​Akan kandan memnunlar mı?

​Akan kandan memnunlar mı?
Vahşi terör saldırıları, şehit olan, yaralanan polisler, sivil yurttaşlar, bebekler...Kılıçdaroğlu'na suikast girişimi, şehit olan asker...

Türkiye'nin tepesinde uğursuz rüzgârlar esiyor ve akan kanlar yürekleri yakıyor!

Tüm dünyadan başsağlığı mesajları geliyor, yabancılar bile üzüntülerini bildiriyorlar...

Bu ortamda siz hiç HDP'lilerden böyle insancıl bir davranış gördünüz mü, bir başsağlığı mesajı duydunuz mu? Ben şahsen duymadım!

HDP'nin çok konuşan, atıp tutan eş başkanı Selahattin Demirtaş ve diğerleri şimdi neredeler?

Ülkenin bunca insanı hayatlarını kaybediyor, Türkiye çok kritik bir dönemden geçiyor, bu adamlardan hiçbir ses çıkmıyor.

Bu ülkenin insanları değiller sanki... Akan kandan memnunlar mıdır, nedir?

PKK ve HDP herkese, fakat en çok Kürtlere zarar veriyor!

Doğru olan, ülkeye düşmanlık yapan bu adamların, demokratik yoldan Meclis'ten atılmalarıdır. Bunu da ilk genel seçimde halkımız yapacak ve bölücüler seçim barajı altında kalıp boğulacaklardır!

Rahmi Turan Sözcü

 

 

***

 

Fırat Enerji Kalkanı

Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye'nin Suriye politikası açısından bir ilk...

Türkiye, Suriye'de iç savaşın başladığı günden bu yana ilk kez Suriye'ye asker sokup, doğrudan alandaki çatışmalara dahil oldu. Daha önce yapılan Şah Fırat operasyonunda da Suriye'ye Türk askeri girmişti. Ancak bu operasyonun kapsamı sadece Süleyman Şah'ın kabrini getirmekle sınırlıydı.

(...)

Türkiye'nin bu kadar büyük bir riski üstlenmesinin altında -çok yazılıp çizildi- Suriye'nin kuzeyindeki Kürt koridorunu engellemek yatıyor. IŞİD'le mücadele ise başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Türk yetkililerinin tüm dünyada oluşan "İslamcı teröristlere destek veriyor" imajını ortadan kaldırmak açısından da ayrıca fırsat yaratıyor.

Ancak Ankara'da konuşulanlar, operasyonun sadece "siyasi amaçları" olmadığına, bir de "enerji ayağının" bulunduğuna işaret ediyor.

Enerji politikası, aslında buzdağının görünmeyen kısmı... Bunu ayrıntılandırmak için son dönemde yaşanan gelişmelere odaklanmak gerekiyor.

- Türkiye ile Barzani arasında soğuk rüzgarlar(...) Kürt tarafı boru hattını 9 ayda inşa etti, bitirdi. Ancak Türk tarafı hâlâ "ihale aşamasını" geçemedi. Bu arada, TPAO ve TPIC'in Kuzey Irak'taki petrol ve doğalgaz yataklarında daha fazla söz sahibi olması için yapılan görüşmeler -Miran ve Binabawi yatakları başta olmak üzere- başarısızlıkla sonuçlandı...

- Rusya, Irak Kürt bölgesine girdi- (...) Rusya'nın Gazprom Neft şirketi, Kuzey Irak'taki Germiyan, Hurdemir ve Shakal sahalarının işletmesini aldı.

- Suriyeli Kürtler de enerji denklemine dahil oldu- PYD-YPG'nin Moskova'da büro açması, Suriyeli Kürt grupların da bölgedeki "enerji denklemine" dahil olmasının yolunu açtı. (...)

PYD-YPG'nin Kuzey Suriye'de istediği koridoru elde etmesi halinde, boru hatlarının 1.5-2 yıl içinde inşa edilebileceği diplomatik kulislerde konuşuluyor. Bunun gerçekleşmesi, Türkiye'yi sadece güvenlik açısından sıkıntıya düşürmez; Ankara'nın Ortadoğu enerji denkleminde oyun dışı kalmasına da neden olabilir.

(...)

Fırat Kalkanı Türkiye açısından büyük risk ancak bu açıdan bakınca, operasyonun bir zorunluluk haline geldiği ortada... Tabii kapsamının sınırlı tutulması ve Mehmetçiğin IŞİD'e karşı kendi askerini sahaya sokmayan ülkelerin kara gücü yapılmaması şartıyla...

Zeynep Gürcanlı Sözcü

 

***

 

ABD politikası bozuluyor

ABD'yi, çeşitli numaralarla eninde sonunda herkesi oyuna getiren ve istediğini yaptırtan "mutlak güç" görme eğilimi, tüm dünyada var. Bu bakışta ABD her koşulda galip gelir.

(...)

ABD'nin bölgede mutlaka bir Kürt Devleti oluşumu politikası esas. Parça parça, adım adım. Bunun için hiç acelesi yok. Durum ve koşullar izin verdiği anda bu politika güncel olarak öne çıkıyor. Durum elverişsiz olduğunda geri çekiliyor.

Esad da Kaddafi gibi halledilecekti...

Suriye'nin, tıpkı Libya ve Irak gibi parçalanıp yok edilmesi için, CIA ve bölgedeki işbirlikçi ajanları, Sünni kalkışmayı alabildiğine kışkırttılar.

Fakat Rusya, Şam'ın arkasına ağırlığını koyunca (İran ile birlikte), Esad, Kaddafi'nin akıbetine uğramaktan kurtuldu. Türkiye'yi yönetenler de Esad'ı parçalayıp yerlerde sürükleyecek güçler arasındaydı, CIA ile işbirliği halinde.

ABD Esad'ın hallinin önemli çatışmaları göze alması gerektiğini görünce geri çekildi (deneyimli bir süper devlet!).

Bizimkilerin duruma intikali, tam çamura saplanınca gerçekleşti (yıkılmış bir Osmanlı kafası)...

Irak'ın parçalanması IŞİD'i ortaya çıkardı, buna Irak ve Suriye Sünnileri, Saddam'ın yok olan ordusunun subayları zemin oluşturdu. Ankara'nın politikası da IŞİD'i genişletti ve güçlendirdi.

Bir taşla iki kuş...

Ankara iki yıldır bir "tampon bölge" dayatıyordu. ABD mırın kırın ediyordu. Çünkü IŞİD'e karşı savaşı Kürtler üzerinden gerçekleştiriyordu ve böylece, daha önce de yazdığım gibi, bir taşla iki kuş vuruyordu: Hem IŞİD'i bazı yerlerden geriletiyor (dikkat, buraları PKK/PYD'nin ilerleme ve Kürt bölgesi ilan ettiği PYD/ PKK koridorları) hem de savaşan PKK/PYD'ye savaş meşruiyeti ganimeti içine giren bölgeler hediye ediyordu.

ABD'nin meselesi sadece IŞİD değil, Kürtlere bölge...

Ankara'nın Yeni Osmanlı kafasıyla Rus uçağını düşürmesi, en çok ABD'yi sevindirmiş olsa gerek. Bir de AB'yi. Böylece kapana kısılmış bir Türkiye ile daha iyi oynarlardı. Nitekim darbe girişimi bu koşullarda geldi...

Yeni koşullar...

a)            IŞİD ve PKK katliamları Ankara'nın tampon bölgeye girmesinin koşullarını yarattı.

b) FETÖ darbe girişimi de ABD'yi (ve AB'yi) açığa düşürdü! Adamlar darbecilerin ardında yakalandı.

c) Ankara, Rusya ile barışarak, daha ileri ilişkiler kurabileceğinin mesajlarını verdi. Avrasya düşüncesi ciddi tartışılmaya başlandı. NATO bile endişe etti.

Bu 3 önemli değişiklik Batı'yı durdurdu.

(...)

Darbe girişiminin başarısızlığı karşısında, Batı'nın elinde kalan tek koz, eski Türkiye politikalarına geri dönmekti. Bunu bir bir yapıyorlar şimdi!

Biden veya diğerinin "Türkiye'nin en önemli dostu ABD'dir" lafı boşa değildi.

İkinci değişiklik, yine Amerikalıların "Bağımsız Kürt bölgesine karşıyız. PYD Fırat'ın mutlaka doğusuna çekilmelidir. Silah vermeyiz... Suriye tek parça kalmalı"açıklamalarıdır.

Darbe girişimi başarılı olsaydı, bunların hiçbiri olmazdı.

(...)

Ortada bir "mutlak güç" ve her zaman kazanan oyunu yok.

Gözümüz önündeki olayları görmeden, kafamızdaki şemayı duruma uydurmaya çalışırsak çuvallarız. Sahaya bakacağız!..

Orhan Bursalı Cumhuriyet

 

***

 

Haçlı ordusuyla İslami düzen kurmak!

Yakalanan darbecilerin verdikleri ifadeler gösteriyor ki aylar öncesinden "o gün darbe yapmaya" hazırlanmışlar!

Ve yapacakları darbenin "başarıya" ulaşacağından hiç kuşku duymamışlar! Sonuç bekledikleri gibi olmayınca "büyük bir hüsran" yaşadıkları ortada!

Akılları sıra "en ince planlara" kadar her şeyi yapmışlar!

Ama milleti "hor görünce", milleti "adam yerine" koymayınca yaptıkları bütün hesapların fos çıkmış!

Yine darbecilerin verdikleri ifadeler gösteriyor ki bizler ne kadar eleştirirsek eleştirelim onlar kendilerini "İslami bir düzen" kuracak fedailer olarak görmüşler! Bütün kamu kurumlarına gizlice yerleşmeleri ve kendilerini olduklarından farklı gösterme gayretlerini de bu amaca bağlıyorlar!

Kendilerinden başka herkesi "din karşıtı" gibi görerek ömür boyu çalıştıkları açık! Darbe teşebbüsü sırasında millet sandıkları gibi sinmeyip de sokaklara dökülünce hüsran yaşamaları kaçınılmaz hale gelmiş! Şimdi onları "daha büyük bir hüsran" bekliyor!

Çünkü yapılan araştırmalar ve ortaya çıkan belgeler söz konusu hareketin "İslami bir hareket" olmaktan çok "dış güçlerin" kontrolü altındaki bir yapılanma olduğunu ortaya koyuyor!

Yani "İslami bir hareket" için tüm kariyerleri ortaya koyan bu insanlar içinde bulundukları yapılanmanın İslami bir hareketle hiç ilgisi olmadığını görüp öğrenince "çok büyük bir hüsran" yaşayacaklar! Öyle ya "cennet hayaliyle yanıp tutuşurken" insanın kendisini "cehennemin kapısında bulması" kolayca kabullenilebilir bir durum olmasa gerek!

(...)

Bir de bel bağladıkları kişinin yaptığı açıklamalar var!

Haçlı ordusunu allayıp pullayan açıklamalar!.. Bundan büyük hüsran olur mu?

Zeki Ceyhan Milli Gazete

 

 

***

 

Bedava köprü şovuna "müjde" diye bağıran garip bir medyamız var

Üçüncü köprünün açılışında canlı yayın yapan tüm televizyonların ortak bir merakı vardı; Acaba cumhurbaşkanı halka bir müjde verecek miydi?

Konu önce Ulaştırma Bakanı'na sorulmuştu.

Bakan önce ekonomik nedenlerle bunun olmaması gerektiğini söylemiş ancak "Cumhurbaşkanımız bir sürpriz yapabilir" demişti.

Sanki köprü babasının malı da sürpriz yapıp bir süre bedava kullanılmasına izin verecek.

Ama burası "yeni" Türkiye olduğu için bunlar çok normal karşılanıyor.

Ama bir gazeteci olarak asıl can sıkıcı olan sarayın bu şovuna medyamızın "müjdeler olsun" diye yancı olması.

Allahaşkına köprünün birkaç gün bedava olmasının neresi müjdedir?

Hani bir konser, bir gösteri olur, ya da fuar, giriş ücretleri de pahalıdır, buna parası yetmeyenler için bir süre bedava yaparsınız onu anlarım müjde diyebilirsiniz.

Ama bu köprü.

İnsanlar ihtiyaçları olduğunda kullanacak. Kimileri belki her gün gelip geçecek.

Açıldığında birkaç gün bedava olunca kime ne faydası var?

Var. Faydası şu; bedava olunca köprüye hiç ihtiyacı olmayanlar, sırf avanta diye bir o tarafa bir bu tarafa gidip gelecek.

Sonra da "yok dünyada bir eşi, kardeşim bunları yaptıkça dünyanın bizi kıskanması çok normal" diye böbürlenip Erdoğan'a şükredecek.

Can Ataklı Korkusuz