Anadolu dinî tarihinin geleneksel boyutu

Anadolu dinî tarihinin geleneksel boyutu
Prof. Dr. M. Saffet Sarıkaya'nın, "Anadolu Alevîliğinin Tarihi Arka Planı" adlı eseri Alevîliğin oluşumu ile ilgili önemli bilgiler sağlarken Türklerin İslâm'ı benimseme ve yaşama süreçlerindeki bazı müphem noktalara da ışık tutuyor.

Alevilik hakkında söz söyleme önceliğinin Alevilere ait olduğunu kaydeden Prof. Dr. M. Saffet Sarıkaya "Dinî bir oluşum ve yapılanma olan Aleviliğin ne'liği meselesi şüphesiz öncelikle bu yolun yolcusu Alevileri ilgilendirmektedir" dedikten sonra şu değerlendirmeyi yapıyor:

Alevilik kendi ifadeleriyle "Biz bezm-i ezelde / elest bezminde kalu bela dediğimizde Ali'ye de ikrar verdik" sözünde ifadesini bulan kökleri tarihin derinlerine uzanan bir oluşumdur. Öte yandan Alevilik nedir? Ne zaman ortaya çıkmıştır? Ne zaman başlamıştır? Aleviliğin inanç yapısı nedir? Sünnilikten farkı nedir? Aleviliğin Şiilikle ilişkisi nedir? Alevilik mezhep midir tarikat mıdır? Diğer mezhep ve tarikatlarla ilişkisi nedir? gibi sorulara verilen cevaplar bir hayli farklıdır. Bu farklılıkta bilgisizlik, ön yargı, fikrî taassup, ideolojik ve siyasi tavır, farklı bilimsel disiplinlere göre değişen ve kimi zaman birbirine zıt yaklaşım ve yorumlarla karşılaşılır.

 Bu satırların yazarı Alevilik meselesinin tarihî süreciyle ilgilenmiş, konuyla ilgili en eski kaynaklardan Fütüvvetnamelerle başlayan bir çalışma serüvenine girişmiş çalışılan alanın sınırlarını tayin etmek ve ne'liğini belirlemek için Alevilikle ilgili şu tanımı yapmıştır; "Alevîlik XIII. yüzyılda Anadolu'daki sosyo-dinî kaynaşmaların bir sonucu olarak oluşmaya başlayan ve XV-XVI. yyldaki Hurûfi ve Safevî tesirlerine maruz kalarak oluşumunu tamamlayan dinî bir oluşumdur"

Alevilik teriminin kullanımını XIX. yüzyılın ikinci yarısı olduğunu dikkate aldığımızda bu tanımın tarihî oluşum süreci çerçevesinde yapıldığını belirtmek gerekir. Anadolu'nun Türkler tarafından fethedilip İslamlaştırılması dünya tarihini değiştiren önemli olaylardan birisidir. Çünkü tarihin ilk dönemlerinden beri bu coğrafya, sahip olduğu jeopolitik konumuyla farklı milletlerin ilgisi çekmiştir. XI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren de büyük ölçüde Oğuzlardan oluşan Türkmen boylarının ülkesi olmuş ve 1176 Miryokefalon Savaşından sonra da Batılılar tarafından Türk adıyla "Türkiye" diye adlandırılmıştır.Anadolu'da XI. yüzyıl öncesi Türk izleri görülmekle birlikte ilki fetih hareketleriyle birlikte XI. yüzyılda gerçekleştirilen göçlerin ikinci büyük dalgası XIII. yüzyılda Moğol istilasından kaçanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu ikinci dalga Türkiye'nin hem demografisini hem de sosyal yapısını belirgin ölçüde değiştirmiştir. Bu göçler sonucu Anadolu'da "Ocakzadeliler," Tahtacılar, Türkmenler, Çepni/Çetmiler, Abdallar gibi zümreler ortaya çıkmıştır. Türklerin İslâmlaşması sosyolojik bir gerçeklikle yerleşik kültür, göçebe ve yarı göçebe kültür grupları arasında farklı boyutiarda gelişmiştir.

Çalışmada Anadolu'nun dinî tarihinin geleneksel boyutu, mezhep ve tarikat eksenli olarak ele alınmış, Türkiye Aleviliğinin oluşum sürecinin başladığı XIII. yüzyıl öncesi tarihî-dinî arka plan etraflıca irdelenmiştir. Bu eser Alevîliğin oluşumu ile ilgili önemli bilgiler sağlayacağı gibi, aynı zamanda Türklerin İslâm'ı benimseme ve yaşama süreçlerindeki bazı müphem noktalara ışık tutacak, günümüz Alevîliğinin tarihî ve fikrî köklerini ortaya çıkarmaya katkı sağlayacaktır.

 

Post Kitap Tel:(0212) 512 70 20

 

***

 

Türk yer adlarının izinde

Eski Türk yazıtları, bulunduğu ilk günlerden bu yana sürekli ilgi görmüş ve bu yazıtlarla ilgili binlerce çalışma yapılmıştır. Araştırmacı yazar Erhan Aydın, "Eski Türk Yer Adları" isimli yeni çalışmasıyla tarih ve dilimizin geçmişi hakkında yeni ufuklar açacak tespitleri gündeme taşıyor

Eski Türk yazıtlarında geçen yer adları da Türklerin olduğu kadar, komşu halklarla coğrafi olarak uzakta bulunan halkları da yakından ilgilendirmiştir. Aydın'ın çalışmasında Moğolistan, Yenisey, Dağlık Altay, Kırgızistan ve Çin bölgesi yazıtlarında geçen yer adları inceleniyor. Yer adları, alfabe sırası ile veriliyor. Kitabın sonunda yer adlarının hangi coğrafi öğe olduğunu sınıflayan bir dizin de bulunmakta. Yer adlarının runik harflerle yazımı, her yazıt için ayrı ayrı gösterilip, türü ve neresi olduğu kısaca belirtiliyor.

 Yer adının geçtiği yazıttaki cümle verilerek yer adı üzerinde araştırma yapmak isteyenlere, ilgili yer adının cümlede nasıl geçtiği konusunda fikir verilirken, yer adının geçtiği cümleler uzun tutularak yer adının etrafındaki diğer yer adlarıyla karşılaştırma olanağı sağlanıyor.

 

Bilge Kültür Sanat Tel:(0212)  520 72 53

 

***

 

Farkında olalım!..

 

Haftanın günlerini öğrenebilecek mi? Anlamını bildiği bu kelimeleri neden okuyamıyor? Dört farklı aritmetik problemlerin hepsine birden neden aynı cevabı veriyor? Çok iyi bir çocuk, çok çalışıyor ama neden yapamıyor? Her yıl aynı noktada, sanki yalnızca yaşı büyüyor. Onlar okulda başarısız ama zeki çocuklardır.

Disleksi, DEHB ve Sinestezinin neden olduğu farklılıkları, sorunları 18 yaşında bir genç yazar Eylül Deniz Yücedağ "Dans Eden Kelimeler" kitabı ile kamuoyuna anlatmaya çalışıyor. Sadece kendisini de değil, onunla aynı özellikleri taşıyan yüzlerce gence, çocuğa "sizi anlıyorum ama vazgeçmeyin, siz tembel ya da öğrenemeyen değilsiniz sadece farklısınız" diyor. Yücedağ, dislektik çocukların ve gençlerin yaşadıkları sorunların fark edilmemesi, altından kalkamayacakları kadar sert davranışlara maruz kalmaları ve aşağılanmanın olduğundan kitabında bahsediyor. Ayrıca kendini ötekileştirilmiş hisseden dislektik gençler, bu satırları okuduğunda hataların kendilerinde olmadığı ve asla pes etmemeleri gerektiğini anlayacaklar. Eylül Deniz Yücedağ'ın kitabı; rengârenk hayallerini "normal"lerin siyahlaştırdığı tüm ötekileştirilmiş çocuklara armağan niteliğinde özel bir çalışma.

Nedir, ne değildir?

Disleksi, kendini okuma, yazma, konuşma ve algılama gibi durumlarla belli eden bir "algı" farklılığıdır. Çoğunlukla bir bozukluk veya güçlük olarak tanımlansa bile dislektik olan bireylerin zekalarında bir problem yoktur sadece beyinleri farklı çalışır. Daha çok görsel ve deneysel yollar ile öğrenirler.

DEHB'li bireyler genelde dikkatsiz ve umursamaz olarak nitelendirilirler. Dikkatleri çabuk dağılır ve tekrar toplamaları zordur. Bazıları çocukken çok hareketli olduğu için bu durum haylazlıkla karıştırılır. Oysa her DEHB'li, çocukken hareketli olacak diye kesin bir şey yoktur .Kimisinin sadece beyni hızlı çalışır ve beklemekte zorlanırlar.

Sinestezi, herkeste farklılık gösterir. Anımsama olarak tanımlanabilir. Görülen bir şeyin koku ile hatırlanması ya da duyulan bir şeyin tat ile özdeşleştirilmesi gibi belirtileri vardır.

 

Elma Yayınları Tel:(0312) 417 72 73

 

***

 

Spor idaresi ciddi bir iştir

 

Türkiye'de sporun, diğer iş sektörlerinde uygulanan yönetim modelleri ile yönetilmesi gerektiğini savunan Doç. Dr. Bilge Donuk bu konuya rehber olacak çalışmalara imza atıyor. Donuk'un spor yönetiminde genel yönetim anlayışının ilke ve prensiplerinin uygulanmasını amaçlayan "Spor Yönetim Sanatı" adlı çalışmasında "insan ve yönetim" konusu incelenip; spor yönetimi, spor pazarlaması, stratejik spor yönetimi, sporda çağdaş yönetim modelleri, spor işletmeciliği ve spor yönetiminde etik konuları ele alınıyor.

 

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

 

***

 

İhtimal ve rastlantı

Olasılık; kamuoyu araştırmalarından, sigorta poliçelerinden, cinayet oranlarının ve doğal felaketlerin yarattığı endişelere kadar her şeyde çok önemli bir yere sahiptir. Matematik profesörü Jeffrey S. Rosenthal, rastlantısallığın olasılıklarını ve garipliklerini, çok satanlar listelerinden düşmeyen kural dışı kitabı "Başıma Yıldırım Düştü!" ile ortaya çıkarıyor, istenmeyen e-postalar, seçimler ve televizyonlardaki oyun programları gibi bildik konuları ele alan "Başıma Yıldırım Düştü!" okuru hem aydınlatıyor hem de eğlendiriyor.

TÜBİTAK Yayınları Tel:(0312) 298 96 61