“Aradığını dışarıda değil, kendi içinde ara”

Daha önce de bahsetmiştim. Ana tarafımdan Mevlevi’yim... O yüzden bu hafta size Hazreti Mevlana’nın oğlu Bahaeddin Veled’e öğütlerini aktarmak istiyorum. Bu öğüt bütün insanlık için geçerli. Fakat anne tarafımın kısaca nereden geldiklerini belirteyim: Buhara Emiri’nin çocukları Özbekistan’dan Hulagu’nun şerrinden kaçıp önce Kütahya’ya gelmişler, Halveti Dergahı’na sığınmışlar. Sonra Mevleviliği seçip Üsküdar’daki Özbek Tekkesi’ne gelmişler ve daha sonra da Yenikapı Mevlevihanesi’ni açmışlar. Anam orada büyümüş ve Mevleviliği özümsemiş bir hoşgörü ve tevazu timsali idi. Mevleviler, Halvetiler ve Bektaşiler gibi ellerine bellerine ve dillerine bağlı insanlardır... Mevleviler siyasete hiç karışmamışlar fakat hep devleti, Kurtuluş Savaşı’nı ve Mustafa Kemal’i desteklemişlerdir.

 


***

 


Hz. Mevlana’nın ilk onsekiz beytini kendisinin bizzat yazdığı daha sonra da onun söyleyip talebesi Çelebi Hüsameddin’in kaleme aldığı ünlü Mesnevi’den başka Divan-ı Kebir, Fih-i Ma Fih, Mecalis-i Seb’a ve Mektubat adlı eserleri vardır. O devirde Selçuklu devletinin resmi dili ve edebiyat dili Farsça, ticari dili Arapça olduğu için Hz. Mevlana eserlerini Farsça yazmıştır. Bilindiği gibi halk Türkçe konuşmaktadır. Günümüzde Hz. Mevlana’nın eserlerinin hepsi Türkçeye çevrilmiştir.
Hz. Mevlana, 17 Aralık 1273 günü ansızın hastalanır, Allah’a ve sevgili peygamberine kavuşur. Ayrılığın sona erdiği bu geceye Mevleviler (Şeb-i Arus) düğün gecesi derler. Çok kalabalık olan cenazesine her dinden insan kendi dualarını okuyarak katılmıştır.
Bugün sizlere Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin manevi ve dünyevi görüşlerine örnek olacağına inandığım oğlu Bahaeddin Veled’e öğütlerini aktarmak istiyorum.

 


***

 


 “Bahaeddin!
Eğer daima cennette olmak istersen,
Herkesle dost ol hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma,
Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de
fazla olma!
Melhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma!
Eğer hiç kimseden sana kötülük gelmesini
istemiyorsan,
Kötü söyleyici, kötü öğretici, kötü düşünceli
olma!
Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun.                                                            
İşte o sevinç cennetin ta kendisidir.
Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan,
daima üzüntü içinde olursun.
İşte bu dert cehennemin ta kendisidir.
Dostlarını andığın vakit,
Gönül bahçen çiçek açar, gül
ve fesleğenlerle dolar.
Düşmanını andığın vakit,
Gönül bahçen, dikenler ve yılanlarla dolar;
Canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir.
Bütün peygamberler ve veliler, böyle yaptılar,
İçlerindeki güzelliği dışarı vurdular.
Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup
tutuldu,
Hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti
ve müridi oldular.”    

 


***

 


Hazreti Mevlâna’nın, günümüzün arayış içinde olan insanına söylediği şu öğüt sözleriyle yazımı son noktayı koyuyorum...
“Bir can var canında o canı ara,
  Beden dağındaki gizli mücevheri ara,
  Ey yürüyüp giden dost, bütün gücünle ara,
  Aradığını dışarıda değil, kendi içinde ara.”

Yazarın Diğer Yazıları