Akşener'le daha fazla uğraşmamak Devlet Bahçeli'nin yararına olabilir

Akşener'le daha fazla uğraşmamak Devlet Bahçeli'nin yararına olabilir

Hazırlayan: Timuçin MERT

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "parti içindeki muhalifleri olağanüstü kurultay istedi diye" onları 15 Temmuz öncesi ve sonrasında pervasızca "FETÖ'cülükle suçladığını" yazmıştım ki...

O yazıyı yazdıktan hemen sonra Bahçeli bir kez daha "canı kimi isterse onu FETÖ'yle iş birliğiyle" suçlayıvermiş.

Aslında Hürriyet'e yaptığı açıklamalardaki tutarsızlıkların her biri ayrı bir yazı konusu olabilir ama önce konuşmasının FETÖ ile ilgili kısmına bakalım.

Hiç kimse, özellikle de bir parti lideri bir başkası için keyfi suçlamaları, konuşma arasında bile yapamaz. Fetullah Gülen'le ilişkileri ortada olan kişiler serbestçe dolaşırken masum insanları "darbe girişiminde bulunmuş bir terör örgütüyle" ilişkilendiremez.

***

 Bahçeli önce Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu için "FETÖ'nün dolaylı sözcülüğünü yaparak elemanlarını mağdur, FETÖ ile mücadele edenleri suçlu mevkiine taşıma çabasına girdi" diyor.

MHP Genel Başkanı açıkça ortada olan eylem ve söylemleri çarpıttıktan hemen sonra dün; 15 Temmuz Darbe Komisyonu raporunda "CHP'nin 15 Temmuz'a giden süreçte, 17-25 Aralık sonrası örgütle amaç birliği içine girdiğinin savunulduğu, son günlerde de bu tavrına döndüğü" haberi çıktı.

Acaba şimdi de "15 Temmuz'un siyasi ayağı ve yargı bağımsızlığı" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'na mı geldi sıra? "Demokrasi" isteyen Türkiye bunu da mı yaşayacak?

***

 Bahçeli, Kılıçdaroğlu'ndan sonra tekrar sözü "MHP genel başkanlığına aday" muhaliflerine getirmiş.

"Paralel yapının Truva Atı'na bindirildiler... 1 Kasım 2015 seçimi sonrasında MHP'de olağanüstü kurultay tezgahlandı".

7 Haziran seçimi sonrasındaki tutumuyla MHP'yi "4'üncü parti"liğe düşürdüğünü, kendisinin de "10 Haziran 2016'da seçimli kurultay yapacağım" dediğini unutmuş olmalı.

Devlet Bahçeli'nin, parti içi muhaliflerinin hepsini partiden ihraç ettirmesi ve canı istedikçe FETÖ'yle ilişkilendirmesi aslında mevcut sistemde demokrasiden, özgür ve denetleyebilen bir parlamentodan söz etmenin imkansızlığını da anlatıyor.

 ***

İş Dünyası Vakfı iftarında masada Meral Akşener'in adı geçince Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın "Şu Meral Kılıçdaroğlu mu" demesi ise inanılması zor bir cinsiyet ayırımcılığıdır maalesef.

Dün yaptığı "masum bir teşbihti" açıklamasına rağmen "üstelik siyaseten tarafsız olması gereken" bir Meclis Başkanı "düzeyine" yakışmadı.

Yalnız, öyle görünüyor ki Akşener'i yıldırma faaliyeti ters yönde etki yapıyor.

Bir sahil kasabasında gittiğim balık restoranı sahibi "Buralarda herkes Akşener'in kuracağı partiyi bekliyor. Merkezde bir parti büyük beklenti halinde, Akşener'in siyasi deneyimi ve konuşmaları güven veriyor" deyince şaşırdım.

Yeni partinin kurucuları arasında olan Yusuf Halaçoğlu "Türkiye'de yeni bir parti için büyük beklenti olduğunu gördük" sözlerinde haklıymış demek ki.

Onun ilerleyişinden korkmakta haklıdır ama Meral Akşener'le daha fazla uğraşmamak Bahçeli'nin yararına olabilir.

Güngör Mengi Vatan

***

Kimyaları iyice bozuldu

-------

AKP'liler de dahil, herkesin gördüğü, bildiği, kabul ettiği gerçeklerin tam tersini iddia etmek, AKP/ Erdoğan iktidarının, güvenilirliği ile birlikte gücünü yitirmesine de yol açıyor.

Medyadaki tetikçilerinin canhıraş saldırıları ve çabaları da bu güvenilirlik ve güç kaybını artık kamufle edemiyor.

(...)

Dedim ya, "Adalet Yürüyüşü iktidarın kimyasını bozdu":

Bu nedenle hata üstüne hata yapıyorlar...

Daha sertleşirlerse, güvenilirliklerini ve güçlerini daha da yitirecekler!

Emre Kongar Cumhuriyet

***

Suçun tam merkezindeydiler

-------

 (...) Benim merak ettiğim şey, o dönemde bu örgütün içinde yönetici olarak yer alıp, sonradan pişmanlık getirenlerin durumu.

Normal olarak bu kişilerin de yargılanması gerekir. Etkin pişmanlık durumu bu kişiler için söz konusu olamaz, çünkü bunun söz konusu olması için bütün bu bilgileri, örgütten ayrıldıklarını açıkladıkları zaman vermiş olmalılardı.

Mesela Hüseyin Gülerce. Bu çetenin organizasyon yapısı kamuoyu tarafından tam olarak bilinmiyor ama şunu biliyoruz ki bu adam, bu çetenin kamuoyu önündeki sözcüsü konumundaydı.

"Cemaat bu konuda ne diyor" diye sorulduğunda, gözler onun üzerine çevriliyordu.

Sonradan bu çetenin karanlık yüzünü gördü, vazgeçti, AKP'ye biat etti.

Bunda bir sorun yok. Ama bu çetenin en ağır suçlardan bazılarını işlediği zaman o örgütün yöneticisi konumundaydı.

Merak ediyorum, bu tür suçlarda "Ben sonradan pişman oldum" demek, takipten kurtulmaya yarıyor mu?

Benim bildiğim bu yargılama sonucunda ceza verilecekse belki bir hafifletici neden olabilir ama yargılanmaktan tamamen kurtulmaya yetmez.

HSK'cı beyler, bayanlar. Adalet Bakanlığı. Savcılar. Siz ne diyorsunuz?

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet