Arda'nın şapkası

Bizim lejyonerlerin ikisi aynı zamanda gündeme oturdu. İlgimi daha fazla çeken "kesin dönüş yapan" Arda Turan oldu. Havalimanında göründüğü an, kafasındaki şapkaya takıldım. Bir koalisyon ürünüydü. Şerlok Holmes'in Baskerviller'ini hatırladım. Hani hakaret anlamı çıkmasın diye ikinci kelimesini yazmıyorum. Daha sonra Britanya'da tilki avına çıkanların kafasına geçirdiklerini anımsadım. Sonunda da İspanya iç savaşında Komünistlerin sembollerini.

Arda bu, hiç birini akıl ettiğini sanmıyorum. Belki biri "Katalan İsyancılar"ın bunları kullandığını kulağına üflemiştir. Yoksa bu çocuğun giyim-kuşam konusundaki özensizliğini bilmeyen yok. Hele pırıl pırıl yüzünü kapkara bir sakalla örter miydi? Bu işi yapmaya başladığında, ilk hali IŞİD militanı gibiydi. Uyarıldığını sanıyorum; kısalttı. Hadi o zaman yaşı ufaktı, büyümek istiyordu. Şimdi jübileye yaklaştığına göre tekrar gençleşmeyi denemeli. Onun da yolu temiz bir sakal tıraşından geçer. Üstelik ünlü bir jilet markasıyla anlaşıp, bunu da paraya dönüştürür. Musluğunun suyu artık eskisi gibi akmadığına göre önerimi düşünmeli. İşi geciktirirse miktarın azalacağını bilecek kadar akıllı. Teklif benden, karar ona ait.

Kalabalık

Karşılanıştaki tantanayı, farklı ekranlardan izledim. Tüm anlatıcılara göre çok kalabalıktı. İyi ki gözlerimiz var. Yoksa yedirecekler. Basın mensubu sayısı Başakşehir taraftarından fazlaydı. Statlarındaki tribünden farksızdı.

Bir adım öteye gideyim. "Arda'nın çıktığı ve adının geçtiği hatunlar" bile sayıca daha fazlaydı. En önemli konuya değindiğimi sanıyorum. Bu hassas durum futbolcunun geleceğini etkileyecek en önemli etken. "Flörtüne özel uçak yollama" sıkıntısı da ortadan kalktığına göre, gündeme "zampik" sıfatının oturacağı mutlak.

Olacakları şimdiden yazmak istiyorum. Kardeşimiz sporculardan sonra magazincilerin en önemli malzemesi haline gelecek. "İlişkisi var veya yok" her kareye girişinde manşetlere çıkacak. Hani bir Balkan sözündeki ortama geri döndü; "Odunlukta balta buldum". Kırsın, kırabildiği kadar. Dilerim yanılırım ama, karakolluk olması fazla uzun sürmez.

Karşılamada atılan "İmparator" sloganları da bir başka çağrışım yaptırdı. Ne çektiysek hep "çakma imparatorlardan çektik". Bir de sultanlardan. Bunlar sonunda kendi taburelerine kendileri tekme atarlar. İki imparatorun buluşması bildiğiniz gibi Seyrantepe'de olacak. O maç çok şeylere gebe. Burada Arda Turan'dan çok Fatih Terim'in tavrı önemli. Galatasaray taraftarının durumu ise çok net. Attıkları mesajlardan anladığımız, eski futbolcularını iyi karşılamayacaklar.

Abdullah Avcı'nın yerinde olsam, Arda'yı değil sahaya sürmek stada dahi götürmem.

El öpmeli

Son notum daha doğrusu uyarım Arda Turan'a. Fazla uzatmadan Bilal Meşe'nin elini öpmeli. Ettiği küfürler için özür dilemeli. Hiç olmazsa "başlattığı savaşın, bir cephesini kapatmış olur". Yapar mı? Kendi bilir!

***

Cenk yanlış başlatıldı

Aynı gün merak ettiğim diğer konu Tottenham-Everton maçıydı. Menajer Allardyce'in bizimkini bir günlük antrenmanla sahaya sürmesi hataydı. Belli ki takımdaki düşüşü önlemek için mucize aradı. Oysa, oynattığı futbol savunmaya dayalı. Karşısında da Wembley'de sekiz maçtır kaybetmemiş Tottenham vardı.

Hani derler ya "bile bile lades". Bunu izledik. Everton sorumlusunun maç öncesi söylediği gibi "Kaybedersek de Cenk Tosun'un değil benim suçum olacak". Gerçekleşti. Nitekim 3-0 olduktan sonra dakikalar 62'yi gösterirken yeni transferini oyundan aldı. Tosun girdiği 21 ikili mücadeleden 6'sını kazanabildi. Kaleye yolladığı iki şutta da başarısızdı. Sadece "koştu" diyebilirim. Uğur Meleke'nin yorumunu da unutmuyorum; "Transferde Everton tercihi yanlıştı". Haklı çıktı.

***

Manisa'daki Kerkük

TRT Avaz'daki canlı yayınla mutlu oldum. "Türkülerle Kerkük Gecesi"ni beğendim. Manisa Belediyesi ve Türk Edebiyatı Vakfı'nın il şubesi iş birliği güzeldi. Ferhan Güven'in imza attığı yapımda görevli sanatçıların hepsi iyiydi. Tabii Esat Kabaklı da. Abdurrahman Kızılay'dan Abdülvahit Kuzecioğlu'na ait ölümsüz besteler icra edildi. Bir Mehmet Özbek derlemesi olan "Can Kerkük, mum kimin yanan Kerkük"le yani "Yıktılar kalamızı" ile final yapıldı. Tüm besteler arasından değerlendirme yapsam Orhan Ural'ın söylediği "Altın hızmay mülayim"i başa oturturum. Çünkü uzun yıllar önce bir Kerkük akşamında söylemiş biriyim.

...

NTV'deki Makam Farkı'nda yeni bir şarkıya bayıldım; "Yazma şair, sakın yazma". Sözleri Müberra Gönen'e ait. Bestenin sahibi ise Necip Gülses. En güzel taraf Melihat Gülses'in eşiyle birlikte söylemesiydi.

Yazarın Diğer Yazıları