Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Ankara değil, memleket meselesi...

Sandık kuruldu memlekette mahkeme kurulamadığından, kamuoyu gündemindeki bazı yolsuzluk iddialarını yargılayabilecek bir mahkeme bulunamadığından sandık kuruldu...
Zanlılar balkona çıktı. Paraları sıfırlayanı da balkondaydı, villa târifi vereni de, Bakara ile makara yapanı da çıkmıştı aklanmaya, rüşvet aldığı iddia edileni de...
Soruldu vatandaşa!
Bu adam dendi, elinde mikrofon olan adam, en öndeki, hani hakâret eden diğerlerine, hani memleketin kendisine oy vereninden geriye kalanını ‘hâin’ ilân eden adam, hani Suriye ile girişilecek bir savaşı imkân olarak gören adam; bebek katiline “Türkiye’nin başbakanını ben yönetiyorum” cümlesini kurabilme imkânını vermek gibi bir hakka sahip midir?
“Evet” dedi vatandaş, “sahiptir”.
Yine soruldu vatandaşa!
Bu çocuk dendi, hani telefonda ada pazarlığı yapan, hani gazete manşetlerini organize etmeye çalışan, hani evdekileri sıfırlamak için onca çaba sarf eden bu çocuk mahkeme önüne çıkartılabilir mi?
“Hayır” dedi vatandaş, “çıkartılamaz”.
Soruldu vatandaşa!
Şu arkada duran adam var ya hani, hani simsiyah saçlarından tanıdığımız, bayramda çikolata kutusunda para ikrâm edilen, hani Allah’ın kelâmıyla alay eden adam, arama motorundan bulduğu âyetlerden her cuma bir tâne sallayan bu adam siyâset yapmaya devam edebilir mi bu ülkede?
“Evet” dedi vatandaş, “yapabilir”.
Yine soruldu vatandaşa! Balkonda eksik kalan adam, sanıkların balkonunda, sandığın kazananı tarafına ismi yazdırılan bu kâtil, yıllarca insanlarımızın kanıyla beslenen bu adam, İmralı’dan çıkıp Meclis’e girebilir mi, PKK bu ülkenin topraklarında özerklik ilan edebilir mi, Güney Doğu illerimizde Türk bayrağı gönderden indirilebilir mi?
“Evet” dedi vatandaş, “indirilebilir”.
Soruldu vatandaşa, devletin bakanı kendisine hediye edilen 700 bin liralık saati kabul edebilir mi, bu ülkede başbakanın çocuğunun vakfına bağış yapılarak rant elde edilebilir mi?
Yeniden öldürülebilir mi gencecik çocuklar sokak aralarında, bugün gece vakti ellerinde sopayla insan avına çıkanlar yarın ellerine silah alabilir mi, bugün meydanlarda bir çocuğun ölümü üzerinden siyâset yapıp gözü yaşlı annesini yuhalatan, yarın kendi siyasi istikbâli için o silahı o çocukların ellerine tutuşturabilir mi?
Savaşa sokabilir mi memleketi, kendi savaşı için bu ülkenin evlâtlarını fedâ edebilir mi, dilediğini içeriye tıkıp dilediğini salabilir mi, dilediği ile aynı ini paylaşıp dilediğinin inine girebilir mi, memleketi ortadan ikiye bölebilir mi?
Cevap verdi vatandaş, “evet” dedi “hepsine evet”. Ve bütün balkon aklandı, mahkeme kurulamadığından, memlekette kamuoyu gündemindeki bazı yolsuzluk iddialarını yargılayabilecek bir mahkeme bulunamadığından mahkemenin veremediği kararı sandık verdi.
Soruldu yeniden, peki bu adamlar sandığın irâdesini çalabilir mi?
Bu kez cevap Ankara’dan geldi. 
“Hayır” dedi Mansur Yavaş, “çalamazsınız!” 
Günlerdir Ankara’yı yirmi yıldır süren  Gökçek saltanatından ve doğalgazı karneyle almaya kadar varan bir utançtan kurtarmayı vâdeden adam, çalmadan da hizmet verilebileceğini ispat edebilecek olan adam, meydanlardaki bütün hakâretlere, bütün kışkırtmalara rağmen Türk siyâsetine yeni ve ihtiyacı olan bir üslûp kazandırma gayreti içinde olan adam Mansur Yavaş cevap verdi...
Gece yarısı peşinden koştu oylarının, vatandaş katıldı sonra Mansur Bey’in mücadelesine, CHPli seçmenleri çıktı sokaklara, ülkücüler dikildi tomaların önüne..
Mansur Yavaş hak ettiğini alsın diye, Ankara kazansın diye, bu kadar karanlığın içinde Türkiye’ye bir umut ışığı olsun diye aralarında mâzinin kanı olan iki topluluk zulmün karşısında bir araya geldi. 
Hâlâ koşuyor adâletin peşinde Mansur Yavaş.. Ve Türkiye artık biliyor, mesele yalnız Ankara değil, memleket meselesi..

Yazarın Diğer Yazıları