AKP'nin zamanlaması

Ak Parti yönetimi nereye varmak istiyor?

CHP'li İstanbul-Ataşehir Belediye Başkanı'nı vazifesinden uzaklaştırdılar. "Partiyle ilgisi yok. İçişleri Bakanlığı uzaklaştırdı." diyeceklerdir.

Hükûmet demek AKP demektir. Bu böyle biline!

("Yukarı"daki, günde beş seans konuşup, sözünü "Bu böyle biline!" diye bağlayınca, ister istemez üslûbunu kapıyorsunuz!)

Ak Parti'nin altı belediye başkanı istifa ettirilmiş ve büyük gürültü kopmuştu. İstifa edenlerin kimi gözyaşlarını tutamadı, yüreği yana yana: "Ben istemedim. Tehdit ettiler, zorladılar." dedi. Kimi: "Direnirsem, bilumum el altılarımı ortaya koyarlar. İyisi mi 'dava' diyeyim, 'emir-demir' diyeyim." dedi.

AKP'li belediye başkanlarının neden istifaya zorlandıkları sır. Bir kendileri biliyor. Kendileri de bilmiyor; bir "kendisi" biliyor. (Niye hatırlatıyorum ki... Zaten farkındasınız: Ak Parti'de bir kişi var; evveli ve ahiri yok.)

AKP, halkın zihnindeki soruları cevaplandırmadan CHP'nin üzerine gelmeye başladı. Beklenmiyor değildi. Suç bastırma mı dersiniz, dikkatleri başka partilerin üzerine çekme mi dersiniz, bilemem, CHP hedef alındı ama bence taktik hata işlendi.

Rıza Sarraf'ın ABD'de bülbül kesilmesi, "akrabaların" yurt dışına para transferi iddiaları AKP'lileri bayağı bunaltmıştı. Hemen bir yön saptırma gerekiyordu ama "saptırma" böyle mi olmalıydı?!

Ak Parti'de uzun süredir, iç hesaplaşmanın kapıları zorlanıyor. Çünkü duygu çelişkisi yaşanıyor ve "dava gemisi"nin su aldığı, dört duvar arasında dile getiriliyor.

İslâmî hassasiyeti olanlar "sorgulama" ihtiyacı duymuyorlarsa, onların samimiyeti de tartışmaya açılır.

Öyle bir parti ve öyle bir yönetim ki, insanlar karşılarına geçip, "Tavrın yanlış. Kitap'ın neresinde senin yaptıkların yazılı?" diye sorabilmelidir.

Hiç akıldan çıkarmayalım: Hz. Peygamber de bir beşerdir. İsabetli kararlar alamayabilir. Nitekim örnekleri vardır.

Bedir Savaşı'nda esir edilenlerin -ki esirler de Mekkeli ve çoğu mağlûp edenlerin akrabalarıdır- fidye karşılığı serbest bırakılması kararına varılmıştır. (Dikkat: Hz. Peygamber, "Ben bakanıma bir kere söylerim olur biter!" dememiş, ashabını toplamış, herkesin görüşü alındıktan sonra bu fikre varılmıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in "yanlış"ını açıklayan ayetler inmiştir: Enfâl, 8/67-68.)

Hz. Peygamber bir namazı kıldırırken yanılır. Ashâbı "Bir değişiklik mi oldu?" diye sorar. O: "Ben ancak bir beşerim, sizin gibi ben de unutup yanılabilirim. Unuttuğumda bana hatırlatın." cevabını verir.

Sözün nereye geleceği açık... Muhakkak sorulacak ve muhakkak cevap alınacak. "Yöneten" göz göre göre yanlışa kulaç atmayacak, ikazları duymamazlıktan gelmeyecek, "Bir ben bilirim." demeyecek.

Ak Parti'ye gönül verenler, partileri nezdinde İslâm'ın sorgulandığının farkındalar mı?! Eğer samimi Müslüman iseler farkında olmak zorundalar.

Görevden alınan ve alınacağı söylenen CHP'li belediye başkanlarının yanlışlık yapmadıklarını iddia edecek değilim. Ama öyle bir zamanda harekete geçildi ki, halk iddiaların doğruluğundan şüpheye düştü.

Rüşvet, hırsızlık söylentileri tekrar tekrar konuşulur olduktan sonra dikkatlerin başka yere çekilme manevrası Ak Partilileri, herhâlde, düşündürmeli.

Yazarın Diğer Yazıları