Ankara'dan ine girme manzaraları

Ankara'dan ine girme manzaraları
Ankara'dan ine girme manzaraları

 (...) Bayramda misafirliğe gelen dostum; helal para bankacıları ile helal gıda işi olanların neler yaptığına meraklı olanı; "ine girişin yıldırım hızıyla sürdüğünü" ancak tarikat kapışmaları ile kayyum boğazlaşmalarını hortlattığını anlattı.

İsmi bende kalsın.

Bir holdinge el konmuş.

Patronu içeri almışlar.

Ama bu patrona bir suç bulmak lazım. Bunun için hep yapıldığı gibi el konulan holdinge bir kayyum heyeti atanmış. Kayyumlar holdingin içini araştırıp bir suç bulacaklar. Ancak bir değil, iki değil, üç değil "tam 5 kişilik bir kayyum heyeti" görevlendirilmiş.

Nerede çokluk!

Orada pasta kavgası!

Sen çok aldın, ben az aldım çekememezliği sonunda kayyumlar birbirine düşmüş; "inlerine gireceğiz... kutsal davası tarikatlar kapışmasına" dönüşmüş, 5 kayyumdan kimileri, Kırıkkale'de etkin olan bir tarikata, diğerleri Konya'da güçlü başka tarikata mensupmuşlar.

***

İçine tarikat sinmiş kayyum kavgası, "inlerine gireceğiz idealini" aşmış! Kayyumlar mahkemelik olmuşlar. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, Kırıkkaleli tarikata yakın kayyumların açtığı; "bunlarla değil kayyumluk yapmak, birlikte büyük aptes yapmaya bile gidilmez" davasını uzun uzun inceledikten sonra Konyalı tarikata mensup kayyumların kayyumluklarını iptal etmiş.

Haydi üst mahkemeye!

6. Sulh Ceza'ya!

6. Sulh Ceza da 5. Sulh Ceza'nın verdiği kararı iptal edince; ikiye ayrılan kayyum heyeti, "inlerine gereceğiz kutsal davasını unutup...." birbirlerini "FETÖ'cü diye suçlamaya" ağırlık vermişler. Kayyum maaşları da çok ballı; ayda 70 bin lira...

Bireysel ikbal.

Kişisel menfaat!

Ankara şimdi tam Bizans...

Necati Doğru Sözcü

 

*

 

Muhalefet partilerinin işi de zor!

İktidarın icraatını tam eleştirecekken, iktidar bir U dönüşle icraatının tam tersini yapıyor...

Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)

 

*

 

Yine çelenge saldırı!..

Helikopter kazasında hayatını kaybeden şehit eşi Erzincan Üzümlü'de defnedilirken, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun çelengi yine alınıp götürülmüş, polisler geri getirince de ters çevrilmiş...

Sonunda, üzerindeki "Kılıçdaroğlu" yazılı kuşağı söküp atmışlar...

Bu konuda AKP örgütü iyi çalışıyor, sonra da "Şehit yakınlarının tepkisi" deniliyor...

Amaç, AKP'nin, CHP'yi HDP ile yan yana getirme çabalarına şehit yakınlarını da ortak etmek...

Fakat garip olan, o esnada orada hiç CHP'linin bulunmaması...

CHP Gençlik Teşkilatı bu gibi ahlaksızlıkların yapıldığını biliyor, ama bir çelenge sahip çıkamıyor, haydutları kovalayamıyor...

Mehmet Türker Sözcü

 

 

*

 

"Türkiyeli" liberaller için züğürt tesellisi vakti

"Kandırıldığını" söyleyen liberal kervanına yazar Oya Baydar da katıldı.

'Yarına Bakış'a verdiği mülakatta şunu söylüyor:

"Bir özeleştiri yapmam gerekiyorsa, ki gerekiyor, demokrasiyi ilerletebilecek o maddelere (11 Eylül referandumu) evet dediğim için değil, AKP'nin gerçek yüzünü ve özünü doğru değerlendirmemiş, özellikle Erdoğan faktörünü hesaba katmamış olduğum içindir bu."

Özeleştirinin bu bölümü o kadar önemli değil. Asıl düş kırıklığı bir alttaki şu cümlesinde okunuyor:

"Şimdi, Müslüman demokrat olunabileceğini ama siyasal İslam'ın özü itibarıyla demokrasiyle, özgür sivil toplumla bağdaşmadığını düşünüyorum."

(...) itiraf edeyim, AKP'nin 2008 yılına kadarki döneminde ben de umutluydum. Umudumu kaybetmemek için uğraşmıştım.

 Ne yazık ki hepimiz kandırıldık...

 Şimdi teselliyi, "Hiç olmazsa önyargılı değildim" cümlesinde buluyorum. Bir de, Nuray Mert'in geçtiğimiz aylarda söylediği şu cümlelerde: "Kandırılmak, kandırmaktan tabii ki iyidir..."

Ertuğrul Özkök Hürriyet

 

*

 

Cumhuriyet'i çökerten aydın müsveddeleri!..

"Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği görevinden ayrıldı... Beraberinde getirdiği ekip arkadaşları da istifalarını verdi..."

Haberi duyduğumda şaşırmadım, yalnızca bir acı gülümseme dolaştı yüzümde; o an birlikte olduğum arkadaşlarıma şöyle dedim:

-Can Dündar zaten hiç gelmemişti ki Cumhuriyet'e!..

Cumhuriyet'e gelen, içinde Can'ın suretinin de bulunduğu "Yeni Dünya Düzeni" idi, mikro milliyetçilikti, ayrılıkçılıktı, aynı topraklar üzerinde birden çok ülkeydi, "Ermeni soykırımıydı", "Dersim soykırımıydı", "Mustafa" filmiydi!...

Kurtuluşun, Kuruluşun, Aydınlanma Devrimi'nin öncülüğünü yapmış, adı Büyük Devrimci Mustafa Kemal tarafından konulmuş asırlık bir çınarı ortadan kaldırma projesiydi gelen... Atatürk'e düşman, cumhuriyete düşman, ülkeye düşman kadroların oluşturulması hedefli bir istila hareketiydi... Yeni düzenin "silahşorlarını" köşelere yerleştirme harekatıydı...

Ümit Zileli Korkusuz

 

 

*

 

"Psikopat yönetici"ler tarihi...

...siyasal tarihimizden eğlenceli bir olay aktaralım:

Çok partili rejimin ilk yıllarında, Recep Peker Başbakan'ken Adnan Menderes sert bir bütçe eleştirisi yapar.

Peker bunun üzerine kızar ve onu psikopatlıkla suçlar.

Demokrat Parti grubu, psikopat sözcüğünü ilk kez duyuyordur; Peker'in Menderes'e "Pis Köpek" dediğini zanneder ve protesto için Meclis'i terk eder.

Öykü burada da bitmiyor:

Daha sonra Peker'e bu psikopat lafının nerden aklına geldiğini sorarlar...

O da, Menderes'in telefonlarını dinlettiğini ve kaydettirdiğini, oradan öğrendiğine göre sevgilisiyle konuşurken uzun sessizlik araları verdiğini, ıslık çaldığını, garip sözler söylediğini belirtir ve bunu bir doktor arkadaşına sorduğunda, bunların psikopatça davranışlar olduğunu öğrendiğini söyler!

***

Bu olaydan 70 yıl sonra, demokrasimiz çok geliştiği, "İleri Demokrasi" olduğu ve artık istisnasız hepimiz dinlendiğimiz ve kaydedildiğimiz için, iktidar nezdinde, ana muhalefet lideri kadar önem kazandığımızın bilinciyle övünerek, geçmiş bayramınızı bir kez daha kutlarım!

Emre Kongar Cumhuriyet

 

*

 

Erdoğan geçmişle boşanıyor

...Cumhurbaşkanı Erdoğan da "geleceği değiştirmek" için kolları sıvamış durumda!

İsrail ile barışıyor, Rusya ile arayı düzeltmeye çabalıyor!

Sisi'yi bile bağra basılacak gibi görünüyor! Bütün bu yapılanlar kuşkusuz Peres'in de dediği gibi "geleceği değiştirmek" adına yapılıyor!

Geleceği değiştirmek için yapılıyor ama hâlâ geçmişte kalan yol arkadaşlarının şikâyetleri de ayyuka çıkıyor!

İHH'cılar sonradan geri adım atmak zorunda kalsalar da isyan bayrağını açıyorlar! Elif Çakır, Cemile Bayraktar, Hakan Albayrak gibi isimler söylem ve tavır değişikliğinden duydukları rahatsızlığı açıkça dile getirmeyi sürdürüyorlar!

Hal böyle olunca da Şimon Peres'in "geçmişle boşanmanız şart" lafı devreye giriyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetler çoğalınca sarf ettiği "Devrin başbakanına mı sordunuz" cümlesi ayrı bir önem kazanıyor ve "geçmişle boşanmanın" ilk alameti olarak karşımıza çıkıyor! Evet, bizce Peres'in sözü hayata geçiriliyor! Yani geçmişle boşanılıyor!

Zeki Ceyhan Milli Gazete

 

 

*

 

Saldırının arkasında kim var

Atatürk Havalimanı'nda 47 kişinin ölümüne yol açan saldırıyı IŞİD hâlâ üstlenmedi. Türkiye'deki saldırıları genelde üstlenmiyorlar. Bunun sebebi ne olabilir?

Stratejist Cahit Dilek çeşitli ihtimaller sayarken:

- Bir ihtimal militanlar bireysel hareket etmiş algısı yaratıp Türkiye'deki IŞİD sempatizanları üzerinde olumsuz etki yaratmak istemiyorlar, diyor...

***

  Bir ihtimal daha var tabii...

- Yoksa bu saldırıları IŞİD militanlarını kullanarak bir başka merkez mi tezgâhlıyor?

Bizim Emniyet ve istihbarat yetkilileri Atatürk Havalimanı saldırısını Çeçen terörist Ahmet Çatayev'in planladığını söylüyor. Üç intihar bombacısı ise Dağıstan, Özbekistan ve Kırgızistan çıkışlıdır.

Son olarak saldırıyla ilgili tutuklanan 17 kişinin 11'i Kafkasyalıdır.

WSWS internet sitesinde Nick Barrickman'a göre bunlar:

- CIA'nın değişik zamanlarda Rusya'ya veya Esad'a karşı kullandığı teröristlerdir...

Barrickman yorumunda Çatayev'in her zaman ABD istihbaratı tarafından korunduğunu belirtiyor. Bu kişinin ve adamlarının Türkiye'ye elini kolunu sallayarak girip çıktığı, kendi evlerinde gibi hareket ettikleri de gazete haberlerinden anlaşılıyor. Rusya "Biz Türkiye'yi uyardık ama etkisi olmadı" diyor.

Sonuçta Esad'a karşı savaşıyorlar diye korunup kollanan teröristler Türkiye'yi vurdular, 47 günahsızı öldürdüler... Bu saldırının arkasında kim var?

 Umarız bir gün ortaya çıkar...

Melih Aşık Milliyet

 

 

*

 

Yargıya darbe

Hz. Muhammed "Kâfirlerin iktidarı bile, eğer âdil ise sürebilir. Ama müminlerin iktidarı, eğer adaletsiz ise, mutlaka yok olur" der.

Bugün Türkiye'nin durumu ne?

"Askeri darbelerle mücadele ediyoruz" diye yola çıkan AKP iktidarının adaletsizliği darbecileri kat kat geçti.

İktidar, yargı üzerinde büyük oyunlar oynuyor, ülkede tüm güçleri bir kişinin elinde toplayarak despot bir rejim yaratmaya çalışıyor!

Demokraside "Kuvvetler ayrılığı" ilkesi esastır. Yasama kanunları çıkarır, yürütme uygular, yargı da anayasaya uygunluğunu denetler. Bu üç güç tek elde toplanırsa mutlakiyet rejimi başlar.

O zaman "Ananı öpen kadı ise, kimi kime şikâyet edeceksin?"

Meclis'te kabul edilen "Yargıtay ve Danıştay'ın yapısını değiştiren kanun" yargıyı tamamen iktidara bağlıyor ve beraberinde büyük tehlikeler getiriyor!

Anayasa Mahkemesi bu antidemokratik kanunu iptal eder mi? Tabii ki bu mümkün ama ya onaylarsa?

O zaman ülke bir felâket fırtınasının içine düşmüş olur!

Kur'an "Allah hak ve adaletle idare edenleri sever" der. Hak ve adalet ise, bunlardan çok uzakta!

Rahmi Turan Sözcü