Ağlamıyorum, hayıflanıyorum!

Teröriste mi şehidine mi ağlayacağına karar veremeyenlerin yaşadığı bir ülkede ağlanacak çok şey var demektir. ‘Ağlama’ kavramını Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne yeni atanan Recep Güven’in  “Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz. Benim yitik evladım dağa çıkmış. Keşke ulaşabilseydim, ona normal bir hayat sunabilseydim diye ağlarım. Önce vatan değil, önce insan. Eline silah almış çoluk çocuk demeden insan katleden canavarlaşmış bir teröristi de enterne edemiyorsanız devlet değilsiniz” sözleri bağlamında kullanıyorum.
Ağlamak sözünün alerjik çağrışımlarından ve yan etkilerinden korunmak için yakınmak kelimesini tercih ederim. Ancak bu yazıda duygularımı kaleme alırken yakınmak da yetersiz kalıyor. Ağlamıyor, yakınmıyor ama hayıflanıyorum. Kimlerden mi?
30 yıldır terörle ve teröristle nasıl mücadele edileceğini öğrenemeyen, günübirlik güvenlik politikalarıyla terörle mücadelenin yürütülebileceğini sanan devlet adamlarından,
Evinde kurduğu örgütü hapiste yönetebilen ‘yetenekli’terörist başının, ev-hapsine çıkarsa barış havarisine dönüşeceğini zanneden safdillerden,
Silah tüccarı terörist elebaşlarını müzakere yoluyla kan dökmekten vazgeçirebileceğini sananlardan,
Teröristi himaye edenlerin verdiği anlık istihbaratla terörü sona erdireceğini düşünenlerden,
Okul kundaklayıp öğrenci yakarak, iş makinelerini tahrip ederek, yollara mayın döşeyerek Kürt halkını koruduğunu savunan canileri özgürlük savaşçısı olarak yutturmaya çalışan basiretsiz aydınlardan,
Başta terör olmak üzere ülkenin en önemli sorunları; kadına ve çocuğa karşı şiddet, aşiretçilik, ayrımcılık, ötekileştirme, nefret söylemi vb konularda sahaya inip araştırma yayınlamayan üniversitelerden,
Dış politikanın süper liginde oynamanın olmazsa olmaz şartlarından (Nükleer enerji santrali kurabilme ve petrol/ doğalgaz kaynaklarını çıkarma, işleme ve pazarlama gücü) imkan ve kabiliyetlerinden herhangi birisine dahi ulaşamadan büyük devletler kategorisine yükselemeyeceğimizi anlamayanlardan,
Arapça öğrenmekten utanan eski monşer kadrosu ile ‘Arap Baharı’nı yönetebileceğine inananlardan,
Türk dünyasına ağabeylik yaptırmaktan aciz kaldıkları Türkiye’yi İslam aleminin imamlığına iten dış politika mimarlarından,
Türkiye’yi Suriye ile savaş konusunda öne sürenlerin, Saddam’a da Kuveyt’i işgal etmesi için gaz verdikten sonra darağacına gönderenler olduğunu göremeyenlerden,
Okullarda eğitimin kalitesini yükseltmeden dershaneleri kaldırarak çözüm bulacağını zannedenlerden,
Eğitimi uzun vadeli bir program dahilinde planlamadan, parça parça ayırıp düzene sokmaya kalkışanlardan,
Muhalefet etmeyi her icraate karşı çıkmak sanıp, yol ve yön gösterici politikalar üretmeyen siyasetçilerden,
Parti içi demokrasiye katlanamayanların,  “memlekete demokrasi getireceğim”  vaatlerinden,
Tarihine sövenlerden, milleti köksüz bırakmak isteyenlerden kurtulduk derken şimdi de geçmişini ve değerlerini küçük bir bedel karşılığında satan medya imparatorlarından,
Hatta haksızlıkları daha yüksek bir perdeden haykırmayıp, belki akıllanırlar diyerek sağduyuyu tavsiye eden kendi üslubumdan,
Hayıflanıyorum. Üzülüyor, arlanıyor, kahırlanıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları