"Altın Ahududu"luk performans!

Son günlerin en sık başvurulan tanımına işimiz düştü yine;

Tam bir tiyatro!

***

Öyle gün oluyor ki, akşama ne yemek yapacağıma yarım saatte karar veremiyorum ben...

İşe giderken ne giyeceğime yarım saatte karar veremiyorum bazen...

Bir seyahat kararı almam değil saat, günler sürebiliyor...

Saç rengimi değiştirsem mi diye bile uzuuuuuuun değerlendirmeler yapıyor, kırk kişiye fikrini soruyorum mesela...

Ama beyler...

Rejimin söz konusu olduğu (zaten değişmemiş miydi demeyin hemen; mevcut Cumhurbaşkanı dışındaki mevcut aday adaylarının tamamı "parlamenter siteme dönmeyi" vaat ettiğine göre değişmeyebilir de) seçimin yapılmasına 30 dakikada karar verdiler/verebildiler...

Yazayım mı bilemedim, bendeki ilk çağrışımı:

Yersen!

***

Karşılama-uğurlama, hoş-beş faslı 10 dakika desen, haydi içlerine atom karınca kaçmış olsun 5 dakikada o kısmı halletmiş olsunlar; kaldı mı sana een kralından 25 dakika!

Bu 25 dakikada;

-Bir radyo spikeri seriliğinde konuşan kimseler değiller ama- İç ve dış gelişmeler üzerinde "oldukça geniş bir yelpazede istişare" edebildiler...

Bu "oldukça geniş yelpaze"nin dışında bir de "erken seçim teklifini değerlendirme fırsatı" bulabildiler!

Bu "fırsat" anında taraflardan birinin "erken seçim kararının gerekçelerini anlattığı" diğerinin bu gerekçelerle ilgili geri bildirimde bulduğu "verimli bir görüşme" yapabildiler.

Enine boyuna tartıştıktan sonra da "ortak bir karar" verebildiler.

Vallahi bravo da...

Oyunculuklar Oscar'lık olsa bile böylesi "mantık hatalarıyla" dolu bir kurguyla ancak "Altın Ahududu" alır bu senaryo!

***

BASKIN SEÇİM

Şunda anlaşalım; yangından mal kaçırır gibi ilan edilen "erken" değil "baskın seçim"dir.

***

Velev ki İYİ Parti katılamadı...

İYİ Parti Genel Başkanı 24 Haziran'da seçime girmelerinin önünde hiçbir engel olmadığını açıkladı ama "olağanüstü" şartlarda gidilen bir seçimde, velev ki gayri hukuki olarak İYİ Parti'nin seçime girmesi engellendi; Meral Akşener'in adaylığını nasıl engelleyecekler?

***

SORU-YORUM

Kendisini "cumhur ittifakı"na iliştirmeye çalışan partilerin "ne zaman olursa olsun, biz teşkilatlarımızla seçime hazırız" açıklaması yapma yarışına girdiklerini görünce sormadan edemiyor insan; madem o kadar hazırsınız neden kapıdan kovulsanız bacadan ittifaka dahil olmaya çalışıyorsunuz?

***

OHAL'de Seçim - II

Bu da başka bir tiyatro; OHAL, tamamı aynı kişinin sevk ve idaresinde olan kurul ve kurumlardan 'biri tavsiye etmiş, biri karar almış, biri oylamış, biri onaylamış' usulüyle uzatılıyor!

Ve siyasetin kimi aktörleri de "OHAL'de seçim mi olur"u tartışıyor safiyane şekilde.

16 Nisan (2017)'da olmadı mı?

Üstelik de bırakın muhalefeti filan ülkenin Başbakanının "Referandum olması halinde, elbette kimseye, 'OHAL altında seçime gidildi... OHAL şartlarında referandum yapıldı' gibi bir söz söyleme fırsatı vermeyiz. Bu nedenle referandum öncesi OHAL kaldırılır diye düşünüyorum" sözlerini eze eze referandum OHAL'de yapıldı.

Hukuk evet ayaklar altına alındı.

Evet, o güne kadar "darbe günleri"nin uygulamasıydı; demokrasiye yakışmadı.

Ve fakat yapıldı ve muhalefetin o gece yaşadığı savrukluk yüzünden iptali de sağlanamadı!

Dolayısıyla...

Yolunuz -öyle anlaşılıyor ki- uzun değil ama çetin bir yoldur ey muhalif kardeşlerim!

Bu yolda her türlü eşitsizliğe uğrayabilirsiniz...

Televizyonlar ekranlarını karartabilir, gazeteler çabanıza "kibrit kutusu" ebadında yeri layık görebilir...

Toplantılarınız, mitingleriniz ve her nevi propaganda faaliyetiniz "güvenlik" gibi gerekçelerle iptal edilebilir...

Siz ve dahi destekçileriniz terörist, darbeci vs. ilan edilebilir...

Bu ilanın akabinde siz ve dahi destekçilerinize operasyonlar yapılabilir...

Hakkınızı arayacak merci bulamayabilirsiniz; bütün kapılar yüzünüze kapanabilir...

Sandıkta oyunuz doğurmak suretiyle çoğalabilir yahut mevta olmak suretiyle buharlaştırılabilir...

Ve "hatta" iktidar mensupları "savaş" diye tanımladığına göre -Allah muhafaza- kan gövdeyi götürebilir...

Ve fakat bütün olumsuz koşulların, felaket senaryolarının, katakullilerin ötesinde seçimin çok basit bir matematiği var;

Sandığı tutacak, bırakmayacaksınız...

Önünüzdeki defterde kayıtlı seçmenlerden kaçının oy kullandığını, araya bilgisayar oyunları girmeden evvel oyların sayıldığı esnadaki dağılımı ve o dağılımın il-ilçe seçim müdürlüklerindeki monitörlerdeki sonuçlarla eşleşip eşleşmediğinin kontrolünü 'zamanında' yapacaksınız; o anda, orada, yerinde müdahaleyle, gerekirse yeri yerinden oynatarak her bir seçmenin oyuna sahip çıkacaksınız...

Velhasıl, bir gün ve gece uykusuz kalacaksınız...

Vaat ettiği, sonrasında bir ömür huzur içinde uyumaksa değmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları