Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Anadolu'da rüşvet 4.000 yıldır var!

Sevgili okuyucum; günümüz ekonomisinin büyük sorunlarından olan vergi kaçakçılığı, rüşvet ve faizin kökeni, Anadolu'da 4.000 yıl öncesinden beri var!

Hitit uygarlığının tanıtılmasına yaptığı katkılar nedeniyle Çorum ve Hattuşaş(Boğazkale) Belediyelerince fahri hemşehrilikle ödüllendirilen Sayın Mahfi Eğilmez'in ilginç yazısı da gösteriyor ki; Anadolu'da 4.000 yıl öncesinden beri vergi kaçakçılığı, rüşvet ve faiz hakkında bilgi sahibi olabilmek mümkün.

Sevgili Yılmaz Karahan'ın sunumlarıyla gerçek bilgileri okuyalım...

Asur Ticaret Kolonileri Dönemi'nde, yani yaklaşık 4.000 yıl önce, Anadolu halklarıyla yoğun ticari ilişkiler kuran Asurlular da vergi kaçırıyor, rüşvet veriyor ve tefecilik yapıyorlardı.

Yakalandıklarında ise, tüm mallarına el konulması ve hapse girmek gibi sonuçları olsa da, bu riskleri göze alıyor ve çıkarlarına uygun hareket ediyorlardı.

Asurluların ticaret yaptığı Pazar kentlerinin büyüklerine Asur dilinde liman anlamına gelen Karum, küçüklerine ise yine Asur dilinde konak anlamına gelen Wabartum deniyordu.

Asur ticaret kolonisinin temel işlevi Asur Krallığı'nın ihtiyacı olan bakırı Anadolu'dan Asur'a aktarmaktı.

Asurlular mallarını eşek kervanlarıyla taşıyorlardı. Kervanların Asur'dan yola çıkıp Neşa'ya varıncaya kadar yaklaşık 1.000 km. yol alması gerekiyordu.

Eşeklerden oluşan bir ticaret kervanının bu yola gidip, dönmesi 3 ay alıyor, malların satılması ve yeni mal alımı için gerekli süre eklendiğinde zaman daha da artıyordu.

Vergi kaçakçılığı...

Asurlu tüccarların oluşturduğu ticaret kervanları, içinden geçtikleri kentte "qaqqadatu" adlı bir çeşit baş vergisi ve kentin kralına da "nishatum" adı verilen bir çeşit gümrük vergisi ödüyorlardı.

Nishatum sabit oranlı bir vergiydi ve tekstil ürünlerinin değerine yüzde 5, kalaya da yüzde 3 oranında uygulanıyordu.

Ayrıca kralın, tüccarın satmak amacıyla getirdiği malları, herkesten önce görme ve satışa sunulmadan önce indirimli olarak satın alma hakkı da vardı.

Anadolu'da bulunan Asur tabletlerinde tüccarların hangi kentte daha kolay vergi kaçakçılığı yapıldığı konusunda birbirleriyle yazışmalar yaptığı da anlaşılıyor.

Bu tür vergileri ödemeden kentten geçmenin ve malını satabilmenin iki yolu bulunuyordu: İlk olarak kentin içinden geçmeyip, dışarıdan dolaşılırsa vergi ödeme yükümlülüğü doğmuyordu. Buna karşılık kent dışında kalındığında, özellikle geceleri, kervanın saldırıya uğraması olasılığı da söz konusu olabiliyordu.

Ve rüşvet...

İkincisi ise rüşvet vererek yapılan vergi kaçakçılığı idi.

Bunun yolu da nöbetçilerle anlaşıp, malları kente gizlice sokmaktı. Nöbetçilere verilecek pay, nishatumdan düşük olduğu sürece bu çekici bir seçenekti. Ama riski fazlaydı. Bunu yapan tüccar yakalanırsa, kent kralının onun mallarının tümüne el koyma hakkı doğuyordu.

Asurlu tüccar Puzur-Assur'un bir meslektaşına yazdığı mektupta şu uyarılar yer alıyor: "İrra'nın oğlu kaçak malları Puşuken'e yolladı ama saray görevlileri kaçak mallara el koydu ve Puşuken'i hapse attılar."

O dönemde rüşvetin yaygınlığı konusundaki ilginç bir kanıt ise Cenevre Sanat ve Tarih Müzesi'nde sergilenen bir tablette yer alıyor.

Yine Asur'lu tüccar Puşuken'e karısı Lamassi tarafından yazılmış bulunan bir mektupta şunlar yazılı:

"Vergi için bana yolladığın 1 mina gümüşü kontrolörler istedi. Ben senin için korkuyorum. Fakat ben onu daha vermedim..."

Faiz konusuna gelince...

Asurlu tüccarlar, Anadolu'da yerleşik insanlara, kredili olarak sattıkları mallar için yıllık yüzde 30 ile yüzde 180 gibi yüksek faiz oranları uyguluyorlardı.

Kötü hasat yıllarında borcunun teminatı olan ürünü elde edemeyen insanlar son derecede güç duruma düşüyorlar, aileden birisini Asurlu tüccara köle olarak vermek zorunda kalabiliyorlardı.

Borçlarını ödeyemeyen yerel halk sık sık krallara şikâyette bulunuyor, bazen yerel krallar bu tür borç-alacak ilişkilerini çözmek için borçların silinmesi hakkında fermanlar çıkarıyorlardı.

Söz konusu fermanlar doğal olarak borçluyu kurtarırken, alacaklıyı da sıkıntıya sokuyordu.

Evet... Sevgili okurlarım; bunlar Anadolu'nun tarihi gerçekleri...

Esen kalın efendim!

Yazarın Diğer Yazıları