AKP’nin Batı yüzü ve hırslı liderleri

Dünya alem biliyor ki AKP’yi kuran kadro rahmetli Necmettin Erbakan’ın ‘Milli Görüş’ öğretisinden gelmişlerdir. Erbakan ömrünü bu davaya vermiş ama hep cefasını çekmiştir. Erbakan’ın anlatımı ile bu adamlar milli görüş eğitimlerini tam almadan arka kapıdan kaçmışlardır. Biz de buna yürekten inanıyoruz, zira yaptıkları hiçbir işte ne millilik ne de İslamlık bulunmaktadır. Yaptıkları şey milli ve dini duyguları çıkarları için kullanmaktır, yani bu değerlerin istismarını yapmaktan ibarettir. Erbakan ve adamlarının biriktirdiği milli görüşün itibarını kullanarak halkın güvenine mazhar olmuşlar ve on yıldır iktidardalar. Elde ettikleri Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık, para ve şaşaaları yeterli bulmadılar. Adeta Türkiye babalarının çiftliği, sırasıyla başbakanlık ve cumhurbaşkanlığını garanti olarak görmektedirler. Abdullah Gül bakanlık ve Başbakanlık yapmıştır. Cumhurbaşkanlığı süresi de doluyor. AKP’nin yarattığı kaynakların artık Abdullah Gül’e başka ikbal ve makam verme imkanı kalmamıştır. Tayyip Erdoğan, yol arkadaşı Abdullah Gül gibi Cumhurbaşkanı olma garantisini görmektedir. Ama düz bir cumhurbaşkanlığı, amiyane bir tabirle onu kesmemektedir. Bu nedenle çiftlikleri Türkiye’yi kendilerine uygun bir rejime yani şimdilik başkanlık sistemi getirerek ilk başkan olacak daha sonra da “millet kerimdir” bakalım bilahare krallık mı olur, sultanlık mı olur görürüz. 
20-21 Mayıs 2012 tarihinde ABD’nin Chicago kentinde gerçekleşen NATO zirvesine sözde Türkiye adına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül katıldı. Cemaat ve tarikat basını ile boyalı basın işbirliği halinde Abdullah Gül’ün Türkiye adına değil kendi adına katıldığını gösterdiler. Yandaş basın ile basında görevli AKP’li militanlar, Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanlığı sonrası için NATO Genel Sekreterliğini düşündüklerini dile getirdiler. Abdullah Gül, NATO zirvesini de bahane ederek el altından adamları vasıtasıyla Cumhurbaşkanlığı sonrası NATO Genel Sekreteri olması için zemin yoklaması yapmakta ve muhtemel adaylığını duyurmaktadır. Bir Türk’ün NATO Genel Sekreteri olmasından mutluluk duyulur, ancak Gül’ün ağzından Tayyip Erdoğan gibi Türk olduğunu söylediğini duymadık. Almanya’da, Belçika’da, Yunanistan’da ve Bulgaristan’da çok sayıda kendini Türk ve Müslüman olarak tarif eden milletvekili ve bakan vardır. Dolayısıyla Türklük konusunda hassas olan insanların, Türkiye’de oturup da Türk olduğunu söylemekten imtina eden yöneticiler yerine, Yunan vatandaşı Batı Trakyalı Türklük bilinci olan bir Müslüman’ı tercih edeceğini düşünüyoruz. 1949’da kurulan NATO’ya Türkiye 1952’de üye olmuştur. Örgütün 28 üyesi bulunmakta ve tek Müslüman üyesi Türkiye’dir. Şu anda görevde olan Rasmussen 15. NATO Genel Sekreteri’dir. Ekonomik krizden dolayı Avrupa’da ıskartaya çıkan çok sayıda eski başbakan ve dışişleri bakanları vardır. Fransız Sarkozy, İngiliz Tony Blair, İspanyol Zapetero ve diğerleri. Abdullah Gül’e öncelikli olarak sıra gelmesi için Türk milletinin sırtından, Batılılara hayır diyemeyeceği bir kıyak çekmeleri gerekir. Örneğin Afganistan’da Taliban’a karşı Türk askerlerinin savaşması, Suriye’ye askeri müdahalede öncülük, Türk telekomünikasyon ve uzay haberleşme sisteminin tamamen Batılılara verilmesi gibi politik, ekonomik ve askeri avantajlar. Abdullah Gül daha önce de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği için adının dolaşmasını sağlamış ama bir sonuç alamamıştır. 1945’de kurulan BM’nin Genel Sekreterleri kıtalar gözetilerek seçilmektedir. Şimdiye kadar Avrupa’dan 3, Afrika’dan 2, Güney Amerika’dan 1 ve Asya’dan 2 genel sekreter olmuştur. Görev yapmış genel sekreterler Hıristiyan ve Budist dinlerine sahiptir. Mısırlı Butros Gali genel sekreterlik yapmıştır ama Kıpti Hıristiyan’dır, bunlar kendilerini Romalıların torunları olarak görürler. Uluslararası örgütlere bir Müslüman’ın genel sekreter olması imkansız değildir ancak çok zordur. Gerçek bir İslamcının uluslararası örgütlere genel sekreter olması hemen hemen imkansızdır. AKP ekibi hissetmedikleri, olmak istemedikleri Türklüğü kullanarak, kendileri gibi olmayan laik ve çağdaş Türklerin biriktirdiği Türk itibarını kullanarak uluslararası bir göreve gelebileceklerini düşünmektedirler. Ancak bunların gerçekte kimler oldukları, dindar Türkler tarafından bilinmese de Batılılar tarafından çok iyi bilinmektedir. AKP’nin Doğulu yüzünü Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde geldikleri noktada gördük. Doğuya gidecek halleri kalmadı, şimdi de Batıya yüzlerini dönmüşlerdir. Yüzlerini biz Türklere dönmesinler de nereye dönerlerse dönsünler. Ama bizi hayrete düşüren hem dindar hem de bu kadar hırslı olma becerileridir. 

Yazarın Diğer Yazıları