“Allah’a ısmarladık...”

Çanakkale Muharebeleri’nde, henüz daha hayatının baharındayken, Kerevizdere’de Fransızlarla çarpışırken şahadete kanat çırpan Teğmen İbrahim Nâci’nin tuttuğu günlük, ‘Allah’a ısmarladık...’ sözüyle sona eriyordu... Sevdiklerini, arkadaşlarını, ailesini ve dahası, canından aziz bildiği Türk milletini ve vatanını son nefesinde Allah’a ısmarlıyordu İbrahim Nâci...
Çanakkale Harp Malzemeleri Koleksiyoneri, sevgili dostum Seyit Ahmet Sılay’ın bizlere kazandırdığı ve yakın bir zamanda Yeditepe Yayınları’ndan çıkacak olan İbrahim Nâci’nin günlüğünü elime alır almaz, her satırında ayrı bir heyecan ve ayrı bir duygu yaşayarak bir solukta okudum. İbrahim Nâci’nin günlüğü, bizim açımızdan Çanakkale Savaşları ile ilgili çok kıymetli belge niteliğinde, nâdide bir eser.
İbrahim Nâci günlüğü, bağlı bulunduğu birliğinin Çanakkale Cephesi’ne sevk edilme emri geldikten sonra tutmaya başlıyor ve son satırlarını da şehit olmadan az önce yazıyor. Günlük İbrahim Nâci’nin bölük komutanının eline geçince bu sefer Yüzbaşı Bedri kalan yerden devam ediyor... Ve nihâyet günlük, Tabur İmamı Mustafa Memduh Efendi tarafından Yüzbaşı Bedri’nin şahadetinin not düşüldüğü 7 Temmuz 1915 tarihindeki satırlarla sona eriyor.
İbrahim Nâci tuttuğu günlükte, bütün duygularını otokontrole tabi tutmaksızın, olduğu gibi, bütün açıklığı ile yazıya dökmüş... Kaleme aldığı satırlar, sanki 21 yaşındaki genç bir subaya değil de onlarca esere sahip, büyük bir edibin şâirâne üslûbu ile günlüğe nakış nakış işlenmiş gibi... Günlükten okuduğumuz satırlarda İbrahim Nâci’nin en büyük endişesinin unutulmak olduğunu görüyoruz... Bu din, bu vatan ve bu millet için gösterilen kahramanlıkların ve fedâkârlığın unutulması...  Unutulmak endişesi sadece kendi ile ilgili değil, cephe hatlarında ulvî bir mefkûre için ölümlere atılan bütün Mehmetçikler adına...
1. Dünya Savaşı’nda cepheden cepheye, âdeta sevdalısı ile bir an önce kavuşmak arzusuyla koşar adım giden o nesil, Türk tarihinin gördüğü en kahraman ve fedâkâr nesillerinden biri... İbrahim Nâci’nin satırları, daha önce okuduklarımdan çıkarttığım bu kanaatimi şüpheye yer kalmayacak şekilde pekiştiriyor ve vatanı için bir an bile düşünmeden ölümlere atılan o nesle olan saygı ve hürmetimi kat be kat artırıyor... İbrahim Nâci’den yalnızca 11 gün sonra şehit olan Yüzbaşı Bedri, kendi yazığı satırlarda genç teğmenin mânevî huzurunda, ona seslenirken şunları söylüyordu:
“Hayatın baharı sayılan 21 seneyi henüz tamamlamış.Bu müddet zarfında bir Türk gencinin vefatı pek erkendi. Bu kaybı telafi etmek için ise yirmi bir sene beklemek pek uzun bir bekleyiş değil mi idi?
Türk gençliğinin akıttığı, sel gibi döktüğü kanı, şüphesiz vatanın kuru topraklarını sulayacak ve büyük bir feyz ve bereketle bu muazzez vücutların yerine daha faydalı, daha intikam alıcı, daha gayretli, daha bilgili... Hâsılı Türklüğü, Türk vatanını, Turanı, eski haşmet ve azametinden daha yüksek ikballere, şevketlere çıkaracak, filizler fışkıracak. İşte o zaman o şevket ve azametin ortaya çıkardığı bu kahraman, mütefekkir gençlerin, büyük atalarının namıyla kutsanıp yüceltilecek kahramanlık hikâyeleri destan olacak ve kendi gelecek ve saadetlerini bu şehit ve fedâilere borçlu olduklarını iftiharla itiraf edecek.
Naci, sen ve emsalin ölmediniz, bir iki kazma darbesiyle oyulmuş bir çukura gömülmediniz; siz büyük Türklüğün, Müslümanlığın sinesinde hürmet ve saygıyla yaşayacaksınız!”
Mübârek kanlarıyla aziz vatan topraklarını sulayarak bize emânet eden ulu ceddimiz; mânevî huzurunuzda size seslenirken, kendi neslim adına büyük bir mahcubiyet hissi yaşıyorum... Bırakın Türklüğü, Türk vatanını ve Turan’ı eski haşmet ve âzâmetinden daha yukarılara taşımayı, yüksek fedâkârlık ve cesâretinizle bize emanet bıraktığınız bu ülküler, bizzat bu devlete hükmedenler tarafından ayakları altında hayâsızca çiğneniyor.
Uğrunda can verdiğiniz bu mübârek vatan topraklarının üstünde kapkara bulutlar dolaşmakta... Türklüğün haysiyet ve vâkarı hiç bu kadar çiğnenmemiş ve hiç bu kadar tahkir edilmemişti. Şimdi bir taraftan yumruklarımızı bir taraftan da dişlerimizi sıkarak, derin bir uykuya yatmış milletimizin silkinip ayağa kalkmasını bekliyoruz... İnanıyoruz ki bu büyük milletin cevherindeki asil ve hamiyetperver duygular, yakın bir zamanda galebe çalacak ve sizlerin bize miras bıraktığınız ülküler teker teker gerçekleşecektir.
Kıymetli ülküdaşım Seyit Ahmet Bey; büyük bir fedârlıkla yaptığın çalışmalar için sana ne kadar teşekkür etsek azdır. İnşallah mükâfatını Hâk katında misli ile alacaksın...

Yazarın Diğer Yazıları