Amerika ve medya

Geçen hafta, asrın lideri gündeme, Suriyelilere vatandaşlık konusunu attı. Memleket meseleleri, tavla ve çay ile çözümlenirken, eski bir AKP'li bunun tuzak olduğunu ileri sürdü. (AKP inişe geçerken ne hikmetse "eski" AKP'lilerin sayısı da artıyor). Hem de teklif, Adnan Hoca diye bilinen Adnan Oktar'dan gelmiş, "maşallah-inşallah" kedicikler ara bulucu mu, bilemiyorum. Dış politikamızdaki kaliteye dikkat çekerim. Eski AKP'li arkadaş, Suriye'de Esad ve Mısır'da Sisi ile yapılan görüşmeleri kamufle için, gündeme Suriyeliler konusunun atıldığını savundu.

                İlkbahar'da bir yazımda, ABD'nin Türkiye'deki Erdoğan hâkimiyetini yıkmak için, bir şeyler organize ettiğini ve hatta bunun için kabaca bir tarih bile verdiklerini yazmıştım. Verilen tarih Mayıs sonu, Haziran ortasıydı. Temmuz ayı ortalarına geldiğimize göre, acaba dolduruşa mı geldim diye aklımdan geçti. Ancak başka bir Amerikalı arkadaş, elçiliklerdeki büyük kadro değişikliklerinin (Ankara'daki elçilik Amerikalı personelinin yarısından fazlası) bu sonbaharda olacağını, belki yanlış sinyal aldığımı söyledi. Sanmam ama belki.

Yeni haber; Erdoğan ve ekibinin sahip olduğu medyanın büyük ve etkili bir kısmını kapsayan, gazete, TV ve dergiler üzerinde Amerikalılara satış pazarlıklarının sürdüğü. Pazarlıkta; daha önce tepelerde yer alıp, şimdilerde, tirajları beş binlerde gezinen bazı gazeteler ve yeni bir televizyon varmış. Aklıma yatmayan, Amerikalılar bir iktidarı devirmek için neden bu kadar masraf etsin? Daha ucuz birçok yolu varken. Bana mantıklı gelmedi. Evet, bir şeyler gelişiyor, bir şeyler oluyor, görüyorum hissediyorum...

***

Türkiye'de en fazla, Trump başkan olacak mı? diye soruluyor. Türk halkı, Amerikan sistemini, en cahil üçüncü ağız ve günlük değerlendirmelerden izlediği için, anlayamıyor. Birincisi Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin yakında yapılacak genel kurullarında, her iki partinin başkan adayları oylanıp açıklanacak. Şimdilik Hillary, Demokratların, Trump da Cumhuriyetçilerin adayı. Ve iddia ediyorum ki Hillary, Amerikan seçim tarihinde Demokratların, Cumhuriyetçiler karşısında kazanabileceği en açık farkı yapacak.

Sebep, Cumhuriyetçi Parti'nin yarısının radikal, yarısının liberal olması. Bu liberal grup, Trump'a oy kullanmaktansa, Hillary Clinton'a oy verecek. Aslında Demokratların başına, Hillary'nin yerine Bernie Sanders'ın geçmesini tercih ederdim. Hillary'nin, kocası Clinton'un Beyaz Saray seks skandalı sırasındaki tutumu yüzünden, kendisinden pek hoşlanmam. İkinci soru, Hillary'nin dış politikası ne olacak? İnanın hiçbir değişiklik olmaz. Zira ABD dış politikaları 20'şer yıllık dilimler halinde hazırlanır ve seçilen kim olursa olsun, aynı politika devam eder. Yani olacaklar sır değil.

***

Gelelim New York'ta bulunan Zarrab olayına. Tutuklandığı zaman, yandaş basın, anlaşmalı olarak gelip teslim olduğunu savundu. Ne kadar yanıldıkları ortada. Anlaşmalı adam, servet dökerek, piyasanın en pahalı hukuk bürolarını tutar mı? Reza'nın hatası, belki etkilerim diye hâkim yerine jüriyi seçmesi. Bir ara jüri görevi yaptım, şahsi tecrübe, hâkimler jüriden insaflı olur. Ayrıca jüri duruşma sürecinde dünyadan tecrit edilir. Ayrı bir otelde, telefon falan yok, zor iş. Bence Zarrab duruşması uzadıkça bazı üst düzey yetkililerin adları da dava dosyasına sanık olarak girecek. Tabii bizimkiler dünyayı sazan sayıp, Suriye'deki irticacı örgütlerle dans ederken, ABD Dışişleri Bakanı Kerry durumu açık etti.

Son olarak, bayramda sayfiye yerleri doldu-taştı. Gördüğüm her yerde, herkes nakit yerine, kredi kartı kullandı. Basit bir hesapla bu dokuz günlük tatil aile başına en az, 6 bin liraya patladı. (Günde 100 lira plajda harcama, toplam 900, günde minimum konaklama 150 liradan 1500. Günlük yeme en az 200-300 liradan 2000-2700, en az 500 benzin, öbür abur cuburu saymıyorum bile.) Herkes borçlu. Ama ekonomi, ülke, tepe taklak, ilerisini geleceğini düşünmeyen bir halk ve liderler. Pompei'nin son günleri. Lale devri. Ne olacak, ne bekliyorsunuz yani?

Yazarın Diğer Yazıları