neler olduğunu sizinle paylaşmayı uygun buldum. Biliyorum bazılarınız ülke bölünüyor, bayrak tartışılıyor ve devletin adı tabelalardan siliniyor, eğitim doğru olsa ne olur, olmasa ne olur diyorsunuzdur. Ancak bunu yapanların aldıkları eğitim sonucu, bunları yaptıkları unutulmamalıdır.
Eğer bugünkü durumu yaratanlar ülke sevgisine inanıp da devlet inancını öğrenselerdi. İnançlarımızı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayıp, bir yerlerin emrine girmeseler de Hz Ömer adaletiyle yetişselerdi, ne ben bunları yazardım, ne de Türk halkı bu zulme uğrardı.
Bunun içindir ki dünkü söylemleri ve aldıkları kararlar eğer şahısları ve ideolojileri aleyhine ise derhal başka bir kararla değişikliğe gitmektedirler. Tüm bunlar yapılırken de istişare sonucu ya da uzman görüşüyle yapılmadığı, Başbakana yapılan telkinler veya Başbakanın düşündüklerini sonucu yapılanlardır.
Bizdeki anlayış Başbakanın emrinin yerine getirilmesidir. Bakanlar Kurulu, milletvekili görüşü, uzman raporu veya gelişmiş ülkelerde yapılan uygulamaların hiçbirinin kıymeti harbiyesi yoktur.
Eğitim alanında yapılan son numune ise, YÖK’ün önceden aldığı bir kararla, Eğitim Fakülteleri çıkışlıların dışındakilerin öğretmen olamayacağı kararıyken. Milli Eğitim Bakanı’nın başkanlığında yapılan son toplantıda önceki karar yok sayılarak, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarına tekraren öğretmen olma hakkı tanınmasıdır.
Gerekçe ise Fen-Edebiyat Fakültesi’nde okumak üzere müracaat edenlerin sayısının %50 azalmasıymış. Saklanan asıl neden ise her üniversite açılışında Fen-Edebiyat Fakültesi’nin açılma zorunluluğudur. Ülkemizde 200’e yakın Fen-Edebiyat Fakültesi ve binlerce hocası bulunmaktadır.
Bu hocaları başka fakültelerde iskân etme yerine, hocaların düzeni bozulacağına ülke düzeni bozulsun ve arpalıklar devam etsin kararı verilmiştir. Bu durum bile yeterli görülmeyerek, bir de bu fakültelerde okuyan çocuklara formasyon zorunluluğu getirilerek, alınan her dersin karşılığında hocalara para ödettirilmesi getirilmiştir..
Ülkemizde 400 bin öğretmen adayı varken, 128 bin öğretmen açığını bulunmaktadır. Bu açık bile kapatılmaz, bekleyen aday öğretmenlere görev verilmezken, daha çok işsiz öğretmen yetiştirilmesini nedenini her şeyi bilen Başbakanımız neden sormaz? Sormaz. Çünkü her şey bilgisi dâhilinde yapılmaktadır.
Hani devlet malı deniz ya, ayrıca yönetim inançlı kişilerden oluştu ya, yöneticilerimiz ise yetim hakkının haram olduğunu bilirler ya. Bunun için sadece kendileri değil de çevreleriyle birlikte, ölü, diri, yetim ve öksüz demeden çöl çekirgeleri gibi önlerine ne gelirse silip süpürüyorlar.
Yapılanların müsebbibi ise her şeyi bilen, bilgisi dışında kuşların dahi uçmasına izin verilmeyen Başbakandır. Unutulmasın ki alınan mazlum ahı bir gün aheste aheste çıkar. Ben bir Türk’üm doğruyum, çalışkanım ve kendime de güveniyorum. Bu nedenle yanlışları haykırmaya devam edeceğim. Siz ise ben bilmem ağam bilir, demeye devam edin.

Yazarın Diğer Yazıları