Ambargo yetmez Evet çıkmaz

NTV'nin "Doğrudan Siyaset"inde yine bir ilki yaşadım. Prof. Dr. Ali Murat Vural önemli tespitlerde bulundu. Ancak eleştirilerini sıralamadan önce üstüne basa basa "Hiçbir siyasi eğilimden yana değilim" dedi. Bu cümlenin üstünde durmak istiyorum. Çünkü daha düne kadar "Biz tarafsızız, objektifiz" nutukları atanlar bugün iktidar sözcüsü. Programcılar bırakın çağırdıkları konukları kendi mensuplarını bile kapının önüne koyuyorlar. Gerekçe hükümet aleyhine konuşmak. Toplum bu şekilde baskı altına alınıyor.

Dün sabah Fox TV'de Gaziantep'in bağımsızlaştırılmış milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın yakarışını izledim. Onca lafı arasında "Halk TV dışında bizi ekrana çıkaran yok" dikkat çekici idi. Tam bu anda İsmail Küçükkaya devreye girdi: "Adlarını vermeyeceğim ama üç büyük kanal, Deniz Baykal'ın konuşma talebini reddetti". Gerekçe belli. Çünkü Ak Parti'nin yasaklamaları uygulanıyor. Mecburiyetten ve "başımıza bir şey gelir" korkusundan. Yazılı medyaya bakıyorsunuz, tamamına yakını "havuz medyası". İktidara muhalif sadece 2-3 gazete kaldı. Bunlara hiçbir şey yapmasalar, ilan ambargosu uygulanıyor. İktidarın sıkıştırmaları yetmiyor gibi şimdi de "koalisyon ortağı" Devlet Bahçeli'nin kara listesi eklendi.

"Yeter" denecek

Referandum kararından sonra ne dediğimi hatırlayın: "Vatandaş mutfağın sesini iyice hissetmekte. Üç kuruşluk maaş artışı ulaşım başta, her türlü zamla çoktan geri alındı. Bunun hesabı mutlaka sandıkta sorulacaktır".

Sonra da eklemiştim; "16 Nisan'da gerçek tepki ortaya konacak". Referandum Meclis'ten geçer diyen de bendim. Şimdi "Hayırcılar kazanacak" diyerek fikir beyan ediyorum.

Peş peşe

İç göçün kentlere taşıdığı insanlar bile talep artırdılar. Bunlar, 15 yıl boyunca Erdoğan'a her seçimde tam destek verdi. Geldikleri nokta ekonomik kriz. Yani geçim sıkıntısı. Eğer bulgur son bir ayda 1.65'ten 2.05'e, süt 1.65'ten 1.95'e çıkmışsa birileri hesabını iyi yapmalı. Ekmek bile zamlandı. Yağ fiyatları uçtu. Bu gerçeklerin ışığında tencere dolmuyor. Hatta kaynamıyor. Bu vatandaş "yandaş medyadan etkilenmez". Sandığa giderken "ne kapı kapı dolaşanlar"ı ne de "televizyonlarda propaganda yapanları" kaale alır. Üstüne üstlük son 1.5 yıldır artan terörü olumsuzluklar hanesine ekleyebilirsiniz.

Özal'ın başına gelen

İktidar takımının sevdiği ve saydığı Turgut Özal'ın belediye seçimlerini öne alma çabasını hatırlatayım. 25 Eylül 1988'deki referandumda %35 Evet'e karşı %65 Hayır demişti. Özal'ın gerileme dönemi böyle başlamıştı. Hatta Bedrettin Dalan gibi bir başarılı isim Nurettin Sözen karşısında yenilmişti. Toplum bir yerde Özal'a "artık yeter" demişti. Aynı havanın solunduğunu görebiliyorum. Çanlar bu kez Erdoğan için çalıyor. Uygulanan sansür bu gerçeği örtemez. Aynı son Devlet Bahçeli için de geçerli olacak.

"Erdoğan faktörü, son anda Evet'i toparlayacaktır" diyenler yanılgı içinde. Cumhurbaşkanı'nı yıldız futbolcuya benzetenlere de bir gönderme yapacağım. Messi'li Barcelona, PSG'den daha yeni 4 gol yedi!

***

"Şerefsiz" dedi

Tarafsız Bölge'deki iki isim uyarılarımın haklı çıkmasıydı. CHP'li Aytun Çıray genelde söylediklerini tekrarladı. Muhalefet milletvekilidir, normal karşılarım. Reşat Petek, Ak Parti milletvekili. Aynı zamanda "15 Temmuz Komisyonu Başkanı". Ancak ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Canlı yayında Çıray'a "şerefsiz" diyecek kadar saygısızdı. Üstüne üstlük özür bile dilemedi. Ağzının içinde yuvarlayıp, bıraktı. Türk siyasi hayatı böylesi insanlardan kurtulmalı. Onun başkanı olduğu komisyonun raporundan fayda geleceği inancını taşımıyorum.

Bu arada Ahmet Hakan Coşkun'a da bir iki laf etmek istiyorum. Bu kılıksızlıkla devam edecekse ekrana ilk çıktığı günlerdeki haline dönebilir. Hani potur-şalvar karışımı olanları giyebilir.

Yazarın Diğer Yazıları