AKP'li Özdağ: ABD Irak'a müdahale etmeseydi, PKK olmazdı

AKP'li Özdağ: ABD Irak'a müdahale etmeseydi, PKK olmazdı
AKP Manisa milletvekili Selçuk Özdağ, sınır hattında olan gelişmeleri gazetemize değerlendirdi. Özdağ, "ABD Irak'a girmeseydi, bugün PKK olmayacaktı" dedi.

Fatih ERBOZ / ANKARA

Irak'ın kuzeyinde sözde Kürdistan için referandum yapacağını duyuran Barzani'ye başta kendi partisi olmak üzere gelen destek açıklamalarına sert çıkışıyla gündeme gelen ve TBMM'de FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda yer alan AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ile Türkiye'nin içinden geçtiği süreçte siyasetin sorunlarını ve kısa vadede de siyasetin geleceğini belirleyecek dinamikleri konuştuk. 
AKP'li Özdağ, Çekiç Güç'ün Kuzey Irak'a gelmesiyle başlayan süreçte BBP'nin merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile sözde Kürdistan'ın kurulmasını engellemek için mücadeleye başladıklarını belirterek, o dönemden bu yana mücadelesinin sürdüğünü anlattı. Özdağ, FETÖ'nün cumhuriyet tarihinin en tehlikeli örgütü olduğunu, mücadele ederken dikkatli olmak gerektiğini, aynı zamanda hukuka bağlı kalınmasının gerektiğinin de altını çizdi. 

-Barzani'nin sözde Kürdistan için referandum kararına yönelik kendi haklarını belirlesinler yönündeki açıklamalara sert tepki gösterdiniz. Bu sert tepkinin altında yatan neden ne? 

-Bir kere Irak'ın toprak bütünlüğünden yanayız. Irak'ta 36'ıncı paralelin üst tarafına bir çekiç güç yaparak geçmişler, o bölgenin ileride kullanabilecekleri bir devlet anlayışıyla Irak'ı bölmek istediler. Buna o zaman rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte karşı çıktık ve çekiç güç oylamalarının tamamında hayır oyu kullandık. O zaman tehdit edildik. Aynı zamanda bize büyük vaatlerde bulunanlar oldu. "Oylamalara girmeyin, girerseniz de çekimser oy verin" dediler biz kabul etmedik. Girdik ve oylamaların hepsine ret oyu verdik. Çünkü biz biliyorduk orada egemen güçler önce Irak'ı parçalayacaklar, sonra Suriye'yi, sonra Türkiye'yi sonra da İran'ı bölerek sözde bir Kürdistan, tırnak içinde söylüyorum, İsrail'in kirli emellerine ait olacak, egemen güçlerin kirli emellerine hizmet edecek sanal bir yapıyı ve kullanabilecekleri bir devleti oluşturmak istiyorlardı. Biz o zamanlar problemi dile getirdik. 

-ABD Irak'ı işgal ettiğinde bölgeye kaos getirmesiyle Türkiye'ye kaos mu ithal edilmiş oldu? 

-ABD Irak'ı işgal etti ve Kuzey Irak'ta, bir federal yapı oluştu. Barzani ve Talabani vardı, Saddam ekarte edildi ve eğer ABD Irak'a müdahale etmeseydi, PKK  olmazdı. Suriye'ye müdahale etmeselerdi IŞİD ve YPG olmazdı. Özellikle yapılıyor. Biz bunlara karşı duyarlıyız. 

Jenosit gerçekleştirdiler

-Aynı zamanda oradaki nüfus yapısının değişmesinden sonra da referandum kararı geliyor, bununla bir bağlantısı var mı bu kararın? 

-Biz istiyoruz ki Irak'ta, Kürtler, Türkmenler ve Araplar birlikte yaşasınlar. Şiiler ve Sünniler birlikte yaşasınlar istiyoruz. BM sınırları var, bu sınırlara uyuyoruz. Efendim, plebisit yapacaklarmış, halk oylaması yapacakmış, o bölgenin halkı karar verecekmiş. O bölgede şimdiye kadar jenosit yaptılar. O bölgeden Türkleri yavaş yavaş uzaklaştırdılar. O bölgede Arapları uzaklaştırdılar. Sadece kendilerine ait olan tırnak içinde söylüyorum "etnisite" oluşturmak istediler. Şimdi Kerkük'te de aynısını yapmak istiyorlar. Burası işgal edildiğinde önce bizim nüfus müdürlüklerimiz talan edildi ve yıkıldı. Sonra mezar taşlarımız ve mezar yerlerimiz tahrip edildi. Burada kalan Türkmenler ve Araplar bölgeden uzaklaşsın istediler. Onlara ait tarih kültür ortadan kalksın istediler. Böyle bir ortamda plebisit doğru değil ki, bir normalleşme yok ki Kuzey Irak'ta. 

-Normalleşme olduğunda olabilir mi referandum? 

-Bir kere biz plebisite de karşıyız, halk oylamasına da karşıyız. Efendim oranın kararını orası verirmiş, hayır veremezler. Irak halkı beraber karar verir. Aynen geçmişte ben burada Sırrı Sakık'a söylediğim gibi, Ağrı'da Kazım Karabekir'in adını değiştirmek istediler, halk istiyorsa ne yapacaksınız dediler, ben de dedim ki, "Kurtuluş savaşı kahramanları ile ilgili kararı ne Ağrı verir, ne Manisa verir, ne Diyarbakır verir. Bütün Türkiye karar verir." Kurtuluş savaşı kahramanlarının adını bir yerden çıkaracaksın, ona ancak 80 milyon karar verir. Şimdi de aynı şeye Irak halkı karar verir. Barzani yanılıyor. Egemen güçlerin ekmeğine yağ sürüyorlar. Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırlarında bir PYD devleti kurdurmayacak. Aynı zamanda kendi içerisinde de bir PKK devleti kurdurmayacak. 

Ulusu olmayan devlet istiyorlar

-Bundan sonra Suriye'de ne öngörüyorsunuz? Rakka operasyonu ile birlikte ABD orada bir yapı oluşturmak istiyor sonuçta.

-İşin özü şu aslında, önce Arapları çok devlete böldüler, bu devletleri milletsiz bıraktılar. Ulussuz devletler bunlar. Aynısını Türkiye'de de, Suriye'de yapmak istiyorlar. Zayıf İran, Türkiye ve Suriye, İsrail'in lehinedir. Bu oyunu bütün Türkmenlerin, Arapların ve Kürtlerin görmesi gerekiyor. Hedefleri Suriye'yi üçe bölmek. PYD devleti, Esad bölgesi ve Şia devleti kurmak istiyorlar. Bunu başaramazlar, kaç sene oldu Irak'ı işgal etmeleri. Hala problemler devam ediyor, Irak'ı zayıflattılar. Burada eğer huzur istiyorsa ABD ve egemen güçler, AB ve Rusya, buradaki kirli emellerinden vazgeçecekler. Eğer bu emellerden vazgeçmezlerse bunun bedelini ileride kendileri de öder. 

Hedef arz-ı mev'ud

-Suriye'de önümüzdeki süreçte yapılması gereken ne sizce? 

-Yapılması gereken Suriye'de Suriye'nin bütünlüğünü savunmaktır. Esad'sız bir Suriye'yi oluşturmaktır. Bütün muhaliflerin ve göçmenlerin Suriye'ye geri dönmelerini sağlamak, parti kurmalarına imkân vererek, ardında da sandığa gitmek. Bütüncül Suriye'den yanayız biz. Hedeflerinde Suriye'yi, Türkiye'yi Irak'ı ve İran'ı zayıflatarak, İsrail'i güçlendirmek var. Bizi ve Suriye rejimini by-pass ederek, Irak'ta, Irak rejimin ve Irak'ın bütünlüğünü, Irak hükümetini by-pass ederek böyle bir şey yapmak istiyorlar. Hedeflerinde petrol var, hedeflerinde doğal gaz var, hedeflerinde aynı zamanda da Arz-ı Mev'ud var. 

Hukuk suçlu kimse yakasına yapışmalı

-Türkiye'de ise terörle çok ciddi bir mücadele var. Hem Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde PKK terör örgütüyle, hem de FETÖ ile ciddi mücadele ediliyor. PKK ile mücadelede ciddi bir noktaya gelindi, FETÖ ile mücadelede bundan sonra neler yapılmalı?

-FETÖ ile mücadele kesintisiz sürmelidir. Darbecilerle ve örgüt ayağıyla mutlaka mücadele etmeliyiz. Burada cemaat saikiyle buraya girenlerle, örgüt saikiyle buraya girenler ayırt edilmelidir. Bunu yapmalıyız. Darbeyi yapanlar belli. Örgüt olarak buraya 1969 yılından beri devleti ele geçirmek amacıyla girenler de belli. Bunun kurucuları belli, kaçakları belli, A takımı, B takımı, C takımı belli. Burada kriptolar var, onları da telefon görüşmeleriyle, teknik takiplerle, teknolojik imkânları kullanarak bunları sağlayacağız. Özellikle burada hukuktan ayrılmamak gerekiyor. Hukuk çok önemli. Hukuk büyük balıkların yırtıp geçtiği, küçük balıkların takıldığı balık ağı olmamalıdır. Hukuk suçlu kimse onun yakasına yapışmalıdır. FETÖ sadece Türkiye'de cumhuriyet tarihinin en büyük örgütü değil, dünyanın en büyük örgütü terör örgütüdür. 

PKK başımıza bir sarmal

PKK ile mücadele devam etmelidir. Her türlü AB standartlarının üzerinde dahi biz haklar verdik. Bir Türk'ün olduğu ama bir Kürt'ün olamadığı bir şey söylesinler bana. Tüccar mı olamıyorlar, kaymakam mı olamıyorlar, bakan mı olamıyorlar, başbakan mı olamıyorlar, belediye başkanı mı olamıyorlar, ne olamıyorlar? Burada mesele Kürt-Türk meselesi değil. Mesele Türkiye'nin kalkınma hamlelerini dumura uğratmak. Bu nedenle PKK terör örgütünü bizim başımıza bir sarmal olarak getirdiler. Son zamanlarda ciddi bir mücadele veriyoruz. Çözüm süreci doğruydu, elbette bunun metodu konuşulabilir. Üslubu konuşulabilir. Çözüm sürecini devletin zafiyeti olarak değerlendirdiler. Daha sonra da devrimci halk savaşını başlatıyoruz dediler. Çözüm sürecini askıya alıyoruz, özerk bölgeler ilan ediyoruz. Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti devleti gök kubbeyi başlarına yıktı. Devlet vatandaşına karşı güvercin, teröriste karşı şahin. Bunu yaptığınız zaman başarılı olursunuz. Teröristin anladığı dil şudur; Çözüm sürecinde lütfen dedik anlamadılar, şimdi ulan diyoruz.

Gülen'in kendisi darbeci 

-FETÖ'nün başı Fethullah Gülen'in iadesi süreci nasıl olacak? ABD iade eder mi sizce? 

-Gülen, ABD'nin koruması altında şu an. Bir noktada beyni orada, rehin. Aynı zamanda 28 Şubatçıların hatası da bunu yapmış. 28 Şubatçılar itmiş, ABD'liler çekmişler. ABD bu yapının illegal bir yapı olduğunu kabul ediyorsa, aynı şekilde müttefikse teslim etmesi lazım. Fethullah Gülen de bu darbe ile alakası yoksa Türkiye'ye gelmesi gerekiyor. Hemen bu darbe ile alakam yok demesi lazım. Türk yargısına, Türk hükümetine ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına inanması ve kendisini de inandırması lazım. Ancak gelemez, çünkü darbeyi yapan kendisiydi. Komisyon olarak ciddi çalışmalar yaptık. Elbette ki CHP'nin, MHP'nin ve HDP'nin muhalefet şerhleri var. Onlara da saygı duyarız. Burada biz sadece 15 Temmuz gecesini araştırmadık. 15 Temmuz'dan başlayarak geriye doğru araştırdık. Hedeflerinde AKP ve Recep Tayyip Erdoğan vardı. Başarılı olamadılar. Doğru bir komisyon, güzel şeyler yaptığımıza inanıyoruz. Bundan sonrası yargının işi. 

ByLokçu milletvekili varsa gereğini yaparız

-ByLokçu Milletvekilleri konusu en çok tartışılan ve özellikle eleştirilen konular arasındaki bu komisyonda… 

-Elinde belgesi ve bilgisi olanlar bunu açıklaması gerekiyor. Bizim devletimizin kurumları ciddi kurumlardır. Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bir şeyi saklamaz. 10 yıl sonra, 15 yıl sonra, 20 yıl sonra ortaya çıkar bu. Bu da ortaya çıkar ama benim devletim şeffaftır kesinlikle ByLokçu bir milletvekili varsa onun hakkında gereği yapılmalıdır. Yaparız da zaten. Şu ana kadar kimse elinde bilgi ve belgeyle çıkmadı. MİT şunlar şunlar ByLokçu demedi, Emniyet Genel Müdürlüğü bunlar bunlar ByLokçu demedi. 

Damat siyaseti

-Son dönemde bir de damat siyaseti kavramı tartışılıyor. Bazı damatlar konusu…

-Bakın ben bu konuda şöyle düşünüyorum. İsimler üzerinden gitmeyelim, olaylar üzerinden gidelim. Suçlar üzerinden gidelim. Suçların şahsiliği prensibi vardır. Hukuku, yargıyı, vicdanıyla ve hukuku maddeleriyle baş başa bırakalım. Hukuk baskı görmesin, hukuk kimsenin arka bahçesi olmasın. Vicdanlarına danışarak karar versinler. Suçlu kimse gereğini yapsınlar ama suçsuz kimse onlar hakkında da gereğini yapsınlar. Yargı karar versin. Yanlış karar verirse zaten Hakimler Savcılar Kurulu var. Çağırır ve gereğini yapar. Türkiye bir hukuk devletidir, buradan siyasetçilere ayar vermek, hukuka ayar vermek, sanal alemdeki 3-5 kişinin işi olmamalıdır. Hukukun özgür olması lazım. Adalet Perisinin gözleri kapalı. Elinde de bir terazi var. Kimsenin etnisitesine, mezhebine, parasına ve makamına kimsenin damadı olup olmadığına bakmayacak, herkes kararını objektif olarak verecek. Bunu yapalım. Bunu yaparsak hukuk hepimize lazım.

-Siyasi ayak neden bu kadar tartışılıyor? 

-Bütün darbelerin siyaset ayağı olmaz, siyasetçi ayağı olabilir. Darbeler siyaset kurumuna karşı yapılır. Siyasetçiyle siyaset kurumunu beğenmedikleri için darbe yaparlar. 1960 Menderes'e, 1971 Demirel'e, 1980 Demirel'e, Türkeş'e, Erbakan'a yapıldı. Dolaylı olarak Ecevit'e yapıldı. 28 Şubat Muhsin Yazıcıoğlu, Erbakan ve Çiller'e yapıldı. 15 Temmuz Recep Tayyip Erdoğan'a yapıldı. Siyaset kurumunu beğenmedikleri için darbe yaparlar. Siyasetin içine sızmış darbeciler olabilir, siyasetin içine sızmış sivil ayaklar olabilir. Burada sivil ayaklarını bulmak bir yandan parti genel başkan yardımcılarının, genel başkanlarının, bir yandan da parti üst kurullarının görevi. Diğer yandan da hukukun ve emniyetin görevi.