Annenize gazeteci olduğunuzu söylemeyeceğiz

75 yaşındaki adamın katledilişini yazmadınız, yazamadınız... PKK günler sonra üstlenene kadar da görmediniz... Hatta PKK’nın açıklamasını bile sansür ederek, ‘yeni imaja gölge düşürecek’ bölümleri çıkararak yayımladınız... 

Bitlis’in Tatvan ilçesinde katledilen Tello Uçak, millete göre ‘direnç noktalarımızdan birisi’, PKK’ya göre ‘kontra ajan’, size göreyse ‘hiç’ti... ‘Havuzun çocukları’ olarak ‘hiç’i umursamadınız... Daha doğrusu dünyanın en aşağılık ‘karartma operasyonu’nun ruhuna göre davrandınız...
Emre As’ı da görmediniz... Ankara’daki haramî saraylarından gelen palavraları yazarken, Van’ın Saray ilçesinden gelen şehadet haberini görmezden geldiniz... Arkalara atıp, küçük puntolarla verdiniz, bilmem hangi genel müdürlükten gelen resmî ilâncasına... 
Zile’de 23 yaşında bir teğmen toprağa gömülürken, siz yine yalanlara gömüldünüz, ‘dünya lideri’, ‘büyüyen Türkiye’, ‘paralel’, ‘kardeşim Ahmet’türünden... Gözünüzdeki ‘tavuk karası’nın ‘yüz karası’na dönüşmesine aldırmadınız... Pişkin pişkin şekilde çözüm sürecinin yüzyılın projesi olduğunu söylemeye devam ederken, proje ortağınız PKK’yı incitecek sözlerden özenle kaçındınız... Tıpkı siyaset yoluyla işkembelerinizi sübvanse eden ‘büyük’ patronlarınız gibi... 
‘Çözüm’ünüz başladığından bugüne kadar dokuz korucu şehit edildi... Hepsi önceden ilân edildi, isimleri verildi ve tek tek vuruldu... Bir tanesinin bile katilleri yakalanmadı... ‘Demokrasisi ve hukuku hızla gelişen yeni Türkiye’mavallarını ekranlarda gerçekmiş gibi pazarlarken, insan utanır da bu konuyu sorgulardı... Sorgulayamadınız, çünkü buna ne manda derisi kaplı yüzünüz, ne de sindirim sisteminize kaçmış vicdanınız müsaitti... Sorgulayamazdınız, çünkü önce görmeniz gerekirdi bu katliamları... Ama görmemeniz gerekiyordu ve görmediniz!..
Diyarbakır’da arka arkaya iki polis şehit düştü... Yazabiliyor musunuz, yorumlayabiliyor musunuz? Beyinle düşünüp, vicdanla yazmaktansa, talimatla düşünüp, işkembeyle yazmayı ‘tek kural’ hâline getirdiğiniz için dokunamıyorsunuz bile bu konuya... Tello Uçak’ta olduğu gibi PKK üstlenirse belki o zaman yazarsınız!..
Ne gerek var ‘vaveyla’ya!.. İki kelimeyi bir araya getirmekten aciz, ‘yürüyen gaf ustası’ küçük patronunuz var nasıl olsa... Lice’deki terörist heykelini dürtüle dürtüle ancak sekiz ayda görebilen gözleri bir anda açılmış ama Diyarbakır’daki cinayetlerin ‘adlî vak’a’ olduğunu sekiz dakikada görebilmişti ne de olsa!..
Kızını, karısını teröristlerin tecavüzlerinden korumak için zehirleyen, gömeceği mezarı önceden hazırlayan Türkmenleri görmeniz zaten imkânsız... Bunun için gözden önce gönüle ve ‘kan’a ihtiyaç var... Onlar da sizde mikroskopla bile bulunamayacak cinsten!.. 
Almanya Türkiye’yi dinlemiş ya, hadi haberleri görmediniz, Almanların sizin dünya liderini hiç takmadan dinleme yaptığını, bunu kendilerinin rahatça kabul ettiğini, kulaklarınıza perde mi indi de duymadınız? Efendinizden ‘gık’ çıkmadıkça sizden de mi çıkmayacak? Musul’daki rehineler değil Türkiye’nin, bir başka ülkenin bile olsaydı haber değeri vardı... Onların durumu sizin gazetecilik kriterlerinize göre neden haber veya yorum değeri taşımıyor? 
“Göz görmez, gönül görür” derdi eskiler... Sahi sizin gönlünüzde neden Türk’e ve onun değerlerine ait küçük de olsa bir yer yok? Devamlı “Türk’üz ama tedavi görüyoruz” desek de, ‘göz’ünüzle, göbeğinizle, kahkahalarla gülseniz ne hoş olurdu değil mi? 
Yine de rahat olun havuzun çocukları!.. Anneniz sorarsa “Oğlum ne iş yapıyor?” diye, ona Sèguèla’ca cevap vereceğiz... Faşetmeyeceğiz sırrınızı... Gazeteci olduğunuzu asla duyurmayacağız...
O sizi mâlûm yerde piyanistlik yapmaya devam ediyor zannedecek... Titanik’in kemancısının sizden daha hâllice olduğunu söyleriz en fazla... 
Ama bilin ki gün gelip, devran döndüğünde, “Ben havuzun kenarındaydım, beni kim itti bilmiyorum” deyip de bugünkü iktidar sahiplerine ilk taşı fırlatmaya kalkıştığınızda bu kadar şanslı olamayacaksınız!.. 

Yazarın Diğer Yazıları