Annibal ad portas est

Recep Tayyip Erdoğan diğer İslamcı liderler Turgut Özal ve Necmettin Erbakan gibi 2002’de iktidara gelince ilk işi Arap alemi ile İslami ideolojisini hayata geçirmenin hazzını ve lezzetini yaşamak için büyük bir telaş ve aceleyle, ölçüp biçmeden başı sonu gözükmeyen bir maceraya daldırmıştır. Turgut Özal 1983-1989 yılları arası başbakan ve 1989-1993 yılları arasında ise Cumhurbaşkanı olarak yönetimde bulunmuştur. 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’e giren Saddam Hüseyin’in bu ülkeden çıkartılması için ABD öncülüğünde İngiltere ve Fransa’nın katılımı ile 17 Ocak 1991’de Kuveyt’i işgal eden Irak ordusuna saldırmışlar ve 3 Mart 1991’de Irak’ın Kuveyt’ten çekilmeyi kabul etmesi üzerine savaş sona ermiştir. Bu savaşta Özal ABD’den talep gelmeden Irak petrolünü Yumurtalığa taşıyan petrol boru hattını kapatarak Amerikalı dostlarına jest yapmak için Müslüman kardeşlerini hemen satmıştır. Necmettin Erbakan’da ilk başbakanlığı döneminde meraklısı olduğu Arap kardeşlerinden Libya lideri Kaddafi’yi ziyarete gitmiş ve 6 Ekim 1996’da çadır ziyareti esnasında Erbakan’ın yüzüne karşı siz Türkler geçmişte Arapları şimdi de Kürtleri sömürüyor ve öldürüyorsunuz diyerek bir skandal yaratmıştır ve Erbakan Türk kamuoyundan gelen tepki üzerine bu tarihten sonra Arap alemiyle daha mesafeli olmuştur. Bu günkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de o ziyarette Devlet Bakanı olarak bulunmaktaydı. Recep Tayyip Erdoğan da bir yıl öncesine kadar kendi İslam ve Arap baharını yaşamış ve bu bahar diğer İslamcı başbakanlarda olduğu gibi kışa dönüşmüştür. Ancak Erdoğan’ın kışı diğerlerine göre daha çetin olmuştur.
Bunca kardeşlik nutukları, İslami gösteriler ve tantanalı törenlerden sonra gelinen nokta sadece devletten devlete değil aynı zaman da insandan insana ilişkiler de dramatik bir şekilde sona ermiştir. Daha önce birçok defa belirttiğimiz gibi Arap ülkeleri başta olmak üzere İslam dünyası ile ilişkiler Türkiye açısından çok önemlidir ve iyi ilişkilere sahip olmak ülkenin çıkarınadır. Tayyip Erdoğan diğer İslamcı başbakanlara göre İslam dünyasıyla ilişkilerde daha başarılı olmuştur, ancak diğerleri gibi dozunu iyi ayarlayamamış ve egemen güçlerin bölge politikalarını iyi okuyamamıştır.
Orta Doğu bölgesinin bu gün geldiği noktayı kimse tarif edemiyor. Daha doğrusu herkes kendi tarifini yapıyor ve ortaya karışık bir durum çıkıyor. Türkiye, ABD ve İran gibi iddialı aktörler olaylara kendi penceresinden bakarak farklı görmekteler ve farklı tarifler yapmaktadırlar. Gerçek durum nedir anlaşılamamaktadır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Orta Doğu’yu dönüştürdüler veya yerleşik düzeni bozdular yeni şeklini de anlayamıyoruz. Ama şurası bir gerçektir ki Orta Doğu artık eski Orta Doğu değildir ve olmayacaktır da. Komşu ülkeler arasına nifak sokulmuş ve birbirlerine olan samimiyet ve güven yok olmuştur. İran İslami rejimi İslamcı bir Türk hükümetinden beklemediği Amerikancı tavrı unutmayacaktır. Libya ve Suriye halkı dış yardım ve desteklerle diktatörlerden kurtulsa bile Türk hükümetinin batılılarla işbirliğini hep hatırlayacaktır.
Arap ülkelerinde iktidara gelen ve gelecek olan İslamcılar, İslamcı AKP iktidarının ABD ile işbirliğini ileri ki zamanlarda daha iyi ve sakin bir şekilde irdeleyecektir. Milattan önce 211’de Kartaca kralı ünlü Anibal Roma kapılarına dayandığında  “Annibal ad portas est”  yani  “Anibal kapımızda” diyerek tehlikeyi belirtmişlerdir. Zaman içinde bu cümle geçmişte ve günümüzde uluslar arası politikada  “tehlike kapımızda”  anlamında kullanılmaktadır. Orta Doğuda başta İran olmak üzere samimi batı karşıtı İslamcılar ve devrilen eski rejimin elitleri tarafından AKP’nin dolaysıyla Türkiye’nin batılı emperyalistlerle bu işbirlikçi tavrı unutulmayacaktır.
Türkiye için gerçek tehlike itibar ve güvenirliliğinin ciddi zaafa uğramasıdır. Bölge halkları ve ülkelerinin bunun hesabını Türkiye’den sorma riski ve tehlikesi vardır, dolaysıyla Orta Doğu ülkeleriyle gelecekte samimi ilişkiler kurmak hükümet İslamcı da olsa artık kolay olmayacaktır. Yanlış strateji ve politikalar nedeniyle bu gün İran, Suriye ve Irak karşımızda, yarin başka İslam ülkelerinin de olma riski vardır. Yani bir hiç uğruna Anibal kapımızdadır.

Yazarın Diğer Yazıları