Ana dilde eğitim

Dünyamızda var olan her devletin, varlığını ve birliğini ikame ettirebilmesi için geliştirdiği bir kısım yöntem ve kuralları vardır. Geliştirdiği bu kurallarını ise devletin temel yasası olan Anayasa ve ona uygun yasalarla pekiştirir. Anılan yasalara ise devletin tüm kurum, kuruluş ve yurttaşlarının uymak gibi bir mükellefiyetleri vardır. Uyulmazsa ülkede kaos yaşanır, ayrışma başlar sonunda devlet parçalanır.
Her bağımsız devletin olduğu gibi bizim de uymamız gereken kuralları içeren Anayasa ve yasalarımız vardır. Beğeniriz veya beğenmeyiz ancak yürürlükte olan yasalara uymak mecburiyetindeyiz.
Yürürlükteki Anayasamızın, 66. Maddesi gereği Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. 3. değiştirilemez maddesine göre ise bu ülke insanının dili Türkçedir. 42. Maddesi gereği ise Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez hükümlerini getirmiştir. Tabii ki uluslararası antlaşma hükümleri hariç. Anayasamız böyle emrettiğine göre hepimizin de buna uyması gerek.
Bazıları Anayasamızı ihtilalcilerin yaptığı bir Anayasa diyerek sivil bir Anayasa yapma adına yola çıkmışlardır. El hak doğrudur. Ancak yapılmak istenen bu gerekçenin arkasına sığınarak Türk adını Anayasadan çıkarma çalışmaları olmuştur. Nitekim bunda başarılı olamayacaklarını anlayanlar, ülkem insanını önce 36 etnisiteye ayırmak suretiyle Anayasanın arkasından dolanarak süfli emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır.
Ne yazık ki, halka bunu hazmettiremeyeceklerini anlayınca derhal B planını uygulamak suretiyle önce “Kürt açılımı” sonrası “çözüm süreci” diyerek hedeflerine yürümeye çalışmışlardır.  Türklüğü ayaklar altına aldıklarını söyleyerek, mahkemeyi bölücülerin ayaklarına götürmek suretiyle beratlarını sağlayıp şov yaptırmışlardır.
Önce söylediklerini daha sonra inkâr edip, on binlerce insanımızın katili ve milyarlarca dolar ekonomiyi zarara uğratan bölücü başıyla pazarlığa oturmuşlardır. Türk milleti için ortaklaşa hazırladıkları zehri, bir saatlik laf kalabalığının ardından şifa niyetine halka sunmuşlardır. Karşı çıkanları ise vatana ihanetle itham edip, kendi yaptıklarını vatanı kurtaracak tek çare olarak takdim etmişlerdir. Halkımıza tıpkı Osmanlı Devletinin son zamanlardaki anları yaşatmaya başlamışlardır.
Çok önceleri özel dershanelerde başlattıkları Kürtçe eğitimi, üniversitelerde kurdurdukları kürsülerle güçlendirdiler. Çözülme sürecinin devamında  “demokratikleşme paketi” adı altında Türk alfabesinde olmayan harfleri klavyeye hürriyet maskesiyle serbest ederek, Türk Harf Devrimi Kanunu’nu yok saydılar. Peşinden okullarımızdan  “Andımız” ıkaldırmak suretiyle Atatürk ve Türk kavramının kullanılmasına son verdiler.
Okullarda her etnisite mensupları için kendi dillerinde seçmeli derslerde eğitim yapılacağı ilan edilerek, Kürtçe, Zazaca, Arapça ve Lazca eğitim başlatılmış, diğerlerinin ise çalışmaları sürdürülmektedir. Bunlar da hızlarını kesmemiş olacak ki, Süryanice ve Çerkezcenin ana dilde eğitimini serbest bıraktılar. Seneye ise sınavların Kürtçe yapılacağı duyurulurken diğer etnisite mensuplarının sıraya girmesini sağladılar.
Bir taraftan vekillerine verdirttikleri beyanlarla  “Bugüne kadar Türklüğümden hiçbir fayda görmedim. Andımız gibi bir ucubeyi kaldırdık”  dedirterek Türklüğe hakaret ettiler. Bunun yanı sıra halkı birbirine karşı kışkırtarak hasım hale getirmeye yöneldiler. Biraz daha ileri giderek ana muhalefet partisine götürdükleri teklifle de Anayasadan Türklüğün çıkarılması karşılığında tutuklu vekillerini serbest bırakmayı söylediler.
Türklüğe bu kadar kin duyup hasım olmanın bir anlamı olsa gerek ki, tüm bunlar Anayasa ve yasaları yok sayarak ve yargı kararlarını tanımayarak karşımıza çıktılar. Bir ülke ki, yasalarının yapıcıları yasaları tanımıyor. İşte buna da adalet ve kalkınma diyorlar.
Tüm bunları yapanlar, Türkiye’nin ve Türklüğün güçlenmesinden korkanlar tarafından ödüllendirilerek müzakere başlığından birini daha açtılar. Diğer taraftan bağırdıkça bir şeyler alan bölücüler, iç savaş çığlıkları atarak aldıklarından daha çok almanın peşine düştüler.
Böylece; ben ben diyenlerin nasıl yasaları tanımadığını, gören gözleri bağlamaya, konuşan ağızları bantlayarak susturmaya çalıştığı ve çalışan beyinleri mankurtlaştırdığı bir örnek demokrasiyle ülkeyi ne hale getirdiklerini birlikte görüyor ve izliyoruz. Tüm cumhurun Cumhuriyet bayramını kutluyor, bu güzelliği bize bahşeden başta Atatürk olmak üzere tüm emeği geçenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları