Âkiller tamam, âkıllar nerde?

Türkiye’nin en önemli sorununun Kürt Meselesi/Terör Sorunu olduğunu mu zannediyorsunuz? Yoksa ekonomik sefaletin mi daha ciddi bir problem olduğunu sanıyorsunuz. Eğer böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz? Ülkemizdeki en önemli sorun yılgın kitlelerin sürüklendiği ahlaki çürümedir.
Fısıltı gazetesi, bilinen medya ortamlarından daha etkin hale dönüştü. Medyanın sansürlendiği, yazarların gerçekleri yazamadığı algısı yaygınlaştı. Halkın devlet kurumlarına olan güveni sarsıldı ve sarsılmaya devam ediyor. İhalelerde yolsuzluk, sınavlarda kopya, işe almalarda torpil iddiaları ayyuka çıktı. Soruşturma ve davalarda yandaşların korunduğu kanaati hemen her kesimi sarmaya devam ediyor.
Eskiler “şuyuu vukuundan beter”  derlerdi. Günümüz Türkçesinde “söylentisi, olmasından kötüdür” diye sadeleştirilebilir. Çevrenize bakın, soruşturun ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Yolsuzluk algısı ve bölünme korkusu inanılmaz boyutlara ulaştı. Buna kimi kesimlerin irtica endişesi de etkilenince insanların yakın geleceğe yönelik huzurlu bir hayat beklentisi ciddi ölçüde dibe vurdu.
Korku, kaygı, umutsuzluk üçgeninde sıkışan insanlar ekonomik sıkıntılar da yaşıyorsa ya saldırganlaşır ya da sosyal, siyasal, kültürel duyarlılıklardan tamamen uzaklaşır. İktidarda ‘dindar’ etiketli bir parti olduğu için ‘dindarlık’ da artık saygın bir kavram olmaktan çıkar. İnsan nefsinin doğasındaki dürtüler harekete geçer ve “dindarlık buysa ben uzak durayım” yanılgısına düşer. Bugün siyasetten, devletten, sistemden ümidini yitiren yılgınlar kitlesi arasında ahlaki yozlaşma ivme kazanıyor. Yığınlaşan kalabalıklar artık milli ve manevi duygulardan iyice kopmuş, siyasal, sosyal, kültürel hadiselerden ilgisini kesmiş bir halde.
Âkil insanlar konusu da başı sonu önceden planlanmayan bir hesapsızlığa kurban edildi. Bundan önce de açılım projesinin Polis Akademisi’nden başlatılması acemiliğine, Habur fiyaskosu gibi beceriksizliklere şahit olmuştuk. Devlette gerçekten akıllı adam var mı, şüphelerim var. En basit konularda bir durum muhakemesi yahut FÜTZ (Fırsatlar, Üstün yönler, Tehditler, Zayıf yönler-SWOT) analizi yapmayı dahi akıl edemiyorlar mı?
Bir kere de biz tekrarlayalım âkil (akil) ‘yiyen’ demek, âkıl ise akıllı... Nasihat heyetine niçin böyle bir isim koydular acaba? Her halde bunu da gelecek eleştirilere göre değiştiririz diye düşünmüşlerdir! Aksakallılar/aksaçlılar heyeti denilebilirdi, galiba ortamın ‘Kurtlar Vadisi’ne dönüştüğü algısını güçlendiririz diye ürktüler!
Türk milletinin sinir uçlarıyla oynamaktan bıkmayanlar bilmelidir ki oluşturdukları nefret dalgası bir gün kendilerini de yıkabilir. İnsanımızın terörden, suikastlardan, faili meçhullerden bıkmışlığının yanlış değerlendirilmemesi lazım. Silahların susmasını kim istemez? Ancak bunun için teröristi muhatap almak hangi aklın işidir? Devlet sorunların çözümünde siyasal düzlemde kalanları, dağa çıkmayan, silaha sarılmayanları dışlama huyundan vazgeçmeyecek mi? “Sağduyulu insanlar nasıl olsa yine sesini çıkarmaz” rahatlığı mı yönetimi böylesine pervasızlaştıran?
Öncekiler terörle mücadele ile teröristle mücadele arasındaki farkı ayırt edemiyordu, bunlar da teröre karışmayanı kâle almıyor! Hadi diyelim ki öncekiler cahildi, peki bunlar çok mu akıllı?

Yazarın Diğer Yazıları