Ahval ve 'şeriat'

Güzel ülkemizde ahval ve şerait, “durum ve görünüş” öyle ki durum tespiti yapmamız, daha doğrusu kaza-zarar raporu çıkarmamız gerekiyor. Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında yaptığı gibi.
Ama şimdi ne Mustafaa Kemal ne Bandırma vapuru ne de yol arkadaşları var. Fakat 1919’daki durumla bugünkü durum arasında çok benzerlikler-paralellikler var.
Büyük “Nutuk”un başlangıcını okuyun.. Şimdi Türkiye büyük bir savaştan yenik çıkmadı ama “hükmen”  sayı hesabıyla mağlup. Ordunun elinden silahları alınmadı ama o silahları kullanacak komutanların çoğu  “içeride” sanki esarette gibiler. Tam şu sırada ordumuzun önemli bir gücü olan jandarma, lağvedilmek üzere. Tüm ordunun  “vakayı şerriye” ile lağvedilmesi de yakındır. Çünkü AKP hükümeti “kontrol edemediği” gücün kendisinin olamayacağını ve emellerine engel olacağını bilir!

***

Çiçekler gözlerimizin önünde büyürken fark edemeyiz, ama zehirli çiçekler, koca ağaçlar yıllardır büyüyor hâlâ fark edemiyoruz. Atatürk’ün izleri ve sözleri sistematik olarak sadece duvarlardan değil, hafızalardan da siliniyor. Hitabesi artık gençlere ve çocuklara okutulmuyor. Anıtkabir eğer daha evvel yıkılmazsa, Hitit yazıtları gibi asarı atika olacak! Artık Harp Okullarında yoklamalarda bile adı okunmuyor. “Dört dörtlük” eğitim sistemi ile Cumhuriyetin temellerinden biri yıkılacak. Atatürkçü, milliyetçi gençlik değil, Erdoğan’ın “dindar” gençleri yetiştirilecek. Bizler, hipnotize edilmiş gibi bakarken Erdoğan ve iktidarı, Yeni Anayasa ile Cumhuriyetin değerlerini, temel ilkelerini de kazıyıp yok etmek üzereler. “Türklüğün” tarifinden ve bugünkü Anayasanın temel ilkelerinden başlayarak!

***

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin Başkanı ve Başbakanı, artık önemi de kalmayan  “önemli” günlerde Anıtkabir’de, O’nun mozolesi önünde, kerhen -kendi deyimleriyle- “sap gibi” dururlar, ama aslında onunla ve devrimleriyle hiç ülfetleri  yoktur.
Erdoğan; “Türkler alt kimliklerden biri ve Türkiye Türklerindir demek yanlıştır” demişti. Bugünkü ahval ve “şeriatta”, “Türk” kelimesi Erdoğan’ı rahatsız ediyor. Çin dönüşünde  “Yeni anayasada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı herkesi kucaklasın, öbürü (Türk vatandaşı) rahatsız edici!” buyurmuşlar. Anlaşılan “Yeni Anayasa” ile  başlayacak  “Devri saadette” Türkler tebalardan -azınlıklardan- biri olacaklar. “Türküm” değil  “Türkiyeliyim” diyecekler! Osmanlıya yakışırdı ama ya Türk Cumhuriyetine?..
Çok merak ettim; Erdoğan Çin ziyaretinde Uygur Türklerinin yaşadığı Urumçi’ye, Doğu Türkistan’a gittiğinde acaba benim oraya gittiğim zaman Türkçe konuştuklarını görünce “Türk müsünüz” diye sorduğumda “Belli değil mi” demeleri üzerine duyduğum sevinç ve heyecanı duymuş mudur? Yoksa Suudi Arabistan’da kendisini  “evinde”mi hisseder?

***

Şimdi 15 yıl sonra, sanki birden akıllarına gelmiş gibi 28 Şubat hareketi ve failleri, askerleri Genelkurmay başkanlarından astsubaylara kadar salkım salkım toplanıyorlar ve yargılanacaklar. Çünkü açıkçası bu hareket; Necmettin Erbakan’ın  “kadayıfın altı kızarınca, kanlı veya kansız”  gerçekleştireceği  “şeriat” devletinin önünü kesmişti.
Eğer yapılmasaydı bugün nerede olurduk diyecektim ama yıllar önce bugün bulunduğumuz yerde! İşte şimdi AKP iktidarı da TSK’nın yeni bir  “şeriat” hareketine karşı,  “TC’yi korumak ve kollamak”  görevini yapmasının yolunu kesiyor!
Erdoğan, “intikam almıyoruz” demiş. Ama bu hareket açıkça “intikam” almaktır... Hınçtır... Karşı darbedir ve rövanştır!

***

Buna rağmen muhalefet, Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ve Devlet Bahçeli AKP’nin bu hareketine destek veriyorlar.
Sayın Bahçeli’ye sormak isterdim; Türkiye’nin bugünkü şartlarında bu iktidarın döneminde ve yakın tarihimizin perspektifinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine bir “şeriat” devleti kurmak teşebbüsleri, hele siyasiler ve muhalefet aciz kalırsa nasıl önlenecek?..
Yoksa düşünmek bile istemem...

Yazarın Diğer Yazıları