Anayasa Mahkemesi üyelerine çağrı

Bilindiği üzere 6528 Sayılı Kanun ile Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde değişikliklere gidilmiştir. Anılan kanunla getirilen yeni düzenlemeler Anayasamızda yer alan hukuk devleti ilkesi ve hakkaniyet anlayışı ile bağdaşmamaktadır. Bu kanunla Milli Eğitim Bakanlığı’nda ciddi bir yönetici ve öğretmen kıyımı yaşanmasına sebep olunmuş ve önümüzdeki süreçte de daha büyük sıkıntılara zemin hazırlanmıştır.
6528 Sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesinin (8) numaralı fıkrası ve 25. Maddesi ile 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen Geçici 10. maddenin (8) numaralı fıkrasındaki hükümlerle, kazanılmış hakları yok sayarak tamamen keyfi bir yönetici atama sistemi getirilmiştir. 
Hayata geçirilen söz konusu yeni düzenlemeyle, yurt genelinde öylesine adaletsiz, insafsız ve kayırmacı tutumlar sergilenmiştir ki; bu dönem, demokrasi, insan hakları ve hukuk açısından ülkemiz adına kara bir sayfa olarak tarihteki yerini şimdiden almıştır. 
Danıştay tarafından Şube Müdürlüğü makamlarına hukuksuz bir şekilde getirildikleri tescillenenler, vicdan ve adalet ölçülerini katlederek binlerce okul müdürünün akıbetini tayin etmiştir. Bunların değerlendirmeleri sonucunda, mevcut Hükümete yakın bir pozisyon almış sendikanın üyelerinin neredeyse tamamının başarılı bulunmuş olması, diğer sendikalara üye olan ya da hiçbir sendika üyesi olmayan idarecilerin kahır ekseriyetle başarısız bulunarak görevlerinin sonlandırılmış olmasının, yapılan değerlendirmelerin sıhhati açısından somut bir işaret olduğunu düşünüyoruz. 
Nitekim değerlendirmelerde başarı, bilgi, tecrübe hiç önemsenmemiş; adam kayırma, emek hırsızlığı, usulsüzlük, kişiye özel puanlamalar ve gayri ciddilik söz konusu olmuştur. Onlarca başarı belgesi ve ödül almış, çalışma arkadaşları tarafından başarılı bulunan ve 40 tam puan verilen birçok okul müdürüne, bu şube müdürleri tarafından çok düşük puanlar verilmiştir. Bu şekilde 8 bin civarında yönetici bertaraf edilmiştir. Sürecin ikinci aşamasını da ilk defa ve yeniden görevlendirilecek okul müdürlerinin mülakat sınavı oluşturmuştur. 
Mülakat komisyon üyeleri iktidara yakın olan bir sendikanın üyeleri arasından ihdas edilmiştir. Örneğin İstanbul ilinde her biri 5 kişiden oluşan 9 adet sınav komisyonunda görev alan 45 kişiden 44’ü Eğitim Bir-Sen isimli Hükümete yakın sendikanın üyesidir. Bu sözde komisyonların marifetiyle atanmaya esas teşkil edecek yüksek puanı alanlar garip bir tesadüf neticesinde ekseriyetle Eğitim Bir-Sen üyesi müdür adayları olmuş, diğer sendika üyesi olan ya da sendika üyesi olmayan adaylara ya çok düşük puan verilmiş ya da atamaya yeter olmayacak göstermelik puanlar takdir edilmiştir. Mesela; İstanbul ilinde mülakattan 100 puan verilen 82 kişinin tamamı Eğitim Bir-Sen’nin yönetici ve temsilcileri, 80 ve üzeri puan verilenlerin %  98’i de Eğitim Bir-Sen’nin üyeleridir. Karaman’da 85 ve üzeri puan alanların tamamı da yine aynı sendikanın üyesidir. Bunun gibi yüzlerce örnek sıralanabilir. Hakkaniyet ilkesini katleden bu sürecin üçüncü aşamasında da müdür başyardımcıları ve müdür yardımcılarının görevlendirmeleri yapılmaktadır. Söz konusu değişiklikler ve uygulamaya dair çıkarılan yönetmelik gereğince müdür başyardımcıları ve müdür yardımcıları okul müdürünün teklifiyle idarece atanmaktadır. Yani bir sendikanın ve dolayısıyla siyasi iradenin telkini ve siparişiyle okul müdürlüğü makamlarını işgal edenler tarafından yapılan müdür yardımcılığı görevlendirmelerinde de, bugüne kadar yaşanan hak gaspları ve yandaş kayırmalar bütün hızıyla devam etmektedir.
Söz konusu kanunun bir diğer önemli tehlikesi de aday öğretmenlikle ilgili getirilen yeni düzenlemedir. Adeta bu uygulamayla da diyorlar ki; siyasi irade ve onun güdümündeki sözde sendikaya biat etmeyenlerin bu ülkede öğretmen olmaya dahi hakkı yoktur!
Eğitim camiasında infiale yol açan ve kamuoyunda ucube kanun olarak adlandırılan bu kanun hakkında Yüksek Mahkeme’nin vereceği kararın mutlaka hukukun üstünlüğünü korumak doğrultusunda olacağına şüphe yoktur. Anayasa Mahkemesi, hukuk devleti ilkesi ve hukukun üstünlüğünün ülkemizdeki teminatıdır. Yüksek Mahkemenizin, hiçbir adalet ve vicdan anlayışı ile bağdaşmayan bu kanun hakkında vereceği kararda da aynı kararlılıkla hukuksuzluğa bir an önce dur demesi eğitim camiamız tarafından sabırsızlıkla beklenmektedir. Çünkü geçirilen her gün, eğitim camiamızdaki huzuru ve dolayısıyla öğrencilerimizin başarısını doğrudan olumsuz etkileyen ve telafisi mümkün olmayacak tahribatlara neden olmaktadır.
Bizden bildirmesi...

Yazarın Diğer Yazıları