Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

AKP'yle anayasa yapmak

AKP ile MHP arasında "fiili durumu hukukileştirmek" için başlatılan sorunu çözme toplantılarında tarafların sorunu olduğu kadar, birbirlerini nasıl tanımladıklarını bilmeleri de zorunludur. Zira sorunu anlamak tartışılacak ortak zemini bulmanın, muhatabı tanımak da çözüme ulaşmanın şartıdır.

Doğal olarak çözmeye odaklanılan sorun kadar çözüm ortağı da önemlidir.

Tarih unutmaz!

Sorunu çözmek için mesai yaptığınız ya da muhatap aldığınız zihniyet doğrudan sizi "Bunlar Fatiha'yı bilmezler… Mesura ile de kafatası ölçerler... Biz eşref-i mahlukat ile dolaşıyoruz, siz de Bozkurtlarla"  diye itham etmişse, ne yaptığınızı iki kez düşünmek zorundasınız.

Bu zihniyet, İstiklal Savaşını yapanlarla, 12 eylül öncesi Türkiye'ye yönelik emperyalist saldırıyı püskürtenlerin milliyetçiliklerini "ayaklarının altına" aldığını ilan eden zihniyettir.

'FETÖ'yle yıkım, PKK'yla çözüm' projelerini başlatanlar da bunlardır. Baş üstüne koyduklarını aynı anda baş aşağı etmekte sakınca görmezler.

Böyle bir zihniyetin övgüsü de yergisi de sahtedir.

İktidarın yarattığı fiili duruma hukuki zemin oluşturmak ne zamandan beri MHP'nin görevi olmuştur? Bunu anlamak mümkün değildir.

Neyse biz asıl konumuza dönelim!

Kuvvetler bir olacak!

Varsayalım ki Türkiye'de yargıçların önemli bir kısmı tutuklu ya da firarda değil, çay toplamaya da gitmiyor. Yargıçların hepsi adalet peşindeler. Hazırlanan yeni anayasa taslağında da yargıçların Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanacağı  ön görülüyor.  Lütfen TBMM'nin onayına bile gerek duyulmuyor. 

 Yargıçlar kendisini atayan otoriteye karşı vicdanlarıyla hareket edemeyecekleri açıktır. Hiçbir otorite kendi atadığı yargıçlar tarafından sorgulanmasına izin vermez.

Yargıçları atama tekelini elinde tutarak yargıyı, TBMM'ye feshetme yetkisini uhdesinde bulundurarak yasamayı, Bakanlar kurulunu atayarak da yürütmeyi denetim altında bulunduracaktır.

Böylece kuvvetler bir olacak bir arada bulunmuş olacaktır.

Bu durumda yeni Cumhurbaşkanımız ya da Başkanımızın Allah'tan başka bir dileği olmayacaktır.

Öngörülen taslakta iki meclis olmayacak ama iki seçim yapılacaktır. Halkın önüne Cumhurbaşkanı seçimi için bir sandık konulacaktır. Bir de milletvekilliği seçimi için halk oy kullanacaktır.

Milletvekili seçimlerinde bir parti Cumhurbaşkanın aldığı oydan daha fazla oy alırsa erkler arası çatışma nasıl önlenecektir?

Halktan daha fazla oy almış bir siyasi parti, kendilerinden daha az oy almış bir Cumhurbaşkanı karşısına "beni halk seçti" diyerek çıktığında sorun nasıl çözülecektir?

Bir soru da MHP'ye!

AKP'nin Başkanlık için kullandığı temel gerekçe siyasi istikrardır. Koalisyonların neden olduğu olumsuzlukların yok edilmesi için güçlü başkanlık isteniyor.

Siyasi istikrarın olmazsa olmazı iki partili sistemdir. İki partili sistemin olmazsa olmazı da dar ya da daraltılmış bölge seçim sistemidir.

Dahası başkanlık sisteminde bütün sorunların çözümlenmesinin Başkanlığı tıkamaması için bazı yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi gerekmektedir. Bu sorun ancak yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yoluyla aşılabilir. Bu da uzun vadede özerklik ve federasyona kapı aralamak anlamına gelmektedir.

MHP mevcut durumda üçüncü parti olduğuna göre yeni sistemle seçilecek iki parti arasında olmayacaktır. Getirilen sistem eninde sonunda yerel yönetimler güçlenmesi ve özerklik üretecektir.

MHP "önce ülkem sonra partim" diyor. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve özerklik ülkenin üniter yapısını, iki partili sistem de MHP'nin varlığın tehdit ettiğine göre AKP ile kim neyi tartışıyor?

Özdağ'ın ihracı

                Demokratik parlamenter sistemi savunduğu, Başkanlık sisteminin ülkeyi bölünmeye götüreceğini söylediği ve buna karşı oy kullanacağını açıkladığı -tabi bir de genel başkanlığa aday olduğu- için Özdağ MHP'den ihraç edildi. Disiplin falan hikâyeden gerekçelerdir.

                İşin özü MHP'nin ilkelerini MHP yönetimine karşı savunduğu için Özdağ ihraç edildi. Hayırlı olsun!

Yazarın Diğer Yazıları