Alparslan Türkeş ve "1 Kasım" seçimleri

Konunun detaylarına girmeden öncelikle belirtmek isterim ki rahle-i tedrisinden geçtiğim Alparslan Türkeş, TÜRK Milliyetçiliğinin Başbuğu'dur; onu anlatmaya sayfalar yetmez. Bu sebeple ne olursa olsun hatırasına zarar verecek söz ve davranışlardan kaçınmak gerek. Sayın Bahçeli'nin ifadesiyle "Oğulbey" kendi yolunu böyle çizmiştir. Evlatları olarak milyonlarca Türk Milliyetçisinin yolu Başbuğ Türkeş'in yoludur. O yol MHP'yi işaret eder. Birazdan benim yapacağım gibi buradan seçim tahlillerine gidilmesi mümkün olsa da son derece üzücüdür. Çünkü Ülkücü Hareket Türkiye'nin markasıdır ve ağırlığı kişilerle ölçülemez. Eğer birileri bu hareketin gücünü görmek istiyorsa nefesiyle soğuk camlara afiş asan yürekleri, omzundaki sandıkla bir aracın içerisine binip "Başbuğ Türkeş" diyen boyacıyı, "Gel! bunlar Ötüken'den" diyen simitçiye de baksınlar...

Büyük sınav

Gelelim asıl mevzuya...

Birincisi; Tuğrul Türkeş'in bu kararı sonrasında kısa vadede irdelenmesi gereken en önemli husus bunun 1 Kasım seçimlerine nasıl yansıyacağıdır. Doğrusu ülkenin selameti ve siyaset aritmetiği açısından gerisi teferruattır. Bence dar alanda kısa paslaşmalar yerine bu olayın irdelenip gerekli çözümlerinin hayata geçirilmesi daha önemlidir. Özellikle Sayın Bahçeli'nin stratejisini geniş kitlelerde savunma konusunda daha etkili bir sunum ve medya planlaması yapılması kaçınılmaz gözükmektedir.

İkincisi; erken seçim atmosferine girdiğimiz bu günlerde Türk siyasi hayatı gerçekten büyük bir imtihandan geçmektedir. Partiler, siyasetçiler ve her şeyden önemlisi millete "senin vekilin olmak istiyorum" diyenlerin güven konusunda gerekli olan ikna yeteneğine belki de en çok ihtiyaç duydukları bir dönem olduğunu düşünüyorum. Şüphesiz böylesine yeteneğe sahip olan bir siyasal sistemin bunu etkili kanallarla anlatabilmesi vazgeçilmezdir. Çünkü süre kısıtlı, tüm Türkiye'yi dolaşarak söz söyleyebilme imkânını neredeyse ortadan kaldırmaktadır.

Üçüncüsü; bu olay belirli çevrelerce yürütülmekte olan bir seçim kampanyasının nihai unsuru haline getirilmektedir. Zira 7 Haziran seçimlerinde az farkla kaybedilen illerde açığın kapatılması ve MHP'nin geleneksel tabanının yoğunlaştığı küçük ve orta ölçekli illerdeki etkili hamlelerle beklenen oyların kanalize edilebilmesi, AKP'nin tek başına iktidar için gerekli olan 276 ve üstünde bir milletvekili sayısına ulaşabilmesinin en pratik yolu olarak düşünülmektedir. Elbette ki iktidarı elde tutmak isteyen bir siyasi parti olarak AKP'nin böyle bir strateji yürütmesi doğal karşılanabilir. Önemli olan bu mücadelenin karşı tarafında hangi hamleyi getireceği ve sonuca nasıl yansıyacağıdır. (Bu konudaki araştırmamız tamamlanmak üzere.)

Dördüncüsü ve belki de AKP açısından yürütülecek kampanyanın en önemli yanı Başbuğ Alparslan Türkeş ismi üzerinden bir kısım seçmenin AKP'ye kanalize edilmek istenmesidir. Bunu yaparken kullanılacak temel cümleleri duyar gibiyim... "Alparslan Türkeş olsaydı böyle yapardı", "Bakın Türkeş soyadı da bizimle", "MHP, koalisyonu engelledi" şeklinde üretilebilecek bir söylemin seçim meydanlarında, kahve ve ev toplantılarında öne çıkarılacak araçlardan olduğunu hepimiz görüyoruz. Ancak bu propagandaya hazırlananların kendilerine şu soruyu da sormaları gerekir. Bütün liderlerin adını bir üniversiteye verirken Alparslan Türkeş neden aklınıza hiç gelmedi? Çok değil daha 7 Haziran'da merhum Türkeş'in kendi sesinden açıklaması varken onun ismini "darbeyle" ilişkilendirmek isteyenler kimlerdi? Türk Milliyetçiliğine en ağır hakaretleri kimler yaptı? Eminim pek çoğu millet karşısında sorulacaktır.

Milletin doğal tepkisi

Şimdi işte asıl soruya geliyoruz. Bunların MHP tabanında bir karşılığı olur mu?

Şunu net bir biçimde söylemek lazım. MHP, 46 yıllık kurumsal bir sistemdir. Ülkücüler tarihin en zor dönemlerinde davasına ve partisine sahip çıkma sınavını başarıyla geçmişlerdir. Algısal olarak "Dışarıdan müdahale mi var?" sorusunu kendisine soran her ülkücü MHP'ye ve Sayın Devlet Bahçeli'nin mücadelesine sahip çıkacaktır. Uzağa gitmeye gerek yok; daha önce farklı yollarla, kirli komplolarla MHP baraj altında bırakılmak istendiğinde milletin sandıkta verdiği doğal tepkiyi unutmamak gerekir. Tabii ki seçim dediğimiz şey siyaset bilimi açısından bir strateji ve kendinizi ifade edebilme süreci. Dolayısıyla Ülkücü Hareket'e yönelen bu kampanyayı geri püskürtmek hiç zor olmayacak, yeter ki bu tehlikelere uygun yöntem, aday ve araçlarla cevap verilebilsin.

Yazarın Diğer Yazıları