AKP'nin Kürt politikası ve şehitler

PKK'nın 6 Eylül Dağlıca ve 8 Eylül'de Iğdır saldırılarıyla birlikte, AKP'nin Kürt politikası tekrar ciddi bir şekilde yeniden düşünülmeye başlandı. Kürt açılımı, kardeşlik projesi, barış planı ve benzer cümlelerle süsleyip çirkin oyunu, 13 yıldır Türklere ve Kürtlere yutturdu. AKP, sırf iktidarda kalmak için Kürtlere dönüp, bak sizlere yeni haklar veriyorum, Türklere dönüp, bak sizlere barış ve huzur veriyorum diyerek oy topladı. Yalanı ve imkânsızı halka pazarladı. İşin ilginç yanı muhalefet partileri de buna inandı ve çözüm yarışına girdiler.

 Kürt sorununu çözmek iyi bir fikirdi, ama yöntemleri ve uygulamaları yanlıştı. AKP'nin birinci hatası, PKK'ya ve Kürtlere aşırı bir umut verdi. İkinci hatası, davranışları ve uygulamalarıyla PKK ve Kürt milliyetçilerini şımarttı. Üçüncü hatası, Kürtlerle ilgili yapılan planlamalarda görev alanlarda Türklük hassasiyeti olmayanlar tercih edildi, bu durum, sağda ve soldaki yurt severleri kuşkuya düşürdü ve destek vermediler. Dördüncü hata, Türk ordusu ve polisinin mücadele azmini kırdılar, PKK'ya karşı savaşan asker ve polisi cezalandırdılar, yeni çıkarttıkları yasalarla askerin elini ayağını bağladılar. Beşinci hatası, PKK ve Kürt milliyetçilerinin palazlanmalarına göz yumdular, PKK'nın yurt içi ve dışı maddi ve politik desteklerini, mühimmat stoklamalarını, görmezden geldiler, tedbir almadılar. Sonuç olarak 45 günde 120 şehit.

Vatan ve evlat acısı

Dağlıca ve Iğdır dramı, AKP ve Erdoğan aşıklarını da rahatsız etmeye başlamış olacak ki AKP ve Erdoğan'dan para kazanan zevat her dakika bir başka televizyonda olayın yankısını ve etkisini hafifletmeye çalışmaktalar. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türk halkının öfkesini ve acısını dindiremezler, zira bu acı vatan ve evlat acısıdır, bunun müsebbibi de AKP politikalarıdır. Kaç şehit, bize kaç oy kaybettirir hesabına girenler, bırakınız Türklüğü insan bile değildir. Şimdi ne yapılması gerekiyor? Türkiye Batılı bir ülkedir. Bütün Batılı medeni ülkeler teröre karşı ne yapıyorlarsa AKP'nin onu yapması gerekir. Birincisi teröre karşı mücadelede kararlılık ve sert bir tutum, bu AKP'de hiçbir zaman olmadı. İkincisi askere ve polise tam yetki, kendini savunmak veya nefsi müdafaa gibi pasif bir yetki değil, teröristi gördüğü yerde aşağı indirme yetkisi vermektir. Bu yetki hem askerin elini güçlendirir hem de terörist üzerinde caydırıcı rol oynar. Terörün finans kaynaklarının yok edilmesi gerekir. ABD, İngiltere ve Fransa'da olduğu gibi en ufak bir şüphede bu paralara el koymak gerekir. PKK ile irtibatlı bütün şirket, dernek ve vakıfların kapatılması gerekir. Militan toplama kaynaklarının kurutulması gerekir. Kürt halkına PKK'nın emperyalist güçlerin maşası olduğu, dokümanter filmlerle televizyonlarda gösterilerek anlatılmalıdır.

Ciddiyet bozuldu

Güneydoğu'da yaşayan Kürt halkı, PKK ve HDP baskısından ve tehdidinden kurtarılmalıdır. İstanbul başta olmak üzere bütün ülkede, PKK sempatizanları ve militanları, örnek olacak şekilde sert bir şekilde cezalandırılmalıdır. PKK'nın hüküm sürdüğü, mahkeme kurduğu, vergi topladığı yerlerde devlet otoritesi sağlanmalıdır. PKK ve HDP'ye verilen yurt dışı desteklerin yok edilmesi gerekir. Bu desteği veren devlet ve kuruluşlar bilinmektedir, çok ülke desteğini (ABD ve İsrail gibi) saklama gereği bile duymamaktadır. PKK ve Kürt politikaları ve stratejileri belirlenirken AKP içinde bulunan, bilgi ve haber sızdırma ihtimali olan insanların artık bu toplantılarda olmaması gerekir. Özellikle Kürt bölgelerine tayin edilen vali, kaymakam ve polislere dikkat edilmesi gerekir. Milli İstihbarat Teşkilatı yeniden yapılanmalı, cemaat, tarikat, PKK sempatizanı, başka ülkelerin sempatizanlarından arındırılmalı ve başına kişilere değil, devlete bağlı bir vatanperver getirilmelidir.

Terörle mücadele iyice çığırından çıktı. Devletin ciddiyeti bozuldu, Kaddafi'nin Libya'sı ve Saddam'ın Irak'ı gibi tek adam devleti haline geldi. Devletin ve milletin çıkarı değil AKP'nin çıkarı gözetilmektedir. Devletin ve milletin, acilen bu hazin tablodan çıkması gerekir. Bunun içinde sil baştan yeni bir terörle mücadele anlayışı gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları