Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI

Adnan İSLAMOĞULLARI

Anıtkabir'deki müessif fotoğraf...

Yüzbinlerce meydanlara akarak darbeye karşı direnen,tankların üzerine çıkan, mermilere karşı koşan, üzerine yağan bombalara rağmen meydanları terk etmeyen ve meydanlarda can veren Türk milletinin darbeye karşı direnişini, "meydanları  boş bırakmayın" çağrısıyla bir aydan fazla sürdüren siyâsî irâde, meydanlarda toplanan o büyük kalabalıkların kaostan faydalanacak bir terör saldırısına mâruz kalma ihtimalini düşünmemiş ve bundan endişe etmemiş olamaz...

Fakat bir devlet ve millet için bekâ sorunu var ise topyekûn taşın altına el koymak gerekir ve  aziz Türk milleti taşın atına elini değil her zaman bedenini koymuştur...

15 Temmuz ihânet gecesi ve akabindeki meydan nöbetleri de bunun en yakın ispâtı olarak geçmiştir tarihe...

Geçtiğimiz yıllarda benzer örneklerini de yaşadığımız gibi, 29 Ekim ve 30 Ağustos gibi millî bayramlarımızda  'güvenlik riski' gözetilerek veya gerekçesiyle kutlamalar iptal edilmiş ve bu bayramlar düşük yoğunluklu kıutlamalarla geçiştirilmişti...

AKP iktidarlarının cumhuriyetin kurucu irâdesiyle ve cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve haydi daha açık ifâde edlim Atatürk ile arasındaki en kibar tâbir ile mesâfesinin bütün bunlarda etkisiz olduğunu söylemek mümkün mü?

Mümkün değil...

Kaldı ki, bu 'mesâfe'ye dâir geride bıraktığımız yıllar içinde tazâhür eden çok absürt örnekler vermek de mümkün...

Çok gereksiz ve traji-komik 'olmasaydın da olurduk' şeklindeki tam sayfa gazete ilânları, "iki ayyaş" benzetmeleri bir vâkıa...

Bütün bunların geldiği nokta ise...

30 Ağustos Zafer Bayramı'nda Anıtkabir törenlerinde yaşananlar...

Anıtkabir'i yani Atatürk'ün kabrini ziyârete giden merâsim üniformalarını giymiş ve silahtan tecrit edilmiş Türk subaylarının girişte x-ray cihazlarında aranarak alana kabûlleri ve  askerî taburun yanında sivil ve resmî polislerin birerli kolda ve ellerindeki makinalıların namlularını parmakları da tetikte olmak üzere subaylara çevirmiş olarak yürüdüklerini gösteren fotoğraf çok düşündürücü ve dramatik bir fotoğraf...

Bu tablonun yaşandığı alanda, polsin tarassutu altındaki subayların hemen ötesinde Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının bulunuşu ve bu tabloyu görüyor ve izliyor oluşu dramanın vardığı son nokta...

Taburun, polisin silahlı tedbirleri altında tören alanında yürüyebiliyor olması acaba Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını hiç mi rahatsız etmemiştir?

Cerablus'ta  savaşan, Güneydoğu'da PKK operasyonlarına çıkan subaylar ve askerler aynı komutanların subayları ve askerleri değil midir?

Genelkurmay istihbâratı Anıtkabir'deki törenler için yüzde yüze emin olabileceği ve tüm güvenlik risklerini ortadan kaldıracak sayıda subay ve askeri bir araya getirmekten âciz midir?

Türk subayı böyle bir muâmele ile neden tazyif edilmiştir?

Türk polisinin namluları kendilerine çevrilmiş silahlarının karşısında oradaki subaylar ne hissetmişlerdir?

Ve neden böyle bir uygulamaya ihtiyaç hissedilmiştir?

Törende bulununan devlet erkânının koruma refleksi ise bu uygulama çok acı bir durumdur bu...

Meydanlardaki darbe direnişi nöbetlerinde harekete geçmeyen ya da gerki tedbilreri alacak kadar başarılı devlet neden Anıtkabir'de böyle bir ihtiyaç duymuştur?

Türk milletinin ve devletinin 'göz bebeğim' dediği ordunun içine düştüğü bu durum gerçekten dramatiktir...

Evet... 15 Temmuz bir ihânet gecesidir... Bir dış düşman saldırısından daha da haincedir, çünkü saldıran dış düşman değil, o üniformayı üzerinde taşıyıp kirleten bir iç düşmandır. Fakat unutulmamalıdır ki o haince saldırıya direnen de yine Türk ordusunun subaylarıdır, şehit Ömer Halisdemir Türk subayıdır ve tek başına direniş sembolü olmayı hak eder, tıpkı meydanlarda şehit olan Türk milletinin muazzez fertleri gibi...

Ve yine unutulmamalıdır ki; askerî liselere, harp akademilerine, üniversitelere, KPSS ile devlet bürokrasisine yönelen FETÖ sızıntısının müsebbîbi ordu değil siyâsî iktidardır...

Darbe girişimi dolayısıyla açığa alınan, tutuklanan hainler nasıl bu ihânetlerinin hesabını en ağır şekilde vermeleri gerekiyorsa ve nasıl veriyorlar ise, soruların çalınmasının hesâbını da  "Gülen yapılanması 2000 ile 2014 yılları arasında askerî okul sınav sorularını çalmışlar kanaatini taşıyoruz" diyen  Millî Savunma Bakanın itirafıyla resmî açıklamaya da dönüşen siyâsî iktidar vermelidir...

Türk Silahlı Kuvvetleri itibarı zedelenecek ve alternatifi olan bir kurum değildir...

Yazarın Diğer Yazıları