'Âlemlere zahmet' günlerimiz geride kaldı!

Yine bir gün ocakta oturuyoruz... İşsizlikten canımız da sıkkın... "Ne yapsak, ne etsek" diye düşünürken birden geleneksel ata sporumuz aklımıza geldi ve yine birilerini dövmeye karar verdik...

İyi de bize bir gerekçe lâzımdı... En akıllımız "Fatiha bilmeyenleri dövelim" dedi... Fena fikir gibi gelmedi bize ama Fatiha'ya biz de bilmiyorduk...  Başkaları sağa sola karışmadan, uslu uslu okula gidip yeni 'asr-ı saadet'e hazırlanırken, biz cahiliyenin zirvesinde gezmiştik senelerce... Bu cahillikle nereden anlayacaktık, çevirip gırtlağına bıçak dayadığımız kişinin Fatiha'yı doğru okuyup okumadığını?

Sonra mahalledeki caminin müezziniyle yevmiye karşılığı anlaştık... Birisini döveceğimiz zaman ona soruyorduk "Doğru okudu mu?" diye... O "Okuyamadı" derse herifi Ulus'tan Cebeci'ye kadar dövüyorduk... Allah affetsin, dedik ya cahiliyye dönemimizdi...

***

En komik olan da o vakitler kendimizi Türk zannetmemizdi... Türk aşağı, Türk yukarı, Türk şöyle, Türk böyle... Ne basit patolojik takıntılarmış öyle? Sonra kurtarıcı kadrodan birileri çıktı ve dediler ki "Bizim sayemizde herkes Türk olmaktan kurtuldu"... "Gâvura gâvur denmeyecek" müjdesinden yüz elli yıl sonra yeni bir müjde daha verilmişti: "Artık Türk'e Türk denmeyebilecek..."

Birden yüklerimizden kurtulduğumuzu, yer çekimsiz bir ortamda olduğumuzu hissettik...

Sonra bir başka kahramanımız çıktı ve "Türk diye bir ırk yoktur" dedi... Şok üstüne şok... Meğer biz yıllarca boşuna 'olmayan ırkın ırkçılığı'nı yapmışız... Ya da bunlar bizi 'olmayan ırkın ırkçılığını yapmak'tan vurmuşlar boşu boşuna...

Olsun, buna da şükür, gerçekleri sonunda birer birer öğreniyorduk... Tamam da Türk yoksa biz hangi millettendik o zaman? Neyse ki, onu da öğrendik... Biz 'bu millet'tendik... Zaten dünyada milletler işaret zamiriyle üçe ayrılıyorlardı 'bu millet', 'şu millet' ve 'o millet' diye...

Paradan altı sıfırın atıldığı dönemde, millet isminden de harfler atılmış, bir nevi tasarrufa gidilmişti... Hâliyle 'Ne mutlu Türk'üm diyene' yazılı tabelaların yeri de hurdacı olmalıydı... Evinde büyüdüğü kişilerin yıllar sonra gerçek anne babası olmadığını öğrenen çocuklar gibi kaldık birden... Olsun hakikati öğrenmiştik ya, o da fena bir aşama değildi... Artık cahiliyyenin yakıcı ateşinden kurtulmuş, hidayete kavuşmuştuk...

***

Bugün çok mutlu ve mesuduz... 'Âlemlere zahmet' olarak gönderildiğimiz günler geride kaldı... Bu arada ilişkilerimiz yumuşadı... Bize uzanan şefkatli eller sayesinde hak yolu bulduk... Geçen Kasım ayından bu yana talim üzereyiz...

Meselâ ben Fatiha'nın ilk üç âyetini ezberlemiş durumdayım... Geri kalanla ilgili de azmim var, mutlaka başaracağım... Artık kimseyi dövmem ama dövecek olursam da 'kalite kontrol'ü kendim yapabilecek duruma gelmek üzereyim...

Allah inandırsın, aramızdan 'elifba'yı bitirenler, Fatiha'nın yanı sıra İhlâs'ı ve Kevser'i ezberleyenler bile çıktı... Bu yakınlaşma gerçekten iyi oldu, hiç olmazsa dinimizi imanımızı öğreniyoruz...

Neydi öyle, şirk içinde debelenmeler, terör çıkarıp ülkenin huzurunu kaçırmalar... Şimdi 'havuz'a dalıp çıkıyorsun, hooooop vaftiz gibi bir şey, tertemiz oluyorsun...

***

Şimdi buradan henüz kurtuluşa ermemiş diğer arkadaşlara sesleniyorum: Tuttuğunuz yol yol değil... Gelin teslim olun, kurtuluşa erenlerden olun...

O mesajımı tekrar edeyim: Hiç utanmanıza sıkılmanıza gerek yok... Size az kullanılmış ikinci el mazeretler getireceğiz... Başkalarının 'teslimiyet' gibi gördüğü şeylerin aslında birer 'kahramanlık' ve 'fedakârlık' örneği olduğunu savunabilecek, bununla gurur duyacaksınız!..

Eve gittiğinizde ev halkı karşısında yüzünüz kızarmayacak emin olun!.. Memleketin bir kere daha size ihtiyacı olduğunda nasıl da koşa koşa cepheye gittiğinizi ve mukadderata bir kere daha el koyduğunuzu anlatabileceksiniz!..

Dünkü düşmanlarınızın övgüleri arşa doğru yükselirken, bunun haklı gururunu yaşayacak ve haklılığınızın anlaşılmış olmasından dolayı kendinizi çok güzel teselli edeceksiniz!.. Göğsünüze madalya gibi gazoz kapağı takan ve şefkatli elleriyle sırtınızı sıvazlayan yeni dostlar edineceksiniz!..

İşin sırrı relaks olmakta... Neo-hidayet sizi bekliyor...

Yazarın Diğer Yazıları