HDP’nin bu hareketi uluslararası destek arayışı olarak yorumlandı. Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, başvurunun anti demokratik hareketlerin olduğunu kanıtlamak amacıyla yapılmış bir başvuru olduğunu belirterek şunları söyledi: “Anayasa Mahkemesi reddedince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidiyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin kararı üzerine yapılacak bir başvurundan nasıl sonuç çıkar bilinmez. Burada amaç uluslararası boyuta taşımak. Bunun dışında tabii Avrupa Konseyi’ne de AB’ye de gidilebilir. Bu tür yollarla konuyu siyasileştirmek istiyorlar.” Türkiye’nin bölünmesinin tartışılmaya açılmak istendiği bir ortamın bulunduğuna dikkat çeken Kanadoğlu, “Türkiye’nin belirli bir şekilde ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün tehlikeye girdiğini ortaya koyan 14 maddelik sözde manifesto var. O manifestoyu, yayınlandığı ortamı kaldırmak gerekiyor. 14 maddenin içinde cilalı maddeler var. Önemli olan eğitim, vergi, yargı, yerel güvenlik, eğitim dili. Bunlarla karşı karşıya kalan Türkiye söz konusu. Öyle bir pozisyondaki belirli bir şekilde yeni anayasa tartışmaları, başkanlık sistemi tartışmalarını değerlendirme lüksüne sahip değil” diye konuştu. Türkiye’nin kritik bir süreçten geçtiğini ifade eden Kanadoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin tehditle karşı karşıya kaldığı ortada. Türkiye bu tür görüşmelerle değil, TBMM’de ortaya çıkan tehlikeye nasıl karşı konabilir, bunun değerlendirmesi gerekir. Bu en hafif deyimiyle gaflettir. Zaten bu özgürlük beyannamesi gibi aslında öyle bir durum ki gerçekte ortaya konduğu tarih itibarıyla da Türkiye’nin bütün komşu ülkelerle arasının şu hale girdiği noktada ortaya çıkıyor. Bunları hesap etmek ve TBMM’de bunların üzerine konuşmak gerekir.”
