Ah şu diziler

Eğitimle ilgili eğitimciler tarafından birçok tanım yapılmıştır. Bu tanımların en çok bilineni ise, “Eğitim, insanlarda meydana getirilen olumlu davranış değişikliği” olarak ifade edilenidir.
Bazıları eğitimin salt okullarda alındığını düşünmektedir. Bu da hatalara neden olmaktadır. Nitekim geçenlerde iki spor takımı taraftarları arasında yaşanan arbedede, sorumluların yakalanması haber olarak verilirken “Olayları çıkaran magandaların hepsi üniversite mensubu eğitimli kişiler” diye verilmiştir.
Ne hikmetse herhangi bir okul bitirmiş kişi eğitimli kabul edilmektedir. Okullarda eğitim yerine öğretim yapıldığı hiç düşünülmektedir. Eğitimle okullar öyle özdeşleştirilmiş ki haberi hazırlayanlar bile olayı fark edememektedir. Eğitimin tanımını yaparken insanlarda meydana gelen olumlu değişiklik demiştik. Elbette okulun eğitimde yeri yok demek mümkün değildir. Ancak okullar tek başına eğitim vermekte yeterli değil. Olamaz da. Eğitim okullarda alınan bilgi ediniminden ibaret değildir.
İnsanoğlu doğumundan ölümüne kadar yaşamın her evresinde öğrenerek eğitilmektedir. O insan ki yaşadığı bir olaydan çıkardığı, okuduğu bir eserin üzerinde bıraktığı etkiden, gördüğü bir durumun oluşturduğu ve toplumun idol olarak kabul ettiği kişilerin davranışlarından çıkardıklarıyla öyle bir değişime uğrar ki, bu da eğitimin temelini oluşturur.
Nasıl ki trafik kazası geçiren biri trafikte daha dikkatli davranıyorsa, sigara içen, birinin içtiği sigaradan dolayı ayağı kesildiğini gördüğünde, sigarayı bırakıyorsa veya okuduğu romandaki kişiyle nasıl kendini özdeşleştiriyorsa hepsi eğitimin sonucudur.
Sadece bunlar mı? İzlediği sinema ve diziler de eğitimin bir parçasıdır. İzleyenlerin özellikle de çocuk ve gençlerin, o artistlere benzeme adına yürüyüşlerini, giyimlerini, konuşmalarını hülasa tüm davranışlarını nasıl değiştirdikleri bilinen bir gerçektir. Dahası canlarından olanlar unutulmadı.
Yapılanlar iyi davranış ve etik kurallara uygunsa, izleyiciler iyi yönde eğitilmiş olmaktadır. Yok, inançlara ve etik kurallara aykırı olaylar sergileniyorsa bu sefer de izleyiciler o yönde değişiklik gösteriyor.
Bugün ise televizyon dizisi yapımcılığında büyük bir gelişme kaydedildiği, bu gelişmelerin gıptayla izlendiği söylenmektedir. El hak doğrudur. Dizilerin yapımındaki harcamalar, sanatçıların gösterdiği fedakârlık gerçekten takdire şayandır.
Ancak dizilerin senaryoları milleti raydan çıkarmak için yazılmıştır. Televizyonlarda oynatılan dizilere bakıldığında görülenler ise hiç de hoş görüntüler değil. Vurdulu kırdılı mafya dizileri, amcanın, kaynın eşleriyle yaşanan ahlaksızlıklar. Okullarda arkadaş öldürme, içki içip ırza geçmeler.
Çöpçatan programlarının akıl almaz rezaleti. Geçmişte yaşananların temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp diziye dönüştürülerek düşmanlığın körüklenmesi ve etnik yapıları ön plana çıkararak ayrıştırmaya gidilmesi ne kadar doğrudur.
Tüm bunlar kime ve neye hizmet ediyor? Kimi nasıl eğitiyor. Yüzde doksan dokuzu Müslüman bilinen halkın inançlarıyla bağdaşıyor mu? Üniter yapımıza, etik değerlerimize, birlik ve bütünlüğümüze hizmet ediyor mu?
Yoksa geleceğimiz planlandı da yapılanlar bir planın parçası olarak mı uygulanıyor? Namus mefhumunun kalktığı, insanların hayvanlar gibi yaşadığı, gücü olanın yaşayıp, güçsüzün boyun eğmesi mi isteniyor.
Mantığınıza, fıtratınıza uymuyorsa izlemeyin diyebilirsiniz. Bu sözcük gençliğini yaşamamış, ülkedeki kültür seviyesini bilmeyen birinin ifadesi olmaz mı?
Neden izlenmesin de kaldırılsın yerine, daha güzelini yapsınlar diye haykırmıyoruz. Yapılanların yasal bir denetleyicisi yok mu? Elbette var. Adına da RTÜK demiyor muyuz? Bu kurul ne iş yapar.
Neler yapmıyorlar ki. Yetimin hakkından oluşan vergilerimizden binlerce lirayı cebe mi indirmiyorlar. Yurt içinde dokunulamadığından yurt dışında yargılanıyorlar. Eh kendileri şaibeli olanların başkalarının yanlışlarını düzeltmesi elbette beklenemez.

Yazarın Diğer Yazıları