Ağızlarındaki baklayı çıkardılar

Ağızlarındaki baklayı çıkardılar
DEAŞ (IŞİD) Karşıtı Koalisyon Sözcüsü Albay John Dorian geçenlerde bir basın toplantısında PKK'nın "SDG'nin bir parçası" olduğunu söyleyiverdi.

Gazeteciler hemen müdahale edip bu sözleri netleştirmesini isteyince "Öyle mi söyledim, YPG demiştim" diye aklınca düzeltmiş.

Bildiğiniz gibi sıkıştıklarında "Biz PKK'ya değil, SDG'ye (veya PYD'ye, YPG'ye) destek veriyoruz" diyorlar. Oysa bunların hepsi zaten aynı örgüt.

Türkiye sınırına "PYD militanlarıyla birlikte ABD zırhlıları konuşlanması" ile ilgili soruya ise "Sınırın iki tarafında Türkiye ile 'işbirliği yaptığımız güçler' var. Onlara bağlılığımızı gösteriyoruz" cevabı vermiş. Oysa bağlılık gösterdikleri sadece "işbirliği yaptıkları PYD-PKK"dır.

***

Bunları söyledikten sonra arkadan hemen "DEAŞ'la mücadelede Türkiye'nin katkısı, işbirliğimiz çok önemli" vurgusu geliyor.

Yani, ABD'nin politikası; Türkiye'de en acımasız terörü yapan PKK terör örgütü ile işbirliği, DEAŞ terör örgütüne karşı ise Türkiye ile işbirliği…

El Bab operasyonunda DEAŞ'a karşı Türkiye'yi yalnız bırakmalarına ve Menbiç'e girmesine de izin vermediklerine göre bu bile doğru değil.

ABD hala PYD-PKK'ya, Suriye ile Türkiye sınırının kuzeydoğusuna çok sayıda askeri araç ve 250 askerle yeni destek gönderiyor ve hala "Suriye'de şiddeti önleyecek tüm çabaları destekliyoruz" diyor.

Galiba bu sözler kendi destekleriyle PKK'nın yaptığı terörün dışında kalan şiddet için söylenmekte…

Türkiye sınırı boyunca Suriye'de kurulmaya çalışılan "Kürdistan özerk bölgesi" için yapılanlar, buna paralel olarak IKBY'nin Kerkük ve Musul'a yayılması artık açık ve nettir.

Bu gelişmelerin hala "Birlikte terörün her türlüsüne karşı çıkacağız" benzeri hamasi söylemlerle gizlenmesine daha fazla sessiz kalmak, yakın gelecekte daha büyük sorunlara yol açacaktır

Güngör Mengi Vatan

 

 

***

 

Uçtu uçtu ne uçtu?

--------

Meğerse domates fiyatları çok yükselmiş ve bu yüzden enflasyon son 8 yılın zirvesine çıkmış: Yüzde 11,87.

Bizim ekonomi allameleri kabahati domateste buluyorlar. Domates olmasa enflasyon düşecek miydi sanki?

(...)

Bizim iktidar hâlâ "Biz şöyleyiz, böyleyiz" diye böbürlenedursun ekonomide istikrarsızlık artıyor. Lâfla peynir gemisi yürümüyor çünkü! Asgari ücretlinin, işçinin, memurun, emeklinin durumunu hiç sormayın. Aldıkları sadaka zamları çoktan eridi, bitti… Başbakan Binali Bey, 16 Nisan'dan önce "Türkiye uçacak" diyordu. Uçan enflasyon oldu!

Rahmi Turan Sözcü

 

***

 

Kemerleri bağlayın

---------

Oylama öncesi "evet yüzde 65 çıksın" diye bol keseden dağıtılan hibeler, paralar, teşvikler, vergi afları, ceza faiz ertelemeleri enflasyon vergisi oldu, yoksulun sırtına bindi.

(...)

Enflasyon yoksulu ezer. Zengini daha zengin eder.

Aslında enflasyon vergidir. En adaletsiz vergi.

Memura, işçiye, emekliye verilen ücret, maaş zamları yılın daha dördüncü ayında eridi gitti.

Ülke kötü yönetiliyorsa; üretim‐tüketim dengesi bozulur. Rekabet engellenir. Adalet çöker. Hukuk partileşir. Koltuklar partileşir. Devlet partileşir. Riskler artar. Verimlilik düşer. Maliyetler şişer. Enflasyon patlar.

Enflasyon patladı. Ankara, partili cumhurbaşkanının iki dudağından çıkan söz, emir, buyruk ve telkinlerle ülkeyi kötü yönetti. Kapanan dükkanlar, iflas eden şirketler, tıkanan piyasalar, çöken turizm, gerileyen yatırımlar, sürekli artan dış borç, ekonominin geleceğine olan inançsızlık büyüdü. Parası olanlar, tuzu kurular bile ülkeden kaçıyor. Son 1 yıl içinde serveti 1 milyon doların üzerinde olan 6 bin kişi Türkiye'den ayrıldı. İstanbul'da yıllık geliri 30 milyon doların üzerinde olanların yüzde 22'si Türkiye'yi terk etti. Şehir rantları ile partili zengin yaratma sektörü inşaat, ekonominin sürükleyicisi olmuştu; konutun balonu da patladı, patlayacak… Türkiye uçacaktı. Çakıldı. Pilot partili yönetimdi...

Necati Doğru Sözcü

 

 

***

 

Muhafazakarlar arasında "iman" kavgası

Bu nasıl kutlu yürüyüş!

--------

Sırtlarındaki Milli Görüş gömleğini çıkarıp attıktan sonra kendilerini "Muhafazakâr Demokrat" olarak tanıtmaya başlayan eski yol arkadaşlarımıza Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP'ye geri dönmesi ile yine bir haller oldu!

Ve "kutlu yürüyüşten" söz etmeye başladılar.

(...) Zannımızca AKP'li dostlarımız arasında "çift kimlik" sorunu yaşanıyor! Bazen eski günlerine dönüyorlar ve "Milli Görüş" kimliğiyle konuşmaya başlıyorlar bazen de "Muhafazakâr Demokrat" kimlikleri ağır basıyor ve ona göre ahkâm kesiyorlar.

Yani tıpkı kadim dostumuz Dilipak'ın yaptığı gibi!

 Dilipak son yazılarının birinde AKP içinde yaşananları enine boyuna irdeliyor ve onlara nasihatte bulunuyor.

Diyor ki:"İşi ehline vereceğiz, ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek, tamam mı?" Bu satırları okuyan pek çok AKP'linin, "Tamam değil" diye isyan ettiğini duyar gibiyiz.

(...) "İşi ehline verelim" derken imanlı adamın köküne kıran mı girmiş de "ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek" şartı koşuluyor?

Yani bugüne kadar AKP'de iş verilirken öncelikle "iman şartı" aranmış da başarısız mı olunmuştur?

Unutulmamalıdır ki "iman" her şeyin başıdır!

 "İman" şartını ötelediğiniz zaman "kutlu yürüyüş" gibi bir iddianın da hiç anlamı kalmaz! (...) Bu nasıl kutlu yürüyüş?

Zeki Ceyhan Milli Gazete