Aman dikkat

Herkesin malumu olduğu üzere, hükümetle memurlar arasında sürdürülen toplu sözleşme pazarlığı uyuşmazlıkla sonuçlanmıştır. Bu uyuşmazlık memur, emekli ve daha çok da hükümeti rahatsız etmiştir.
Yapılan pazarlıklar bitti bitmesine ama yasa gereği yapılması gereken işlemler devam ediyor. Bunlardan biri de hakem heyetine gitmekti. Bu işlem de gerçekleştirildi. Bundan bir şeyler çıkar mı derseniz. Olumlu bir sonuç çıkacağı beklenmiyorum, ama bekleyip göreceğiz.
Karamsarlığın nedeni ise; Hakem heyetinde görev yapacakların hükümet tarafından atanması ve diğer bir husus ise, hükümet üyeleri ve Başbakanın açıklamaları ile yapılan baskı ve yönlendirme çalışmalarıdır.
Yaptıkları ile bir türlü yetinmeyen, Başbakan başta olmak üzere tüm hükümet yetkilileri, memurların hak araması karşısındaki rahatsızlıklarını dile getirerek, çalışanları imalı da olsa nankörlükle suçlanmaktadır. Biz size toplu sözleşme hakkı verdik, sizler bunun karşılığı olarak yaptığınız eylemlerle bize zor anlar yaşatıyorsunuz diyorlar. Sanki ulufe dağıttılar. Olması geren budur diyemiyorlar.
Hâlbuki Başbakan her söyleminde “Darbe Anayasası bu ülkeye yakışmıyor mutlaka değişmeli” diyor. Bu Anayasadan önce memurun zaten sendikal hakları vardı. Siz henüz oraya bile gelemediniz. Unutulmamalı ki demokrasinin özünde insan hakları yatar. Çalışanın da grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı bir insanlık hakkıdır. Demek ki verilen toplu sözleşme hakkı sizin bir lütfünüz olmayıp demokrasinin gereğidir. Ayrıca söylemlerinizle de hiç mi hiç bağdaşmıyor.
Olan bir hakkın kullanımı hazmedilememiş olacak ki, çalışanlar arasına nifak sokularak sendikal birliği parçalayıp, güçsüzleştirmeye çalışılıyor. Bunun en bariz örneğini de öğretmenlerle diğer çalışanları karşı karşıya getirme çabalarıdır. Memur kardeşim aman ha dikkat.
Öğretmenlerin en düşük 1624 lira aldığını, bunun ise 15 saat çalışma karşılığı olduğunu. Diğer memurların haftada 40 saat çalışıp daha az ücret aldıklarını. Öğretmenlerin iki ay tatil yapıp, diğerlerinin ise 20 gün tatilleri olduğunu. Öğretmenlere ayrıca ek ödenek ödendiğini söyleyen bir Başbakan.
Görülen o ki baba evlatları arasında mal dağıtımında haksızlık yapmış. Ben bu işleri beceremiyorum siz çözün diyor. Sanki yapılanların müsebbibi öğretmenler. Hâlbuki öğretmen doğruyu adaleti öğreten kişidir. Siz buna riayet etmemişseniz kim suçlu. Kaldı ki söylenenlerin bir çoğu yanlış olup beyin bulanıklığı yaratmaktan başka bir şey değildir.
Su çok iyi bilinmeli ki, öğretmen haftada 15 saat değil, günün tamamı, çoğu zaman geceleri ve bazen hafta sonları da çalışmaktadır. Başbakan çalışma deyince öğretmenin ders saati içinde geçen zamanını anlıyor olsa gerek. Öğretmen her gün günlük plan yapar, sınav soruları hazırlayıp okur. Ödevleri okuyup değerlendirmesini yapar. Yetmedi bayramlarda, seçimlerde ve hafta sonu yapılan sınavlarda görevlendirilirler.
Öğretmenlerin iki ay izin kullandığı konusunda da ya bilgi sahibi değiller ya da böyle söylemeyi yeğliyorlar. Zannediliyor ki okullarda eğitim öğretimin kesilmesiyle öğretmenler de tatile giriyorlar. Hâlbuki sınavlardı, hizmet içi kurslarıydı, kurul toplantılarıydı derken öğretmenler 15 Temmuz 15 Ağustos arası izine çıkıyorlar. Ayrıca memurlarımızın izin hakkı 20 gün değil bir aydır.
Böyle bir ayırım yapma yerine her çalışana insanca yaşayabileceği bir ücret vermek gerekmez mi? Parlamentoda görev yapan vekillerimizden de görevi süresince bir kez dahi kürsüye çıkmayan ve asli görevini ihmal edip ek iş yapıp para kazananlar var. Çalışıyorum diyenlerin bir kısmı ise doğru dürüst göreve gitmezken, gidenlerinde haftada üç gün saat üçle on dokuz arası çalıştığı bilinmektedir.
Başöğretmenimiz insanların çarıklarını yediği dönemde öğretmene 30 altın aylık maaş verip, cephede devam eden savaşa rağmen maarif kongresine katılmıştır. Aslında Başbakan da çok gezen biri olarak, gittiği ülkelerin yaptıkları güzel şeyleri zaman zaman ülkemizle kıyaslayan kişidir. Almanya’da memurun hangi hakları olduğu ve GSMH’dan aldığı payı çok iyi bilirler.

Yazarın Diğer Yazıları